47 yılın sonunda kaybeden biz miyiz? Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Son günlerde yaşanan olaylar nedeniyle düşünüp duruyorum:
“Acaba PKK ile savaşı 47 yılın sonunda biz mi kaybettik?”
PKK yanlılarının Güneydoğu’da ve Kuzey Irak’ta zafer gösterileri yaptığı haberleri geliyor.
Eğer savaşı biz kaybetmediysek, İmralı mahkûmu Öcalan’la ve onun kurduğu PKK örgütüyle neden pazarlıklar yapıldı, sırtları sıvazlandı, tavizler verildi?
Tüm bunların, anketlerde, büyük oy kaybına uğrayarak gerilere düştüğü görülen AKP ve MHP’nin “Kürt oylarına göz diktikleri” ve onların desteği ile iktidarda kalmak için bu süreci devam ettirdikleri yorumları yapılıyor.
★★★
Şimdi Meclis’te “Terörsüz Türkiye Komisyonu” kurulacak, AKP, MHP, DEM Parti’nin çoğunlukta olacağı bu komisyon, Abdullah Öcalan’a ve PKK Terör Örgütü’ne verilecek imkânları görüşecek, tartışacak, bir yasa tasarısı hazırlayacak.
İktidar “Bütün parti yönetimlerinin sürece dahil olmalarını önemli görüyoruz. Fakat, muhalefet dahil olmasa da biz üç parti olarak (AK Parti, MHP, DEM) süreci sonuna kadar götüreceğiz” diyor.
★★★
Bu süreçte en tuhaf olan şey, millete bir şey sorulmaması!
Böyle hayati bir karar referandum yapıp halka sormadan alınabilir mi?
“Millet ne diyor?” diye düşünen yok!
Böyle bir sürecin sonunda alınacak karar Yüce Türk Milleti’nin kararı mı olacak?
86 milyonluk Türk ulusu sadece üç partiden mi ibaret?
Teröristlere verilecek tavizleri millet onaylayacak mı?
Sürecin doğruluğuna inanan bir iktidarın “Halk oylamasından” kaçmaması gerekir.
Demokrasilerde en sağlıklı yol budur.
★★★
Bu yazımın başında da söyledim. Günlerdir birçok kişi gibi “Acaba PKK ile savaşı biz mi kaybettik?” diye düşünürken, dünkü SÖZCÜ’de sütun komşum, değerli yazar Naim Babüroğlu’nun “PKK’nın şartları neler? Savaş mı kaybettik?” başlıklı yazısını gördüm. “Aklın yolu bir” denir ya... Benim aklımdaki soruyu Naim Paşa da düşünüyor, yazısı şöyle bitiyordu:
“PKK, Kürtleri temsil etmediğine göre...
Bu ne barışı?
Devlet-PKK Terör Örgütü barışı mı?
Biz savaş mı kaybettik?
Eğer öyleyse, savaşın kaybedeni kim?
Çünkü 2002 yılında, PKK ile mücadelede şehit sayısı altıydı ve PKK’nın gücü minimum düzeye indirilmişti.”
Böyle diyor Babüroğlu...
Peki, bitme noktasına gelen terörü, aradan gecen 23 yılda kim hortlattı? Teröristleri Türkiye Cumhuriyeti ile pazarlık edecek hale kim getirdi? İşte bütün mesele bu!
PKK’lılar teslim olmalıydı!30 PKK’lı terörist, bir kazana 30 tane tüfek koyup yaktı ve böylece terör bitti, öyle mi?
Tabii ki, bu sembolik bir gösteriydi ama inandırıcılıktan uzak bir tiyatro oyunu gibiydi.
Teröristlerin verdiği söze daha önce inanıldı da ne oldu?
Örgütün elindeki binlerce silah, ağır makineli tüfekler, füzeler, roketatarlar nerede? Onlar, ileride yeniden kullanılmak üzere bir yerde depolanmış olmalı!
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın “Silah bırakma” yorumu şöyle:
“Mangal partisi yapar gibi, 30 tane tüfeği yakarak silah bırakılmaz. Silah teslim alınır, balistik muayenesi yapılır, PKK’lılar teslim olur. Tek tek sorgulanır, yargılanırlar. Aksi, halde PKK örgütü ‘Savaşı ben kazandım der ve diyor!”
TebessümAz gelişmiş ülkelerin kaderi! Az gelişmiş ülkelerin kaderi!
“Şu Amerikalılar yaman sömürücüler... Garip bir hayvan türetmişler...”
“Yaa? Nasıl bir şeymiş bu?”
“Bir inekle fili çiftleştirerek elde etmişler bunu...”
“Nasıl bir yaratık olmuş?”
“Bu hayvan değişik bir sağmal inek olmuş. Ortadoğu’daki az gelişmiş ülkelere yollanıyor, orada otlatılıyor, sonra da getirilip Amerika’da sağılıyormuş!”
Eleştiriden korkan bir şey yapmasın, hiçbir şey olmasın!



