1 yılda 20 kilo aldı, yataktan çıkamaz hale geldi... Boyu bile 5 santimetre kısaldı! Sebebi basit bir kan testinde gizliydi
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Tracy Moore için 2022 zor bir yıldı. Moore kısa süre içinde neredeyse 20 kilo almıştı ve kendini sürekli yorgun hissediyordu.
O sırada 47 yaşında olan Moore, bu ani değişimleri yaşamadan önce oldukça hareketli bir insandı. Her yere ya bisikletle ya da yürüyerek gidiyor, pek çok yayın organı için makaleler yazıyor, kızıyla bol bol vakit geçiriyordu.
Sağlık sorunlarını anlattığı doktoru Moore'a, obezitenin risklerinden bahsedip sert bir dille, "Kilo ver. Kızın için..." demişti.
Başka doktorlara da giden Moore hep aynı yanıtları alıyordu. Moore'a sürekli rahatsızlıklarının sebebinin stres, aldığı kilolar ya da yaşı olduğu söyleniyordu.
Moore'un doğru teşhisi alması için üç yıl geçmesi ve binlerce dolar harcaması gerekti. Üstelik bu süreçte Moore'un boyu da 5 santimetre kısaldı.
Aslında Moore'un hastalığı çok gizemli bir şey değildi. Ancak üç yıl boyunca kapısını en az yedi doktor, anormal tahlil sonuçlarını görmezden gelmişti. Nihayet son gittiği doktor sonuçları görüp şüphelenince gerisi de çorap söküğü gibi gelecekti.
NE YAPSA KİLO VEREMİYORDU
Moore'un 2022'de yapılan kan testlerinde, kalsiyumu yüksek çıktı. Ancak doktoru her şeyin "normal" olduğunu söyleyip Moore'a zayıflama amaçlı da kullanılabilen bir diyabet ilacı reçete etti. Ancak Moore şeker hastası değildi, sadece aşırı kiloluydu.
Moore ilacı almasına ve beslenmesine fazlasıyla dikkat etmesine karşın hiçbir şekilde kilo veremiyordu.
Bir sonraki yıl Moore'un regl döngüleri de dengesizleşmeye başladı. Kanaması o kadar yoğun oluyordu ki Moore bazen iç kanama geçirdiğini düşünüyordu. Ancak bu durumu jinekoloğuna anlatıp çok fazla kan kaybettiğini söylediğinde, "Öyle bir şey olsaydı ölmüş olurdun" cevabını almıştı.
Ailece çıktıkları bir tatilde, Londra kalesi yakınlarında bir tepeye tırmanırken soluk soluğa kalan Moore, ailesine "Ne olur yavaşlayın" diye yalvarmak zorunda kalmıştı.
İĞNELER İŞE YARADI, KANSIZLIK SORUNU DA ÇÖZÜLDÜ AMA…
Moore, 2024 yılında aile hekimini değiştirdi. Moore'u "tepeden tırnağa" tedavi etme sözü veren bu doktor da kilo vermesini tavsiye etmişti. Bunun üzerine Moore zayıflama iğneleri kullanmaya başladı. Sigortası bu tedaviyi karşılamadığından her ay cebinden 550 dolar ödeyerek iğneleri alıyordu.
Nihayet iğnelerin etkisiyle Moore kilo vermeye başladı ancak kısa süre içinde yine soluk soluğa kalmaya başladı. Yatağını toplarken ya da duş alırken bile zorlanıyordu. Bir sorun olduğuna emin olan Moore, bir kez daha doktorunun yolunu tuttu.
Yapılan yeni tahlillerde, Moore'da kronik kan kaybı sonucu ağır anemi olduğu ortaya çıktı. Demir hapları, demir iğneleri ve pıhtılaşmayı artırıcı ilaçlar işe yaramayınca Moore, rahim damarlarında embolizasyon tedavisine başvurdu.
Yaşadığı acı dayanılacak gibi değildi ancak işe yaramış ve kansızlık sorunu çözülmüştü. Hatta doktoru Moore'un dosyasına, "Hasta, çok uzun zamandır kendini bu kadar iyi hissetmediğini söyledi" diye not düşmüştü.
Sonbahar geldiğinde Moore sürekli sıcak basmaları ve gece terlemeleri yaşamaya başlamıştı. Üstelik uyumakta da zorlanıyordu. Yapılan yeni testlerde Moore'un tiroidinde bir sorun bulunamadı. Hormon değerleri de menopoza işaret etmiyordu. Hasta dosyasında sadece "Kilo... Stres..." yazıyordu.
HAFIZASINI DA YİTİRMEYE BAŞLADI
Çaresiz kalan Moore, bu kez de hormon replasman tedavisine başvurdu. Zamanla sıcak basmaları ve terlemeleri geçti ancak uykusuzluk, yorgunluk ve yeni ortaya çıkan aşırı susuzluk şikayetlerinden kurtulamıyordu. Hormonları dengelenmiş olsa da sabaha kadar tavanı seyrediyor, sinir bozukluğu yaşıyordu.
2025 başlarında Moore, aklını kaçırdığını hissetmeye başladı. Hafızasını yitiyor; kelimeleri ve isimleri unutuyordu. Sürekli bir yorgunluk hissediyor, çalışamıyor, araba kullanamıyor, kızının okul etkinliklerine katılamıyordu.
Bir yandan kilo vermeye devam ediyordu. Eskiye göre çok daha zayıftı ama bir zamanlar rahatça yaptığı ağır egzersizlerin yakınından bile geçemiyordu. Kemikleri ve eklemleri sürekli ağrıyordu. Kendini sadece yatarken iyi hissediyordu ve bir noktada sürekli yatar olmuştu.
Bir zamanlar günde dört gazete okuyup çeşitli yayın organlarına haber önerileri yapan Moore, manşetlere zar zor bakıyordu. Kendi haberlerini önerecek zihinsel gücü çok nadir bulabiliyor, bir şeyler yazabildiği nadir zamanlarda da sonrasında yıkılıp kalıyordu.
Uyku da Moore için işkenceye dönüşmüştü. Saat başı uyanıyor, sabah olduğunda kızını okula hazırlayamayacak kadar yorgun oluyordu. Evdeki bütün işleri eşi üstlenmişti.
Bir süre sonra Moore, çok ağır kaygı yaşamaya başladı.
ŞANS ESERİ TEŞHİS KONDU
Nisan ayında her zaman gittiği doktor izinde olduğu için başka bir doktorla görüştü Moore. Tüm fazla kilosunu vermişti ama kendini hâlâ hiç iyi hissetmiyordu. Üzerindeki korkuyu ve kaygıyı bir türü atamadığını ağlayarak anlattı doktora.
Doktor Moore'a, kalp atışlarını yavaşlatmak için bir beta blokör reçete etti ve yeni kan testleri istedi.
Ertesi gün Moore'a doktordan mesaj geldi. "Kalsiyum seviyeniz yüksek. Paratiroidinizi kontrol etmemiz gerekiyor" diyordu doktor. Bunun üzerine Moore eski raporlarını gözden geçirdi ve kalsiyum seviyesinin 2022'den bu yana sürekli artmakta olduğunu gördü. Üstelik kalsiyumu ne zaman zirve yapsa, yeni bir belirti ortaya çıkıyordu.
Ardından yapılan testlerde Moore'un paratiroit hormonunun (PTH) yüksek olduğu ortaya çıktı. Tipik bir biyokimyasal primer hiperparatiroidizm (PHPT) vakasıydı bu.
İnsanlarda tiroit bezinin arka tarafında dört adet pirinç tanesi büyüklüğünde salgı bezi bulunuyor. Paratiroit bezi adı verilen bu bezlerin tek görevi vücuttaki kalsiyum ve fosfor miktarını düzenlemek. Kalsiyum kemiklerin ve dişlerin yapı taşı olmanın yanı sıra kalbi, kasları ve beyni çalıştıran elektrik akımının da temelini oluşturuyor. Bunlara ek olarak kalsiyum, sinir sinyalleri için de kritik rol oynuyor.
Bu salgı bezlerinin bir tanesinde oluşan iyi huylu bir tümör, bezin çalışmasını altüst edip paratiroit hormonunu yükseltiyor. Bunun sonucunda vücut kemiklerden kalsiyum çekmeye başlıyor ve iskelet zayıflıyor, böbrekler hasar görüyor, kalp fonksiyonları sekteye uğruyor ve ruh hali değişiyor.
Bunun sonucunda ortaya yorgunluk, uykusuzluk, susuzluk, hafıza sorunları, saç dökülmesi gibi bir dizi olası belirti çıkıyor. Bu belirtiler yüzlerce başka hastalıkla da örtüştüğü için doktorların teşhis koyması oldukça zor oluyor. Bu nedenle doktorlar kalsiyum seviyesindeki yükselişi göz ardı edip paratiroit bağlantısını fark etmeyebiliyor.
Kan testlerinde yüksek kalsiyum tespit edilmesi halinde testin yenilenmesi ve paratiroit hormonunun kontrol edilmesi gerekiyor. Bu oldukça standart bir uygulama. Ancak 2019'da ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, kalsiyum seviyesi yüksek çıkan hastaların yarısına ikinci kes test yapılmıyor. Üstelik hem kalsiyumun hem PTH'nin yüksek olduğu durumlarda bile her 10 hastadan dördünde PHPT teşhis edilemiyor.
ÜSTÜNE BİR DE BOYU KISALDI
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi Moore bir de hastalığı nedeniyle boyunun kısaldığını öğrendi.
Bir sonraki doktor kontrolünde hemşire Moore'un boyunu ölçtü. Boynunu acıtma pahasına olabildiğince dik duran Moore'a hemşire "175 santimetre" dedi. Kulaklarına inanamayan Moore, "Nasıl yani? Ben 1.80 boyundayım" dese de hemşire omuzlarını silkip, "Belki daha önce ayakkabıyla ölçülmüşsünüzdür" demekle yetindi.
İnsanlar normalde 50 yaşından sonra her 10 yılda bir 1-1,5 santimetre kısalıyor ancak Moore sadece bir yılda 5 santimetre kısalmıştı. Bunun sebebi hiperkalsemi kaynaklı kemik kaybı ve kas atrofisiydi.
Yapılan kemik yoğunluğu testi Moore'a son darbeyi vurdu: Osteopeni. Kemikleri eskiye kıyasla daha ince, daha narin ve daha kırılgandı.
AMELİYATTAN ÇOK KISA SONRA İYİLEŞMEYE BAŞLADI
Tedavi olarak Moore'a paratiroidektomi ameliyatı yapıldı. Doktor sorunlu paratiroit bezini alırken diğerlerini de kontrol edip hastalığın tekrarlama ihtimalinin önüne geçti. Doktoru Babak Larian, Moore'a bu teknikle iyileşme olasılığının yüzde 98 olduğunu vurguladı.
Gerçekten de dakikalar sonra Moore'un PTH seviyesi normale indi. Bu durum ameliyatın başarılı olduğu anlamına geliyordu. İyileşme sürecinde biraz acı, boğaz ağrısı, ufak bir yara izi ve sıkı bir kalsiyum takviyesi alan Moore, diğer salgı bezleri dengeyi sağlayana kadar bu tedaviye devam etti.
Kısa süre içinde dünya normale dönmeye başladı. Bir hafta içinde derin gece uykularına kavuşan Moore'un kemik ve eklem ağrıları da geçti. Kemik kaybı nedeniyle sırt ağrıları sürse de Moore rahatça yürüyebilir, çamaşır yıkayabilir, isimleri ve detayları hatırlayabilir hale geldi.
Kafa karışıklığını atlatan Moore, yeniden okumaya, insanlarla sohbetler etmeye ve yazı yazmaya başladı. 4 Temmuz'da plaja ve mangala bile giden Moore, "Önümde uzun bir fizik tedavi süreci var ama hayatım yeniden bana iade edilmiş gibi hissediyorum" dedi.
"KİMSESİZ HASTALIK"
Doktoruna "Neden kimse bu hastalıktan bahsetmiyor?" diye de soran Moore, "Çünkü seksi bir hastalık değil. İnsanların bu hastalığı fark etmesi için Angelina Jolie'de görülmesi lazım. Ben buna kimsesiz hastalık diyorum" cevabını aldı.
Hastalığın gözden kaçmasının sebeplerinden biri de tıp fakültelerindeki eğitim sistemi. ABD'de tıp fakültelerinde tüm endokrin hastalıkları üzerinde 20-60 saat duruluyor. Bu eğitim sırasında özellikle böbrek taşlarına, kemik ağrıları ve kırıklara, karın ağrılarına ve nörokognitif değişimlere odaklanılıyor. PHPT ise kan testleriyle teşhis ediliyor yani bu dört kategorinin dışında kalıyor. O nedenle doktorlar biyokimyasal test sonuçlarını gözden kaçırabiliyor.
Kadınlarda PHPT görülme olasılığı erkeklerin 3-4 katı. Üstelik kadınlar böbrek taşından ziyade beyin sisi ve ruh hali değişimi gibi belirtiler sergiliyor. Doktorlar bu belirtileri menopoz ya da akıl sağlığı gibi gerekçelerle açıklıyor. İleri yaştaki hastalara da doğrudan "yaşlanma" teşhisi konuyor.
The Washington Post'un "A disease was attacking my entire body. My doctor told me to lose weight." başlıklı haberinden derlenmiştir.


