Ailece gülmek için bu filmi izleyin!
Hurriyet sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
◊ “Sıcak Büfe” filmi için beraber kamera karşısına geçtiniz. Daha önce birlikte çalışmış mıydınız?
- Esra Kızıldoğan: Çalışmadık ama o kadar çok ortak arkadaşımız var ki, tanışıyor sayılırız aslında.
- Bihter Dinçel: Esra ile en son karşılaştığımızda “İnşallah bir vesile olur da çalışırız” dedik, üstüne bu iş oldu.
◊ Bihter Hanım, sizin canlandırdığınız Arzu karakterinin tek arzusu para ve statü, Esra Hanım sizin oynadığınız Faika ise hayatın yükünü omuzlarında taşıyan fedakâr, tipik bir Türk kadını. Peki sizlerle bu karakterler ne kadar örtüşüyor? Hangisine daha yakınsınız?
- Esra Kızıldoğan: Bence hayatın yükünü taşımak bütün kadınlarla özdeşleşen bir şey. Kadın olan herkes biraz yükü omuzlar. Kadının sorumlulukları çocuğa, ailesine, topluma, eşine karşı. Biz öyle elini taşın altına koyan kadınlar olduğumuz için bence tüm kadınlarla özdeşleşiyor Faika.
- Bihter Dinçel: Para ve statü benimle hiçbir şekilde özdeşleşmiyor. Özdeşleşseydi gerçekten daha başka bir hayatım olabilirdi. Hiçbir zaman önceliğim olmadı. Hele statü çok dünyevi geliyor bana ve gerçekten hiç önceliğim olan bir şey değil. Benim için hayatta sevdiğim işi yapmaktan, erdemli davranmaktan, insan olmaktan daha kıymetli hiçbir şey yok.
Bizim işimizde bu ego durumunu daha farklı yerlerden kontrol altına almak gerekiyor. O noktalara dikkatle bakmaya çalışıyorum. Ama o kadar da önemli olduğunu düşünmüyorum bu meselelerin.
İhtiras, şöhret, hırs gibi şeyleri idareli kullanmak gerekiyor. Geri kalan kısımda ölümlü canlılar olduğumuzu unutmamak lazım.
EGOYU DENGEDE TUTMAK ÖNEMLİ
◊ Siz egoyu önemsemeyen taraftasınız. Bu mesleğe ters bir durum aslında. O anlamda zorluğunu yaşıyorsunuz
değil mi?
- Bihter Dinçel: Evet, yaşıyorum. Egoyu da kullanmak gerekiyor. Aslında o ego zaten var. Kelime anlamı olarak değil de biz bizim sektördeki anlamıyla kullanıyoruz egoyu. Ama o olmasa zaten ben sahneye çıkmak istemezdim. Görünür olmak, sevilmek, alkışlanmak, bunların hepsi egoyla ilgili zaten.
Onu yukarı çıkarıp başkasına tahakküm kurma noktasına geldiğinde ya da birinin canını yakmak gibi durumlar tehlikeli geliyor. Oraları da dengede tutmak çok önemli. O da bir günde olan bir şey değil.
Bu çok uzun bir yol. Bu bilinçle yola başlayıp yaş aldıkça öğreniyoruz aslında. Ömrümüz yettikçe de öğrenmeye devam edeceğiz.
◊ Filmde para meselesi üzerinden çıkan komik hikâyeler ele alınıyor. Peki sizin para için yaptığınız en ilginç şey ne oldu?
- Esra Kızıldoğan: Çocukken yerde ilk kez para bulduğumda onu ne yapacağımı bilememiştim. Bakkala gidip “Abi ben burada para buldum, ne yapayım” diye sormuştum.
- Bihter Dinçel: Esra ile aynı şekilde büyütülmüşüz herhalde. Herkesin böyle hırsızlık demeyelim de minik bir araklama hikâyesi vardır ya; benim yok. Ve aklımın ucundan bile geçmedi öyle bir şey. O yüzden eşya ile, para ile ilişkim hiç öyle olmadı benim de yani.
◊ O zaman para amaç değil, araç sizin için.
- Bihter Dinçel: Tabii ki öyle.
HAYATTA SADECE İKİ YAŞ GRUBUNDA KADIN YOK
◊ Kariyerinize dönüp baktığınızda bulunduğunuz noktadan memnun musunuz?
- Esra Kızıldoğan: Ben memnunum. Yani hayatım boyunca hep güzel işlerde olmaya, daha iyi bir oyuncu olmaya çalıştım. Hâlâ da bunun için çaba sarf ediyorum. Ben bu yolculuktan memnunum.
- Bihter Dinçel: Ben de memnunum. Ama daha doya doya, daha nitelikli, daha çok istediğimiz işleri yapabilme özgürlüğümüzün olduğu günler diliyorum. Özellikle ana akımda hikâyeler çok aynı meseleler üstünde akmaya başladı.
Yaş skalası da ayrı bir sorun. Çünkü hayatta sadece iki yaş grubunda kadın yok. Sadece onlar anne ve sevgili değiller. Kariyer olarak değil de galiba biraz sitem ya da istek olarak bunu söyleyebilirim. Keşke biraz daha açık alanımız olsa ve daha çok şey yapabilsek. Çünkü biz işini çok seven ve bu konuda iştahı hep açık oyuncularız.
◊ Bu zamana kadar rol aldığınız işlerin en unutulmazı hangisiydi?
- Bihter Dinçel: Rol olarak galiba çok ayıramayacağım. Ama en unutulmaz proje yani set ortamı olarak “Geniş Aile”ydi. Çünkü çok uzun ve çok keyifli bir dönemdi. Her saniyesi çok güzel aklımda kalan, nefis bir setti. 3.5 yıl sürmesine rağmen onun tadı hepimizin damağında kaldı.
- Esra Kızıldoğan: Hemen hemen her işte bir sürü hatıramız var ama ilk işim olduğu için “Beyaz Gelincik”in yeri başka. “Sefirin Kızı” da çok keyifliydi. O pandemi sürecinde iki sene Bodrum’da çok güzel bir ekiple çalıştık.
◊ Sizce seyirciler “Sıcak Büfe”yi neden izlemeli?
- Bihter Dinçel: Çoluk çocuk, ailece, arkadaşlarıyla hep birlikte gülebilmek için izlemeli.
- Esra Kızıldoğan: Kesinlikle çok eğlenceli. Yani o iki saat içerisinde birazcık gündelik hayatın sıkıntılarından sıyırılacakları garanti. O yüzden bence kaçırmasınlar.
DİZİ SENARYOLARI HEP ERKEKLER ÜZERİNDEN GİTMEMELİ
◊ Son dönemde dizilerde senaryoların erkek egemen şekilde yazılması eleştiriliyor. Siz de bu durumdan rahatsız mısınız?
- Bihter Dinçel: Mehmet’e göre partner bulmak. Sonra onun kardeşi Ahmet olunca, Ahmet’e göre partner bulmak. Bu hep erkekler üstünden gidiyor. Biraz can sıkıcı bir şey. Bize de bu böyle iletildiğinde, kalp kırıcı da oluyor o zaman.
Uyuma bakmak başka bir şey. Bir eril kişiye partner buluyor olmak sevimsiz oluyor. Ya da hikâyeyi hep bir erkek üstünden tesis ediyor olmak. Bir ata, ataysa da baba.
Yani o ata ana da olabilir. Ama genellikle bizde ana olunca hemen böyle doğu hikayeleri geliyor aklımıza. Öyle de değil işte.
- Esra Kızıldoğan: Gözlemlediğin kadarıyla bütün dünyada bu böyle. Hâl böyle olunca biz kendi projemizi yapmak durumunda kalıyoruz. Yapım ortağı olursak ancak kendi üzerimize bir hikâye anlatılıyor. Güzel hikâyeler de yapılmıyor değil. Güzel hikâyeler de var ama neden daha fazla olmasın?


