Afife Ödülleri nden aklımda kalanlar Kültür Sanat Haberleri
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Yapı Kredi'nin her yıl düzenlediği Afife Tiyatro Ödülleri'ni; adayları ve kazananları diye iki ayrı farklı açıdan takip ediyorum. Tiyatro konusunda kendimi geliştirmek için bir fırsat olarak görüyorum. Bu sayede hem birçok tiyatro grubu ve oyuncuyla tanışıyorsunuz hem de güzel oyunlar izliyorsunuz. Bu yılın adaylarından yalnıza dördünü izleyebildim. Bunlar sırasıyla; Medea Material, 9/8'lik Kıyamet, Bulaşıkçılar ve İnsanlar Mekânlar Nesneler.
46 yıl önce de bugün de aynı kriz ve travmalar
İlk bahsedeceğim oyun, törende yedi dalda en fazla adaylığı olan Medea Material. Ankara ve İstanbul Devlet Tiyatroları işbirliğiyle sahnelenen "Medea Material"in geçtiğimiz kasım ayındaki basın toplantısında yönetmeni Ayşe Emel Mesci ve oyuncusu Sükun Işıtan'la tanışmış, oyunun hazırlık sürecini dinlemiştik. Mesci, ser verip sır vermedi o toplantıda, "İzleyin, anlayacaksınız" dedi. Hatta metni beş yıl boyunca başucunda tuttuğundan, olgunlaşana kadar yanından ayırmadığından bahsetti. Oyunun yazarı Heiner Müller ile tanışıklığı üzerinden nasıl bir oyun ortaya koyduğunu da uzun uzun anlatmıştı. Toplantıda soru sorduğum yönetmen Mesci, bu hazırlık sürecini “Bir kadın olarak Medea’yla eş bir yaşam sürdüm, yürüdüğü yolda yürüdüm” diye özetlemişti.
Filistin'i de unutmadı
Eser, insanlığın karşı karşıya olduğu küresel tehlikeleri ve yaşadığı travmaları sahneye taşıyor. Bunu da Medea karakteri üzerinden izleyiciye aktarıyor. Oyun sonunda sahneye gelen temsili Filistinli kadın, günümüzün en güncel insanlık sorunu Filistin'i bir kez daha tüm gücüyle zihinlerimize kazıyor. Özetle; Müller'in 46 yıl önce kaleme aldığı metin yaşanan kriz, travma ve insanlık sorunlarının bugün de pek değişmediğini acı bir şekilde yüzümüze vuruyor. Benim anladığım en azından bu. Bir de şunu eklemek lazım: Oyun başındaki yoğun akış, bir an nereye geldiğinizi sorgulatıyor. Oyuncuların trans halindeki dansları, her sahnede değişen, üzerine düşünülmüş kostümleri dekorla bütünleşince hakikaten sarsıyor. O kaosu, o acıyı beyninizde, vücudunuzda derinlemesine yaşıyorsunuz. Medea Material'in Yılın En Başarılı Oyunu, Yılın En Başarılı Yönetmeni, Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu, Yılın En Başarılı Sahne Tasarımı, Yılın En Başarılı Işık Tasarımı ödüllerini alması benim açımdan pek de şaşırtıcı değildi. Yalan yok, oyunun yönetmeninin Ayşe Emel Mesci olması, oyunun en az iki ödülle döneceği fikrini oluşturmuştu bende.
"9/8'lik Kıyamet"in etkisi geçmeyecek
Açıkçası "9/8'lik Kıyamet" tiyatro topluluklarında adını çok fazla duyduğum, her yerde övgüyle bahsedilen bir oyundu. Şans eseri izlediğim oyunun; bir güldürüp bir ağlatacağını hiç düşünmezdim. Şâmil Yılmaz'ın kaleme aldığı Mek'an Sahne oyununu, Sezen Keser yönetti. Eserin tek oyuncusu var, Oğulcan Arman Uslu. Oyuncu izleyicileri elindeki darbukayla, gözlerinizin içine bakarak söylediği "Hoş Geldiniz" sözüyle karşılıyor. Bildiğimiz şarkıları elindeki darbukayla hem çalıyor hem söylüyor hem de söyletiyor. Sonra da "Hadi eşlik et" diyor. Seyirciyle diyalog kuran, onu işe dahil eden oyunları çok seviyorum. Bir de açık söyleyeyim yerli metinlerin o bizdenliği ve her oyunda biricik olabilme özelliği daha özgür hissettiriyor bana.
"Öyle bir sesi var bin yaşında gibi"
Tek kişilik bi oyun 9/8'lik Kıyamet. Uslu, oyunun sonunda kadim bir arkadaşımdı. Sahnelediği de bir kıyamet sahnesi. Yok, kıyamete beş var. Bu oyun da Medea Material'de olduğu gibi dünyanın yıllar yılı değişmeyen sorunlarını, haksızlıklarını, adaletsizliklerini, eşitsizliklerini konu alıyor. Uslu'nun oynadığı Diyar karakteri bir yanda bu kıyamet sahnesini içindeki aşk hikayesini anlatıyor. Sevdiği Leyla'yı öyle güzel betimliyor ki onu görmeden görüyoruz. Ona sevgisi, yer yer gülümsetip yer yer ağlatıyor. Ondan söz ederken bu kıyametin ortasındaki aşkını şöyle betimliyor: "Öyle bir sesi var bin yaşında gibi hiç yaşında gibi. Öyle bir sesi var ki yaşlı gibi genç gibi..." Oyuncu tüm bu maharetiyle 70 dakika boyunca sizi bir duygudan birine ustalıkla götürüyor. Temsilin sonunda, Afife Ödülleri'nde "Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu" ödülüne neden aday olduğunu anlamıştım. Açıkçası oyunun birkaç ödül alacağını düşünüyordum. En Başarılı Oyun ve En Başarılı Erkek Oyuncu... Uslu'nun perde kapanana kadar ter içinde, nefesi kesilircesine oynaması; oyun boyunca elinden düşmeyen darbukasının ve Leyla'sının ona bu ödülü getireceği kaçınılmazdı.
Bulaşıkçılar mı İnsanlar Mekânlar Nesneler mi
Törenden beş gün önce adaylardan İnsanlar Mekânlar ve Nesneler'i izledim. Oyuna girmeden okuduğum eleştiriler ve yorumlar beklentimi hem çok yükseltti hem de bir şey beklememem gerektiğini gösterdi. Bu yüzden bir oyuna giderken konusuna bile son dakika bakıyorum. Perde perde beni neyin beklediğini o an öğreniyorum. Düşünmeye zaman olunca her şey bir şekilde bağlamından çıkıyor, öznel bir değerlendirme yapmak zor oluyor. Tüm bunlara rağmen oyundan ortalama bir hissiyatla ayrıldım. Bu oyun, yukarıda bahsettiğim iki oyuna nazaran altını izleyicinin dolduracağı kadar derin bir oyun gibi gelmedi bana. Baş karakterin yaşadıkları; dekor, ışık, müzikle gerçekten iyi aktarılmış. Merve Dizdar söylenildiği gibi çok oynamış ama diğer oyuncularla ahengine bakıldığında fazla kaldığı fikrine ben de katılıyorum. Olması gerekenin Dizdar seviyesindeki performans olduğunu kanaatini de destekliyorum. Bir de tek perdede bitebilecek bir oyun olduğuna inanıyorum. Bulaşıkçılar için de bir söz etmek gerekirse yine üstteki oyunlar gibi; sınıf çatışmasını, korunmaya çalışan düzeni, bu düzenin artık bir değişim gerektirse de ısrarla korunmaya çalışmasını anlatıyor özetle. Yer yer güzel replikler, performanslar izlesek de açıkçası diğer üç oyundaki tempo, anlatım maalesef yoktu. Belki de ben yakalayamadım. Sonuç olarak izlediklerim üzerinden söyleyebileceğim; toplumsal sorunlara yaklaşan, bunu sanatın diliyle tiyatronun ifade gücünü kullanarak yapan oyunların bu yıl ödülü aldığı...


