500 yıllık öğüt: Önemli olan adalet!
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
İtiraf edeyim, terör propagandası iddiasıyla 7 küsur yıl ceza istenen bir davada beraat beklemiyordum. Ama sonuca dair tek bir tahminde de bulunamıyordum. Tahmin yerine “umut hakkını” kullanıp ev hapsi seçeneğini işaretliyordum.
19 Mart’tan bu yana yaşadıklarımıza bakınca umuttan söz edilebilirse tabii!!!
Belki de bu nedenle avukatlarım; Sebla Başarır, Uğur Poyraz ve kendisi de FETÖ kumpası ile Silivri’yi tatmış Ziya İlker Göktaş “beraat” talep edince kendime geldim.
Öyle ya! Beraat diye bir seçenek de vardı. Ancak benim talebim o değildi.
Bu yüzden, hiç düşünmeden spontane biçimde dudaklarımdan dökülüverdi: “Ben sizden BERAAT DEĞİL ADALET talep ediyorum.”
Alın size bir itiraf daha: Böyle düşünüyordum.. İçtenlikle.. Ne var ki “oy birliği ile beraat” ifadesini duyunca, baştan itibaren ilk kez gözlerim nemlendi.
Bunu ağır bir utanç duygusu izledi.
Suçsuzluğunu bildiğim ve hayatım pahasına kefil olabileceğim sevgili arkadaşım Osman Kavala, sevgili kızım Çiğdem Mater ve daha nicesi içerideyken beraat.. Öyle mi!!
Yine de kalkıp Çağlayan’a gelenler.. Arayanlar.. Mesaj atanlar.. Özlem Gürses gibi, ekrandan, unutamayacağım bir sıcaklıkla selam gönderenler..
İnsan tüm hayatını “temize çekmiş” gibi hissediyor. Bir yandan da hayatını nasıl olup da bir çantaya sığdırabildiğine şaşırıyor.
Önceki akşam çantamı hazırlarken, ilaçlarımı, birkaç parça çamaşırı, üç beş tane de kitabı koydum.
Sonra dün mahkeme sonrası eve dönüşte tek tek çıkardım. Ve işte o zaman düşündüm: Mal varlığım aslında bunlardan ibaretti.
*. *. *
Yanıma aldığım kitaplardan biri sevgili dostum Mustafa Sönmez’in “SONA DOĞRU AKP: Erdoğan’ın 3 devri” adlı araştırmasıydı. Siyasi analizler, grafiklerle ekonomik değerlendirmeler, tarih süzgecinden geçmiş ve doğrulanmış yorumlar.. Kısacası zaman ayırmaya değecek bir kitap. Çantaya atarken de “hapis verirlerse okumak için cezaevinden daha uygun yer mi var” diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Bir başka kitap da Machiavelli hakkında bir araştırmaydı.
Onu da “hatırlamanın tam sırası” diye seçmiştim.
Bu sabah Ertuğrul Özkök’ün son yazısını okuyunca.. Orada Avrupa’nın kadim kentlerinin belediye başkanlarından İmamoğlu ile dayanışma mesajlarını okuyunca “evet hatırlamalı ve hatırlatmalıymışım” dedim.
En azından Erdoğan ve çevresindekilerin kulağına küpe -kehanet gibi- yorumuyla.
Machiavelli “PRENS” adlı kitabında en unutulmaz sloganını dünyaya sunar: “Sevilendense korkulan olmak daha güvenlidir.”
Tek başına bu cümle bile yeter ama, Machiavelli ötesine geçer. Zamanının prenslerine, bugünün oportünist ya da otokratik liderlerine “ahlaksız olmaktan, çıkarlarınızın peşinde koşmaktan, koltuğunuzu korumak için her şeyi göze almaktan çekinmeyin” diye öğütler verir.
Oysa -dikkatlerden kaçar ya da kaçırılır- bu öğütler Prens’in sahiden güçlü olduğu dönemler içindir. Ya bundan sonrası!!
Machiavelli’ye göre zalimlik “gerektiği durumlarda ve dozda iyidir”.. (Sizin de aklınıza ZULMÜN ARTSIN deyişi geldi mi!) Ancak zalimliğin dozu giderek artıyorsa bir süre sonra korkunun yerini tiksinti alır:
“Her şeyden önce insanların mallarına ve kadınlarına göz dikmekten kaçınmak, cimri davranmaktan vazgeçmek gerekir. Prens halkının refahını bir an bile aklından çıkarmamalı. Yeteneği onurlandırmalı, ardı arkası kesilmeyen vergilerden uzak durmaldır.”
KKTC’ye bizim paramızla yapılan muazzam başkanlık sarayından başlayın.. Emeklilere reva görülen sadaka misali zamma geçin.. Cehaleti erdem olarak gösteren eğitim politikasını hatırlayın..
1500’lerden günümüze ne değişmiş ne değişmemiş hesabını tutun.
500 yıl önce görüleni bugün görmeyen varsa yine Machiavelli konuşsun:
“Prens somut gerçeklikten kopmamalı. İktidarın tecrit edilmiş hali çok tehlikelidir. Etrafındaki dalkavukları tasfiye etmesi ve çevresinde her şeyi bilen, korkmadan cevap verebilecek ve sorulduğunda her şeyi söyleyecek birkaç danışman olması Prens için birincil önemdedir..”
*. *. *
Gönlüm içerdeki tüm mağdurlarda.. Ve küçücük yüreğine özlemi ve hüznü sığdıran Vera’da..
Aklım Elisa’da..
Beni evden çıkamaz hale getiren sorunlarım için yarın Marmara Eğitim Araştırma Hastanesi’ne teslim olmaya gidiyorum..
Umarım çok uzun sürmez.. Ama “döndüm” deyinceye kadar izin istiyorum.
ADALETLİ GÜNLERDE GÖRÜŞMEK ÜZERE !!!


