Ahmet Hakan ve Faruk Bildirici birbirine girdi: Uçakta sipariş soru kavgası Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlamasının ardından Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici kişisel web sitesinde dikkat çeken bir iddiaya yer verdi.
Bildirici, Erdoğan'ın uçağı havalanmaya hazırlanırken gazetecilerin soracakları soruların liste halinde kendisine ulaştığını açıklarken, "Umarım İletişim Başkanlığı ya da Cumhurbaşkanlığı’nın bu konuda bir açıklaması vardır" dedi.
"SORULARIN ALTINDA KİMİN O SORUYU SORACAĞI YAZIYORDU"Bildirici, "Bunun bir açıklaması var mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağının Washington’dan havalanmaya hazırlandığı saatlerde gazetecilerin uçakta soracakları sorular liste halinde bana geldi. Hem de soruların altında kimin o soruyu soracağı da yazıyordu. Türkiye saatiyle 22.10’du sorular geldiğinde" ifadelerini kullandı.

"Yine aynı terane yine aynı ayıp yine aynı yalan" başlıklı yazısında Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'nin yazısına yanıt veren Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, "Faruk Bildirici, Hasan Cemal, Murat Yetkin falan... Cumhurbaşkanı’na sorulan sorular üzerinden yine başladılar kapkara propagandaya" ifadelerini kullanırken şu yanıtı verdi:
İddiaları şu:
İletişim Başkanlığı soru ve cevapları yazıyormuş, altına da gazetecilerin isimlerini yazıyormuş.
Gazetecilerin soruları, Cumhurbaşkanı’nın cevapları falan...
Hepsi tiyatroymuş.
Bu ahlaksız iddianın ciddiye alınır bir tarafı yok.
Son basın toplantısına katılan tüm gazeteciler, istedikleri soruları istedikleri gibi sordular.
*
Yöntem şu: İletişim Başkanlığı, gazetecilere “Hangi soruları soracaksınız” diye soruyor. Bunun amacı da belli: Mükerrer soru olmasın, sorular hep aynı konuda olmasın, sorular çeşitlensin.
Soracağımız soruyu özgürce, hiçbir kısıtlama olmaksızın iletiyoruz İletişim Başkanlığı’na.
İletişim Başkanlığı da sorulara asla müdahale etmeden bir sıralama yapıyor.
Basın toplantısında da Cumhurbaşkanı’na dilediğimiz gibi soruyu soruyoruz.
Bazen araya girmeler de olabiliyor.
*
Geçmiş dönemlerde yaptıkları gazetecilik ayıplarıyla öne çıkmış isimlerin şimdi gazetecilik ayıbı kovalamasına alıştık ama koca Hasan Cemal’in bile bir yalanın peşine takılmasını nedense hâlâ yadırgıyoruz.
Belki de yadırgamamız gerekiyor.
Belki de Hasan Cemal sandığımız gibi “koca Hasan Cemal” değildir.

Hakan'ın yazısına sosyal medya üzerinden jet hızıyla yanıt veren Bildirici ise Ahmet Hakan'ın 'gazetecilik ayıbını itiraf etmek zorunda kaldığı'nı belirterek şunları kaydetti:
"Veee nihayet! Ahmet Hakan allayıp pulladı ama sonunda "gazetecilik ayıbını" itiraf etmek zorunda kaldı! Bugün Hürriyet'te aynen şöyle yazıyor:
"Yöntem şu: İletişim Başkanlığı, gazetecilere 'Hangi soruları soracaksınız' diye soruyor. ..iletiyoruz İletişim Başkanlığı'na. İletişim Başkanlığı da sorulara asla müdahale etmeden bir sıralama yapıyor."
İyi de zaten ben de "ABD gezisi dönüşünde Erdoğan'a uçakta sorulacak soruların önceden verildiğini" yazmıştım. ABD gezisi dönüşünde daha uçak kalkmadan gazetecilerin Erdoğan'a soracakları soruların listesini de ortaya koymuştum.
"SOHBETİ GAZETECİLER DEĞİL, İLETİŞİM BAŞKANLIĞI DEŞİFRE EDİYOR"Ahmet Hakan da "gazetecilerin soruları önceden verdiğini doğrulamış oldu! Ama Ahmet Hakan'ın hâlâ açıkça söylemediği şu;
1- Erdoğan'ın yurtdışı gezilerinin dönüşünde, gazeteciler soruları saatler öncesinden İletişim Başkanlığı'na veriyorlar. Onlar da hangi sorunun sorulup hangisinin sorulmayacağını ONAYLIYORLAR.
2- Onaylanan sorular liste haline getirilip Cumhurbaşkanlığı uçağı kalkmadan gazetecilere dağıtılıyor. Onaylanmış, düzenlenmiş soruları uçakta o sırayla OKUYORLAR Erdoğan'a.
3- Sorular önceden belirlendiği için uçakta Erdoğan'ın önüne soruların yanıtlarını içeren KARTLAR konuyor. O da o kartları okuyarak gazetecilerin sorularına yanıt veriyormuş gibi yapıyor.
4- Uçaktaki sohbeti gazeteciler değil, İletişim Başkanlığı deşifre ediyor; uçak indikten saatler sonra DÜZELTİLMİŞ, TEMİZLENMİŞ VE ONAYLANMIŞ metin gazetecilere dağıtılıyor. Gazeteciler de o metni haber yapıyor.
"GAZETECİLİK AYIBI"Ahmet Hakan'ın, "ayıp", "yalan" terane" falan masalına devam etmeye çabalarken kabul etmek zorunda kaldığı "YÖNTEM" bu.
Sonuçta Ahmet Hakan'ın da aralarında olduğu Cumhurbaşkanlığı uçağındaki "fevkalade itibara mazhar gazeteciler", ABD dönüşünde ellerine tutuşturulan o listedeki soruları Erdoğan'a sorar gibi yapmışlar. Trump ile görüşme hakkında asıl sorulması gereken onlarca soru varken soramamışlar!
Yaşananlar bu kadar açık... İşte asıl gazetecilik ayıbı budur! Cumhurbaşkanlığı uçağındaki bu "YÖNTEM" basın toplantısı değil, olsa olsa "basın toplantısı mizanseni"dir.
Gazeteci, karşısındaki kim olursa olsun sorusunu ÖNCEDEN verip onay almaz, onaylı soru sormaz. Gazeteci basın toplantısının metnini kaynağının deşifre etmesine izin vermez, kendi metnini haber yapar.
Ahmet Hakan bir de "geçmiş dönemlerdeki gazetecilik ayıpları"ndan söz etmiş. Kendi adıma soruyorum, hangi gazetecilik ayıbım varmış?
Açıkla da görsün millet. Hemen her gün yeni bir gazetecilik ayıbını sergileyen Ahmet Hakan'ın, ayıplardan söz etmesi ne büyük garabet...
"Gazetecilik ayıbı"ndan söz eden de İletişim Başkanlığı susarken onların adına uçaktaki "basın toplantısı mizanseni"ni savunan ve bana yanıt verme telaşına düşen bir kişilik!
Öyle ya, bırak yöntemin "SAHİBİ" savunsun..."


