86 milyon artık sivil bir anayasayı hak ediyor Yerel Gündem Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Albayrak Grubu’nu ziyaret ederek Yeni Şafak Yazı İşleri ekibinin gündem toplantısına konuk oldu. Gündemde yeni anayasa çalışmaları, ‘Terörsüz Türkiye’, ekonomi ve birçok konu vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla sivil bir anayasa çalışmaları için kurulan komisyona başkanlık eden Yılmaz, hazırlıklar ile ilgili bilgi verdi. Anayasa konusunun Türkiye'nin uzun zamandır gündeminde olduğunu belirten Yılmaz, “İşin özünü şu oluşturuyor: Her ne kadar AK Parti döneminde özellikle çok sayıda değişiklik yapılmış olsa da sonuçta mevcut anayasamız bir darbe anayasasıdır. O dönemin şartlarında millete referandum yapılmış, ama insanların başka seçeneği yok. Bir de hangi şartlarda yapıldığını biliyoruz. Dolayısıyla esas itibarıyla milli iradenin, sivil iradenin oluşturmadığı bir anayasayla yönetiliyoruz hâlâ” diye konuştu.
BU UTANCI YAŞAMAK ZORUNDA DEĞİLİZ
Türkiye’nin sivil bir anayasayı hak ettiğini söyleyen Cevdet Yılmaz,
“
Cumhuriyet'in artık 102’nci yılı. Olgunlaşmış bir cumhuriyetiz. Milli egemenliğin merkezde olması gereken bir ülkeyiz. Vesayetçi yapılar tasfiye edildi, Türkiye ekonomik olarak büyüdü, şehirleşti, eğitim düzeyi yükseldi. Artık bambaşka bir seviyedeyiz” dedi. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz, bir darbe sonrasında yapılmış anayasanın utancını yaşamak zorunda değiliz. Bu anayasayı mutlaka kaldırmamız gerekiyor. Yeni anayasa, sivil bir iradeyle yapılmalıdır. Bu, Türkiye'nin bir ihtiyacıdır. Türkiye, 86 milyon vatandaşıyla bunu hak ediyor diye inanıyoruz.
”
TÜM PARTİLER ÇALIŞMAYA KATILMALI
Yeni anayasanın bir partinin işi olmadığını savunan Cevdet Yılmaz,
“Cumhurbaşkanımızın da altını çizdiği gibi, bu sürecin mümkün olan en geniş toplumsal ve siyasal mutabakatla yürütülmesi elzemdir. Cumhur İttifakı’nın bu sürece öncülük etmesi önemlidir ancak bu çalışma tabi ki diğer çalışmalarla birleşerek 86 milyonun anayasasını ortaya çıkaracaktır. O yüzden her kesimin katkısı, önerisi ve temsiliyeti büyük değer taşımaktadır
”
dedi.
AÇIK SADE KAPSAYICI
Bu anlamda geçmişten gelen önemli bir birikimleri olduğunu ifade eden Yılmaz, şunları söyledi:
Geldiğimiz noktada, Türkiye'nin mevcut şartları çerçevesinde anayasa ile ilgili yeniden bir çalışma yapacağız. Sayın Cumhurbaşkanımız bir komisyon oluşturdu. Kurulan komisyon sadece teknik değil, siyasi çerçeveyi de belirleyecek bir üst yapı olarak süreci koordine edecektir. Türkiye’nin geçmişteki anayasa çalışmaları, birikimi ve uzman insan kaynağı bu sürecin en güçlü dayanağıdır. Nihai hedefimiz; sade, açık, kapsayıcı, kurumların işleyişini kolaylaştıran, bireyin hak ve özgürlüklerini esas alan, milli irade ile şekillenmiş tam anlamıyla sivil bir anayasa ile Türkiye Yüzyılı'nı taçlandırmaktır. Bu komisyon, en kısa sürede önce çalışma metodolojisini belirleyecek ve ardından çalışmalara hızlı bir şekilde başlayacaktır. Zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanımız da komisyona katılarak başkanlık yapacaktır.
MESELEMİZ SİLAHLARIN BIRAKILMASI
Terörsüz bir Türkiye hedefine yönelik tarihi bir sürecin içinde olduğumuzu söyleyen Yılmaz, “
Sayın Devlet Bahçeli’nin cesur çıkışıyla başlayan bu yeni dönem, terör örgütüne yönelik ‘Kendinizi feshedin’ çağrısıyla bir dönüm noktasına ulaştı. Örgütün aldığı fesih ve silah bırakma kararları, bu çağrının sahada karşılık bulduğunu göstermektedir” diye konuştu. ‘Terörsüz Türkiye’ kapsamında gündemin silahların bırakılması olduğunu anlatan Yılmaz, “Bunun dışında bir tartışmayı anlamlı bulmuyoruz. Bizim şu an bakmamız gereken sahada silahların teslim edilmesi ve örgütün tasfiye edilmesidir. Bunu farklı tartışmalarla ilişkilendirmenin bu sürece çok faydası olacağını düşünmüyoruz. Bütün siyasi partiler farklı görüşlerini ortaya koyacaklardır. Demokratik tartışma mecrası içinde ele alınacak birçok husus olabilir. Ama bizim şu anki meselemiz silahların bırakılması ve örgütün feshedilmesidir. Bunun da iyi bir izleme mekanizmasıyla sahada teyit edilmesi gerekir
”
diye belirtti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Albayrak Grubu’nu ziyaret ederek Yeni Şafak Yazı İşleri Gündem Toplantısı'na konuk oldu.
Yolsuzluk operasyonu değil sokak olayları etkiledi
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, son dönemde Türkiye'de finansal açıdan yaşanan kısa vadeli etkilerin
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik yolsuzluk operasyonundan değil muhalefetin Gezi benzeri sokak olayları çıkarma girişimlerinden kaynaklandığına dikkat çekti.
Yılmaz,
“İBB'ye yolsuzluk soruşturmasından sonra sokakları karıştırmaya dönük bir eğilim içine girildi. Kutuplaştırıcı bir siyaset dili ve sonucunda da marjinal grupların sokaklara inmesiyle Gezi olayları benzeri bir hadise olacak gibi bir algı yürüttüler. Bu güvenlik algısı üzerinden ciddi bir yabancı sermaye çıkışı gördük ama çok kısa sürede bunun böyle olmadığı anlaşıldı”
dedi.
GÜMRÜK TARİFESİ KAYNAKLI BELİRSİZLİKLER DE ATLATILDI
Sokakların sakinleşmesiyle birlikte normalleşme sürecine geçildiğini belirten Yılmaz,
"Bakın bunu Türkiye'nin risk priminden (CDS) takip etmek mümkün. CDS'ler öncesinde 256 puan iken 21 Mart'ta 327'ye kadar çıktı. Sonrasında da sokakların Gezi gibi olmayacağı, Türkiye'nin güvenli bir ortamda bulunduğu anlaşılınca risk primi düşme eğilimine girdi. CDS'ler 2 Nisan'a gelindiğinde 309 puana inip ve gerileme eğilimini sürdürürken tam o gün ABD Başkanı Donald Trump, yeni gümrük vergilerini açıkladı. Bununla birlikte tüm dünyada belirsizlik arttı. Şimdi biz hep iç gelişmelerle her şeyi yorumlamaya alışmışız ama esas bu son dönemlerde yaşadıklarımıza Trump etkisi diyebiliriz ancak bir süre sonra orada da bir yatışma başladı. Şu an geldiğimiz noktada CDS'lerde 300 puana yakın bir seviyelere geri dönmüş durumdayız
” diye konuştu.
1-2 AY SONRA FARKLI BİR FİNANSAL ORTAM GÖRECEĞİZ
Aynı süreçte Merkez Bankası rezervlerinde yaşanan düşüşe de değinen Cevdet Yılmaz
,
“
Şimdi son açıklanan verilere göre, rezervlerimiz 137,5 milyar dolardan 153,5 milyar dolara kadar yükseldi. Yani rezervlerde de tekrar son dönemlerde bu Trump etkisinden artık yavaş yavaş çıkıyoruz. Rezervlerimizde tekrar bir artış eğilimi görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye finansal piyasalarında yaşanan geçici dalgalanmalar yavaş yavaş normalleşiyor. Geçici olan bu etkiler ortadan kalktıkça 1-2 ay sonra farklı bir finansal ortam göreceğiz
”
ifadelerini kullandı.
'REZERV BUHARLAŞTI' DİYE BİR DURUM YOK
Yılmaz, muhalefetin rezervlere yönelik eleştirilerine ilişkin şunları kaydetti:
Muhalefet öyle bir dil kullanıyor ki mesela Merkez Bankası'nın rezervleri biraz azaldı diyelim. 'Şu kadar dövizi yaktılar, yok ettiler' diyorlar. Sanki buharlaştı, gitti gibi. Elbette, öyle bir durum söz konusu değil. Merkez'in sonuçta elinde bir rezerv var. Rezervi verirken karşılığında neyi alıyor? Ya TL ya altın ya da başka bir şey alıyor. Dolayısıyla bir birim başka bir birime dönüşüyor aslında. Rezervlerin yüksek olması güven sağlaması ve risk primini düşürmesi anlamında önemli.
Esas olan faizlerin de enflasyonun da düşmesi
Yılmaz, uygulanan ekonomik programın ana çerçevesi içinde kalmak kaydıyla sektörlere verdikleri destekleri de anlattı. Yılmaz,
"
Örneğin bu sene 1,1 milyon çiftçiye 675 milyar lira kredi verilmiş ve bunun faizinin yüzde70'ini devlet olarak biz karşılıyoruz. Kamuya bunun bedeli 2024'te 87,5 milyar TL, 2025'te 160 milyar TL. Esnaf ve sanatkâr için nisan ayı itibarıyla 800 bin kişiye 252 milyar lira kredi vermişiz. Bunun da faiz yükünün yüzde 50'sini devlet karşılıyor. Yine nitelikli projeler için selektif uygulamalar yapıyoruz. İhracatçılar bugünkü politika faiziyle kredi kullanmıyorlar. En son yüzde 29'a düşürdük mesela. Geçen yıl 49 milyar dolar ihracatçılarımıza destek vermişiz. Bu sene rakam 52 milyar doları bulur. Makro düzeyde hacmi kontrol edip selektif, seçici bir şekilde belli kesimlerin faiz oranlarını düşürüyoruz. Ama bir taraftan da esas olan elbette enflasyonun da faizlerinde düşmesi.
"
Albayrak Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Albayrak, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'a hat tablosu hediye etti.
Gazze’de akan kan durdurulmalı
Gazze’de yaşananların sadece bir çatışma değil, insanlık vicdanının sınandığı bir soykırım olduğunu söyleyen Yılmaz, “Netanyahu yönetimi açıkça savaş ve insanlık suçu işlemekte, uluslararası hukuk hiçe sayılmaktadır. Üstelik tüm bunlar dünyanın gözü önünde cereyan etmektedir. Türkiye olarak ilk günden bu yana hem insani yardım hem diplomatik girişimler noktasında kararlılıkla hareket ediyoruz” dedi. İsrail’e yönelik uluslararası baskının daha da artırılması ve Filistin halkının yalnız bırakılmamasının elzem olduğunu söyleyen Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama asıl mesele; bu krizlerin kalıcı barışa evrilebilmesidir. Bu da ancak iki devletli çözümün tesis edilerek 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin Devletinin tüm dünyada tanınması ile mümkün olacaktır. Türkiye, her zaman adil ve sürdürülebilir bir çözümün yanında olmuş, Filistin halkının haklı davasını her platformda savunmuştur. Bu zulüm geç de olsa durdurulmalı, bölgeye kalıcı bir barış ortamı sağlanmalı, Gazze’de akan kan durdurulmalıdır.”
Suriye’yi yeniden istikrarsız bırakma çabalarına karşıyız
Türkiye olarak başından beri Suriye’nin toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini ve toplumsal bütünlüğünü savunduğumuzu söyleyen Yılmaz, şöyle konuştu: “Bugün artık Suriye yeni bir dönemin eşiğinde. Uzun yıllar süren yıkım ve istikrarsızlıktan sonra, Suriye’nin yeniden yapılandırılması; sadece fiziki anlamda değil, siyasal ve kurumsal olarak da yeniden ihya ve inşa edilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Suriye’de tüm farklı kimlik ve inançların eşit vatandaşlık temelinde bir araya geldiği bir siyasi yapının oluşması hem iç istikrarın hem de bölgesel barışın anahtarıdır. Bu bağlamda merkezi hükümetin güçlendirilmesini, anayasal reformlarla birlikte kurumsal kapasitenin artırılmasını ve ülke sathında egemenliğin yeniden tesisini önemsiyoruz. Türkiye, Suriye’nin yeniden yapılanmasında teknik tecrübesini, kurumsal kapasitesini ve insani imkanlarını her zaman olduğu gibi paylaşmaya hazırdır. Ayrıca, İsrail başta olmak üzere, Suriye’deki ayrılıkçı yapılar üzerinden oynanan dış müdahale senaryolarına, Suriye’yi yeniden istikrarsız bırakma çabalarına da karşıyız. Biz, dış müdahalelerle değil, bölge halklarının iradesiyle şekillenecek bir ortak geleceği savunuyoruz.”
Düşen doğurganlık hızı bekâ meselemiz
Türkiye’de düşen doğurganlık oranıyla ilgili de konuşan Yılmaz, “Cumhurbaşkanımızın isabetle ifade ettiği gibi; düşen doğurganlık oranı, Türkiye için bir bekâ meselesine dönüşmüştür. Bugün 1,48 seviyesine gerileyen doğurganlık hızı, nesiller arası sürekliliği tehdit eder noktaya gelmiştir. Oysa bir ülkenin kendini koruyabilmesi ve sürdürülebilir kalkınmasını devam ettirebilmesi için bu oranın en az 2,1 olması gerekir. Bu gerçekten hareketle, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Nüfus Politikaları Kurulu oluşturulmuş; kurumlar arası koordinasyonla beş başlıkta somut çalışmalar başlatılmıştır. Mevzuattan çalışma hayatına, ekonomik teşviklerden eğitim ve sağlık hizmetlerine ve kamuoyu farkındalığına kadar her alanda eşgüdümlü politikalar geliştirilmektedir” diye konuştu.


