2 yıl geçti ekonomi hâlâ normalleşmedi Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
2023 seçimleri sonrası başlatılan yeni ekonomi programında, 2 yılı aşkın süredir daha “normalleşme” adımı bile tamamlanamadı. Halbuki bu 2 yıl içinde enflasyonu tek haneye indirecektik ve şu anda ekonomideki atılım sürecine geçmiş olacaktık.
Sürekli yükseltilen enflasyon hedeflerine ulaşamadığımız gibi, enflasyonun tek haneye inmesi için, şimdi de 2027 sonrasını konuşuyoruz. Resmi hedefler böyle ama, geçmiş performansına bakacak olursak, mevcut ekonomi yönetiminin bunu gerçekleştirmeye ömrü yetmeyecek gibi gözüküyor.
Türkiye bu kadar uzun zamana yayılan bir istikrar programı hiç uygulamadı. AKP iktidarı, her seferinde yaptığı büyük hatalarla sürekli geri dönüşler yaşattı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle iyice büyüyen hatalar, artık hata olarak bile dile getirilemiyor.
Hem geçmiş hataları açıkça kabul etmedikleri, hem de yönetim sistemi nedeniyle, bir ileri-iki geri gidilerek, sürekli yeni hatalarla gittikleri için başarılı olamıyorlar. Çünkü geçmişteki hatalar kabul edilmediği için, ekonomiyi kalıcı düzeltecek radikal kararlar da alınamıyor. Ekonomi yönetimi değişse bile tüm kararları tek kişi aldığı için artık uygulanan politikalara da güven kalmadı. Güvenilir kalan son kişileri de getirerek zaman kazanmak, durumu idare etmekle yetinmeye çalışıyorlar. Güven sağlayamadıkları için somut ilerlemenin sağlanamadığı bir iklimde, yerimizde saymaya devam ediyoruz.
YENİ EKONOMİ DÜZENİ
Uzun süredir küresel ekonomideki dönüşümden söz ediyoruz; yeni oluşacak tedarik sistemi içinde ağırlığımızı artırmayı konuşuyoruz. Dijital ekonomiye geçişi bir an önce tamamlamaktan, bu sayede artık katma değerli ihracata geçip, başımıza bela olan cari açıktan kurtulacağımızı anlatıyoruz.
Çok açık ki; yine vakit geçiyor, yine geç kalıyoruz. Varolan ihracatımız artık yerinde sayıyor. Küresel ticaretteki değişimler, tersi söylense de, bizi olumsuz etkiliyor. İç talebi de enflasyonla mücadelede yaşanan kazalar nedeniyle iyice sıkınca büyümemiz tıkanmaya başladı. Bununla birlikte yerli üretimi kaybetmeye başlıyoruz.
Konuşmaya gelince; yeni küresel düzen içerisinde Türkiye’nin şanslı bir konumda olduğu söylenmeye devam ediliyor. Çin, ABD’nin ve AB’nin artan kısıtlamaları nedeniyle dış pazarlarımızı, hatta iç pazarımızı ele geçirmek üzere. Yöneticiler bu ortamda, enflasyonun 30’a inme umudu yeniden konuşulur hale geldi diye, sevinç çığlıkları atıyorlar.
Genç nüfusun azaldığını herkes görüyor. Zaten yetersiz eğitim sistemi içinde kişisel çabalarla oluşturulan yetişmiş insan gücünün ise, gelişmiş ülkelere kaçışını seyretmekle yetiniyoruz. Çünkü gençlerin ileriye dönük bir umutları kalmadı, ekonomik olarak önlerini göremedikleri gibi, kendilerini ifade edebilecekleri özgürlüklerden de, artık mahrum kaldılar.
Durum o kadar kötü ki; yeni eğitim sistemine giren çocukların yurt dışına gitme umutları da bitiyor. Ebeveynler, çocuklarını iyi eğitim almaları ve yurt dışına gidişleri için umutları kalmadığından yakınıyorlar.
İşçisinden iş insanına kadar, ülkenin tüm üretici güçlerine, iktidar artık güven veremiyor. Gençlere, çocuğu olan ebeveynlere umut veremedikleri de ortada. Toplumda güveni kaybettiklerini görünce, çözümü baskıyı artırmakta görüyorlar.
Bu işin böyle gitmeyeceği açık. 2 yılda normalleşme bile sağlayamayan bir iktidarın, ülkenin geleceğine ilişkin umut vermesi artık mümkün gözükmüyor.


