Adı da belirtileri de şaşırttı: Frankenstein varyantı! Bir ayda 4 kat arttı ‘Bu yükseliş virüsün seyriyle ilgili soru işaretlerini artırıyor’
Hurriyet sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Bilimsel adı ‘XFG’ olan Stratus, iki farklı virüs formunun birleşimiyle oluşan ‘rekombinant’ bir varyant. Özellikle İngiltere’de mayıs ayında ülkedeki tüm vakaların yüzde 10’unu oluştururken, haziran ortasında bu oran yüzde 40’a ulaştı.
Warwick Üniversitesi’nden Prof. Lawrence Young, Stratus’un hem ana formunun hem de alt varyantı XFG.3’ün “hızla yayıldığını” belirterek, toplumdaki bağışıklık seviyesinin düşmüş olmasının bu varyantlara karşı duyarlılığı artırabileceğini söyledi. Dünya Sağlık Örgütü de C’u “izlemeye alınan varyant” kategorisine aldı. Kurum, bu varyantın küresel vakaların yüzde 22’sini oluşturduğunu ve önceki türlere göre daha hızlı yayıldığını belirtti.
TEK TEHLİKE STRATUS DEĞİL
Öte yandan Nimbus adlı bir diğer yeni varyant da sessizce yayılıyor. İngiltere Sağlık Güvenlik Ajansı’nın verilerine göre, nisan ayında sadece yüzde 2 oranında tespit edilen bu suş, haziran ayında yüzde 17’ye çıktı. Kurumun Kuzey Batı Bölge Tıbbi Direktörü Dr. Michael Gregory, “Bu varyant toplum içinde hızla yayılıyor. Yakından takip ediyoruz” ifadelerini kullandı.
‘VİRÜSÜN SEYRİYLE İLGİLİ SORU İŞARETLERİNİ ARTIRIYOR’
Konuyla ilgili Hurriyet.com.tr’ye özel açıklamalarda bulunan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, “Yaz mevsiminde üst solunum yolu enfeksiyonlarının ciddi oranda azaldığını görüyoruz. Stratus varyantı ise ilk kez ocak ayında tespit edilmiş, nisan ayında ise koronavirüs vakalarının yaklaşık yüzde 10’unu oluşturacak kadar hızlı bir yükseliş göstermişti” dedi. Prof. Dr. Akkoyunlu, şu önemli bilgilerin altını çizdi:
-- Covid varyantları arasında bu kadar kısa sürede belirgin bir artış gösteren nadir varyantlardan biri olması, doğal olarak uzmanlarda tedirginlik yaratıyor. Özellikle genel vakaların düştüğü bir ortamda böyle bir yükselişin gözlemlenmesi, virüsün seyriyle ilgili soru işaretlerini artırıyor.
-- Yapılan araştırmalar, bu varyantların hücrelere çok sıkı bağlanarak yüksek enfeksiyon potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. Burada bahsedilen “yüksek enfeksiyon potansiyeli”, hastalığın şiddetini değil, virüsün vücuda tutunma ve enfekte etme kapasitesini ifade ediyor. Stratus varyantı, daha az virüsle bile enfeksiyon oluşturabilme yeteneğiyle öne çıkıyor.
‘FRANKENSTEİN’ DENMESİNİN BİR NEDENİ VAR
Stratus, Frankenstein veya rekombinant bilinen bir tür olarak da tanımlanıyor. Burada en dikkat çekici olan ‘Frankenstein’ ifadesi… Neden böyle tanımlama var?
“Bilim insanları arasında yeni varyantlara ve hastalıklara takma isimler verme eğilimi var; buna bilim dünyasında adeta bir magazin tarafı da denebilir” diyen Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu,
“Kanada’daki Guelph Üniversitesi’nden bir ekip, ortaya çıkan yeni varyantlara böyle isimler takıyor. Örneğin “Nimbus” ismi, Harry Potter’a bir gönderme değil, bir bulut türüyle eşleştirilmiş. Araştırmacılar, bu ismi bulutun hareket hızına benzeterek uygun gördüklerini belirtiyor” dedi.
Benzer şekilde “Frankenstein varyantı” ifadesinin de bu gruptan çıkan isimlerden biri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Akkoyunlu, “Araştırmacılar, bu ismin nedenini şöyle açıklıyor: Genetik analizler, bu varyantın birçok alt grubun birleşmesiyle oluştuğunu gösteriyor. Yani farklı varyantların parçalarının bir araya gelerek adeta yeniden oluşturulmuş ortak bir virüs gibi görünüyor. Bu yüzden ona “Frankenstein” ismi verilmiş” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE’DE GÖRÜLDÜ MÜ? ‘EKİM-KASIM SONRASI SALGIN OLABİLME OLASIĞINI ARTIRIYOR’
Şu an ülkemizde teyit edilmiş her iki varyanta ait herhangi bir vaka olmadığını söyleyen Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, kış ayları için şimdiden çok önemli uyarılarda bulundu:
-- Şu an için bizde bildirilen vaka yok. Dolayısıyla bireysel deneyimler şu an için Türkiye’deki doktorlar için henüz geçerli değil. Ancak uluslararası yayınlar ve yapılan çalışmalar, bu hastalığın yeni bir salgın başlatma potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.
-- Önümüzdeki iki ay içinde bir rahatlama dönemi yaşayacağız. Ancak bu tür varyantların özellikle sonbahar ayları, yani ekim-kasım sonrası ortaya çıkması, yeni bir salgın riskini artırıyor. Bu nedenle toplum olarak durumu dikkatle izlememiz gerekiyor. Yaz aylarını sağlıklı geçirmek büyük önem taşıyor. Bol bol güneşlenmek, açık havada egzersiz yapmak bağışıklık sistemimizi güçlendirmemize yardımcı olur.
‘RESMÎ VERİ YOK AMA HİÇ GÖRÜLMEDİĞİ ANLAMINA DA GELMEZ’
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Hüsrev Diktaş ise “Şu an için Türkiye’de bu varyantın yaygın olduğuna dair bir resmî veri yok. Ama bu, hiç görülmediği anlamına da gelmez. Özellikle yurt dışı temaslı vakalarla ülkemize girebilir. Bireysel önlem olarak kapalı ve kalabalık ortamlarda maske takmak, elleri sık yıkamak, hasta hissedince kalabalıklardan uzak durmak önemli. Risk grubundakiler için bu önlemler hâlâ hayati” ifadelerini kullandı.
‘JİLET GİBİ’ KESKİN BOĞAZ AĞRISIYLA KENDİNİ BELLİ EDİYOR
Bu iki yeni varyantta, önceki koronavirüs türlerinde sık rastlanmayan bazı farklı semptomlar öne çıktığına vurgu yapan Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, “Özellikle ‘jilet gibi’ keskin boğaz ağrısı, boyun lenf bezlerinde şişme, karın ağrısı, bulantı, kusma ve ishal gibi belirtiler daha belirgin şekilde görülüyor” dedi.
‘AŞILAR HÂLÂ AĞIR HASTALIĞA KARŞI KORUYOR AMA…’
Bu varyantlar, önceki varyantlardan farklı olarak daha ağır bir hastalık tablosuna yol açabilir mi?
Bu soruma “Evet çünkü Stratus varyantının Omicron’un bir alt türü” cevabını veren Doç. Dr. Hüsrev Diktaş, “Bulaşıcılığı yüksek, yani insandan insana geçme hızı fazla. Ancak şu ana kadar hastalığı daha ağır geçirdiğine dair net bir veri yok. Ama yaşlılar, kronik hastalığı olanlar için elbette her yeni varyant potansiyel risk demek. Bu nedenle dikkatle izlenmeli” dedi.
Bazı mutasyonların bağışıklık sistemini kandırabileceğini de ifade eden Doç. Dr. Diktaş, “Yani virüs vücudun savunmasını daha kolay atlatabilir. Ancak aşılı ya da hastalığı geçirmiş bireylerin tamamen korunmasız kaldığını söylemek doğru olmaz. Aşılar hâlâ ağır hastalığa ve hastaneye yatışa karşı koruyor. Endişeye gerek yok ama rehavete de kapılmamak lazım” dedi.
Covid’in ortaya çıktığı ilk dönemden bu yana, tüm varyantların astım ve KOAH gibi kronik solunum yolu hastalıklarına sahip bireylerde daha ağır seyrettiği biliniyor. Bunun temel nedeni, hem virüsün doğrudan akciğerleri hedef alması hem de kalp-damar ve dolaşım sistemini etkileyerek mevcut sağlık sorunlarını derinleştirmesi. KOAH da benzer şekilde akciğer temelli bir hastalık olduğu için, bu iki durumun birleşmesi akciğer ve kalp üzerinde olumsuz etkilerin artmasına yol açabiliyor. Her ne kadar bu yeni varyantlara ilişkin olarak KOAH’lı bireylerde daha ağır seyredeceğine dair özel bir uyarı yapılmamış olsa da, bu grupta etkilenme riskinin daha yüksek olabileceği öngörülüyor.
Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu

