Ada Kıbrıs: Akdeniz’de bir şeyler oluyor Ersin Çelik
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Farkında olmak gerekiyor ki, dünyanın dengeleri hızla değişiyor. İsrail dışındaki egemen devletler,
mevcut düzenin aleyhlerine işlediğini anlamaya başladılar.
Yeni küresel düzenin doğum sancıları duyulurken,
eski belirsizlikleri sonlandıracak adımlar göreceğimiz de netleşmeye başladı.
Karabağ’ın işgalinin sonlandırılması, Batı’nın Filistin Devleti’ni tanıma yoluna girmesi ve bu
devletlerin İsrail’e siyasi mesafe koymaları, halkların Gazze ayaklanması,
Suriye’deki devrim ve sonrasında istikrarlı bir devlet için kolların sıvanması, Güney Afrika’nın İsrail aleyhinde açtığı soykırım davasının Lahey’de kabul edilmesi, Afrika’da sömürgecilerin zincirlerini kıran devletlerin siyasi ve ekonomik istikrar arayışları, Libya’da değişen dengelerin ardından Türkiye’nin desteklediği Libya Ulusal Birlik Hükümeti’nin İtalya tarafından muhatap alınması ve son olarak Amerika ile İsrail’in güdümündeki PKK terör örgütünün silah bırakmaktan başka bir seçeneği olmadığını kabul ederek teslim olması gibi,
tarihe yön verecek çok sayıda gelişmeye birkaç yıl içinde şahitlik ettik.
Tüm bu yeni
politik düzlemin merkezinde ise Türkiye var.
Krizleri, savaşları sonlandıracak masalar ülkemizde kuruluyor. Diplomatik tavırlar topraklarımızda somutlaştırılıyor.
Yeni dünya düzeni kurulurken eski ve yeni belirsizlikleri ortadan kaldırmak istendiği de çok belirgin. Bunlardan biri de
KKTC’nin “devlet” olarak tanınmasıdır.
Malum, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sadece Türkiye tarafından tanınmakta. Diğer ülkeler ve başta Birleşmiş Milletler olmak üzere diğer uluslararası kuruluşlar ise
KKTC’yi bir devlet olarak kabul etmiyorlar.
Diplomaside bu duruma “de facto (fiili)” durum deniliyor. Buna mukabil Türkiye de Rum kesimini -AB üyesi olmasına rağmen- “devlet” olarak kabul etmiyor. Türkiye’nin tavizsiz tavrı,
Türk tarafını bu zamana dek denklemde tuttu.
Özellikle de KKTC’nin 2022 yılında Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci olarak dahil edilmesi bir eşikti.
Bu arada İsrail’in Gazze’yi topyekûn işgale kalkışması, gözünü diktiği
Kıbrıs adasındaki Türk topraklarının Akdeniz’in salahiyeti için ne kadar hayati olduğunu da gösterdi.
Diğer yandan, Ada’da yarım asrı bulan kriz ve belirsizliğin;
"KKTC'nin siyasi olarak tanındığı iki devletli çözüm" ile sona ereceği görüşü, Türkiye’nin tavrıyla birlikte uluslararası alanda kabul görmeye başladı.
O halde küresel dengeler yeniden şekillenirken,
KKTC’yi dünya siyasetine entegre etmek de kaçınılmaz olacak.
Türkiye’nin önümüzdeki sürece dair kritik hamlelerinin işaretlerini veren gelişme, üstelik KKTC’nin ev sahipliğinde, Londra’da yaşandı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) uluslararası turizmde markalaşması hedefiyle başlatılan
“Ada Kıbrıs” kampanyasından
söz ediyorum. Önceki gün gazetemiz için haberini de yazmıştım: Türkiye’nin yeni havayolu markası AJet, Türk Hava Yolları’nın öncülüğünde Londra’dan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Ercan Havalimanı'na gidiş-dönüş hat açtı.
KKTC’nin turizm verilerini iki, hatta üç katına
çıkaracak bu ticari hamlenin politik getirisine ise paha biçilemez.
Londra’da önemli etkinliklerin yapıldığı De Vere Grand Connaught’ta düzenlenen tanıtım toplantısındaki hava da bu yöndeydi. Gerek THY Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat’ın konuşmasından, gerekse KKTC Başbakanı Ünal Üstel’in hitabından bu heyecanı gözlemledim.
KKTC için “fiili” durum değişiyordu.
Evet, bu bir turizm yatırımı. Üstelik İngiltere’de yaşayan dört yüz bin Kıbrıs Türkü için büyük bir kolaylık. Bu seferler,
Türkiye dışından KKTC’ye gidecek yolcuların Rum tarafına inme mecburiyetine son verirken, stratejik önemi olan politik bir manevraya da dönüşecek.
KKTC’nin turizm verilerini 4 milyondan bir anda 6 milyona çıkartacak
hattın İngiltere’den açılması ise politik zemindeki yeni dönemin bir diğer işaretiydi.
Türk Hava Yolları’nın öncülüğünde atılan bu adım,
KKTC’nin devletler nazarında tanınmasından önceki eşik olan sosyal tanınırlığı hızla artıracak ve meşruiyetine katkı sağlayacak.
Bu arada, hattın İngiltere’de başlamasının diplomatik anlamına da değinmek gerek. İngiltere, yıllarca kontrolü altında tuttuğu Kıbrıs adasının mevcut üç garantöründen biri. Diğer ülkeler ise Türkiye ve Yunanistan. Bu bağlamda, tarafsız kalması ve çözüme gidecek yolu açması gereken ülke İngiltere’ydi.
Ancak, Kıbrıs'ta üç garantör ülkeden biri olan İngiltere, bu zamana dek sorumluluğunu yerine getirmedi.
İngilizler, 1963’te başlayan kanlı katliamlarda da 1974’teki Türk çıkarmasından sonra da gelişmelere “seyirci” kaldı. Şartların Kıbrıs Türklerinin aleyhine, Kıbrıs Rumlarının lehine oluşmasını sağlayan da İngilizlerin bu sessizliğiydi. İşte
Londra’dan başlatılan “Ada Kıbrıs” uçuşları, İngilizlerin bundan böyle çözümden yana tavır alacağının işareti olarak değerlendirilmeli.
KKTC'nin bir “devlet” olarak tanınması ile bir havayolu şirketinin direkt uçuş başlatması arasındaki bağlantıyı yakın gelecekte net olarak göreceğiz. Resmi ve hukuki tanımalar başladığında,
Türkiye’nin küresel markası THY’nin buradaki rolü de konuşulacaktır.


