12 yıllık zorunlu eğitim ne tür değişimlere yol açmıştır?
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
“Çocuklar kendi gelecekleri için eğitilmelidir. İnsanın ömrü siyasal iktidarların ömründen daha uzundur. Hiçbir siyasi iktidar ya da çıkar çevresi çocukların geleceğini kendi menfaatleri doğrultusunda şekillendirmemelidir.”
“Çocukları olmak istemedikleri kişiliklere, yapmak istemedikleri işlere zorlamak yerine; onların hayallerine, potansiyeline ve özgür bireyler olarak gelişimine hizmet eden bir eğitim anlayışı esas alınmalıdır.”
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şakir Çınķır ile 12 yıllık zorunlu eğitimin ne tür değişimlere yol açtığını konuştuk.

2012 yılında yürürlüğe giren 4+4+4 sistemi ile zorunlu eğitim süresi 12 yıla çıkarıldı. Bu düzenlemenin temel gerekçeleri nelerdi ve uygulamaya geçiş sürecinde hangi tartışmalar öne çıktı?
Bu düzenlemenin temel gerekçesi, eğitime erişimi artırmak, gençleri daha uzun süre okulda tutmak ve uluslararası standartlara uyum sağlamaktı. Resmî söylemde özellikle kız çocuklarının daha uzun süre eğitim görmesi ve çocuk işçiliğinin azaltılması öne çıkarıldı. Ayrıca öğrencilere farklı yönelimler kazandırmak için ortaokuldan itibaren esneklik sunulması amaçlandı. Ancak uygulamaya çok hızlı geçildiği için pedagojik uyum sorunları yaşandı. 60 aylık çocukların ilkokula başlaması tartışma yarattı; birçok öğretmen çocukların hazır olmadığını dile getirdi. Bunun yanında imam hatip ortaokullarının yeniden açılması gibi ideolojik tartışmalar da gündemin önemli bir parçası oldu.
12 yıllık zorunlu eğitimin mevcut yapısı, öğrenci ve öğretmen motivasyonunu nasıl etkilemektedir?
Motivasyon boyutunda hem öğrenciler hem öğretmenler için sorunlar var. Öğretmenler açısından, getirilen yeniliklerin pedagojik beklentilerle örtüşmemesi motivasyonu düşürdü. Birçok öğretmen “Sınıfta 45 öğrenciyle öğrenci merkezli eğitim isteniyor ama bu koşullarda mümkün değil” diyerek yaşadığı sıkıntıyı dile getiriyor. Öğrenciler açısından ise motivasyon büyük ölçüde okul türü, sosyoekonomik durum ve sınıf düzeyiyle ilişkili. Özel okullarda öğrenciler daha fazla destek bulurken, kırsaldaki öğrenciler ulaşım ve altyapı sorunları nedeniyle motivasyon kaybı yaşayabiliyor. Ayrıca psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin yetersizliği özellikle dezavantajlı öğrencilerin uyumunu zorlaştırıyor.
Eğitim süresinin 12 yıla çıkarılması, öğrenme ortamlarında ne tür değişimlere yol açmıştır?
Öncelikle eğitime erişimde artış sağlandı. Özellikle kırsal bölgelerde kız çocuklarının liseye devam oranları yükseldi, çocuk işçiliği azaldı. Yeni okul binaları yapıldı, kapasite genişledi. Ama kalite sorunları devam ediyor. Örneğin, bazı şehirlerde sınıflar 40–50 kişiye ulaştı. Müfredat düzeyinde yapılandırmacı yaklaşımlar öne çıktı, öğrencilerden projeler ve grup çalışmaları yapmaları beklendi. Ancak kalabalık sınıflarda bu yöntemler uygulanmakta zorlandı. Veliler ise farklı yaş gruplarının aynı sınıfta olması gibi düzenlemelerden rahatsız oldu. Kısacası, reform öğrenme ortamlarını dönüştürdü ama istikrarlı bir kalite artışı getiremedi.
Sürekli değişen lise eğitim süreleri, Türkiye’nin eğitim sistemine istikrar kazandırmakta yetersiz mi kalmaktadır? Size göre Türk Eğitim sisteminde öğretimin basamaklandırılması ve süreleri nasıl olmalıdır?
Evet, eğitim sisteminin en büyük sorunlarından biri istikrarsızlık. 8+3’ten 4+4+4’e geçildi, şimdi de Lise için 2+2 veya 3+1 modelleri tartışılıyor. Bu kadar sık değişiklik öğrencilerde, velilerde ve öğretmenlerde güven kaybına yol açıyor. Bir öğrenci velisi, “Çocuğum mezun olana kadar sistem yine değişirse emeğimiz boşa gidecek” diyerek kaygısını dile getirmişti. Öğretmenler sürekli değişen müfredat ve sınav sistemine uyum sağlamakta zorlanıyor. Bu durum eğitim sürecini sınav merkezli bir yarışa indirgedi ve öğrenmenin bütüncül değerini azalttı.
Öğretimin basamaklandırılması ve basamaklara göre sürelerinin belirlenmesi çok önemli. Ancak tek başına süreye takılıp kalmamalıyız. Basamaklandırmada ve sürelerin belirlenmesinde unutulmaması gereken en önemli faktör, öğretim basamaklarının çocukların zihinsel ve bedensel gelişimlerine uygun olmasıdır. Örneğin, uygulanacak eğitim programı, bu programı aktaracak yeterli sayı ve nitelikte öğretmen yetiştirilmesi ve istihdam edilmesi, yaş gruplarına uygun eğitim ortamlarının düzenlenmesi daha öncelikli konulardır. Bu bağlamda istenirse eğitimi 2+2+2+2+2+2 biçiminde altı basamakta ya da 3+3+3+3 şeklinde dört basamakta planlamak mümkündür. Önemli olan, sürelerden çok pedagojik uyum ve nitelikli eğitim ortamlarının sağlanmasıdır.
Türkiye’de eğitim politikalarında yapılan sık değişiklikler, gelişmiş ülkelerdeki istikrarlı lise yapılarıyla karşılaştırıldığında ne tür farklar ortaya koymaktadır?
Burada çok belirgin farklar var. OECD ülkelerinde reformlar uzun vadeli planlamayla, veri temelli ve paydaş katılımıyla hazırlanıyor. Örneğin, Finlandiya’da müfredat değişiklikleri 7–10 yıllık periyotlarla yapılır, öğretmenler ve veliler sürece katılır. Almanya’da her müfredat değişikliğinde öğretmenlere zorunlu hizmet içi eğitim sağlanır. Türkiye’de ise reformlar çoğunlukla hızlı ve merkezi kararlarla yürürlüğe giriyor. Bu da sahada uyumsuzluk yaratıyor. Sonuçta öğrenciler sistemi sınav odaklı algılıyor. Oysa istikrarlı ülkelerde eğitim sadece başarıyı değil, aidiyet hissini ve güveni de besliyor.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de 12 yıllık zorunlu eğitim, erişim ve çeşitlilik açısından önemli kazanımlar sağladı. Ancak sık değişiklikler, pedagojik uyum sorunları ve istikrarsızlık hem öğretmenleri hem öğrencileri zorladı. Eğitimde kalıcı bir kalite artışı için uzun vadeli, veri temelli ve toplumsal uzlaşıya dayalı politikalar hayata geçirilmek zorunda.
Burada unutulmaması gereken en temel nokta şudur:
Çocuklar kendi gelecekleri için eğitilmelidir. İnsanın ömrü siyasal iktidarların ömründen daha uzundur. Hiçbir siyasi iktidar ya da çıkar çevresi çocukların geleceğini kendi menfaatleri doğrultusunda şekillendirmemelidir. Çocukları olmak istemedikleri kişiliklere, yapmak istemedikleri işlere zorlamak yerine; onların hayallerine, potansiyeline ve özgür bireyler olarak gelişimine hizmet eden bir eğitim anlayışı esas alınmalıdır.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum.
Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...


