AKP ekonomisi zengini daha zengin yapıyor Sözcü Gazetesi
Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Bankacılık verilerine göre Türkiye’deki milyoner sayısı 2.3 milyonu aştı. Tabii ki çok büyük bir sayı ama TL’nin son yıllardaki değer kaybını göz önüne aldığımızda, birkaç milyon TL’si olanın, eskisi gibi zengin sayılamayacağını söylemek gerek.
Ancak son yıllarda milyoner sayısının hızla büyüdüğü gerçeğini de hesaba katarsak, “iktidarın zengini daha da zengin yapan bir politika güttüğünü” rahatlıkla söyleyebiliriz.
AKP, iktidarının ilk yıllarında IMF programına devam kararı verince, ekonomide istikrar oluşmuştu. AB çıpasının devreye girmesiyle beraber doğrudan yabancı sermaye girişi hızlanmış, yatırımlar artmaya başlamış ve Türkiye dünyada “hikayesi olan bir ülke” olarak anılır olmuştu.
IMF programını bir an önce bitiren Erdoğan, Cumhurbaşkanı da olup, sistemi değiştirince, ekonomideki istikrar hızla kaybolmaya başladı. Ekonomik istikrarın olduğu bir ülkede, yerli-yabancı yatırımcı önünü görebildiği için rahatlıkla yatırım yapabilir. Düşen enflasyonla öngörülebilirlik artar, yatırım iştahı artınca, faize ve kura dayalı rant gelirleri da azalır.
GÖZ GÖRE GÖRE GELEN İSTİKRARSIZLIK
Son yıllarda zenginin daha zengin olmasının başlıca sebebi; tek kişiye bağlı yönetim sistemi ve bu nedenle istikrarsızlığın derinleşmesidir. Ekonominin beslendiği küresel sisteme kafa tutup ortalığı dağıtan ‘damat ekonomi bakanı’nın, ardından kısa süre yetkin isimleri getirip hemen görevden almaları yaşadık. Krize girmekten kurtarması için yeni teknisyenleri de dinlemeyip, tek başına karar almaya devam etmek ise sonunda bizi bu hale getirdi.
Enflasyonu yükselttiler, buna rağmen kredi faizlerinin aşırı düşürüldüğü dönemde çok sayıda yandaş iş insanı ve fırsatçı bu kanalla zengin edildi. Bu süreçte ucuz kredi alanlar, doğal olarak patlayan kurlar nedeniyle dövize yatırım yaptılar, karlarına kar kattılar. Hiçbir şey üretmeden, kamu yani halkın parasıyla paradan para kazanarak, bu süreci devam ettirdiklerini gördük.
Türkiye’nin döviz rezervi kalmadığı görülünce bu kez KKM denilen, iktisatçıların “ne olur bunu bari yapmayın” dediği yöntemle, dövize talep geçici olarak frenlendi. Bu uygulamaya geçildiği gece bürokratlar dahil, kararı bilen yandaşların dövizlerini yüksek kurdan bozup nasıl KKM’ye geçtiklerini konuştuk. Bunların listesi henüz çıkmadı ama yine kamudan yani halktan fonlandılar.
Daha sonra Mehmet Şimşek getirildi, enflasyona bağlı faizler yükselince, bunlar TL hesaplarından para kazandılar. Faizlerin inmeye başlayacağı dönemde bu kez 19 Mart krizi çıktı ve faizler 10 puan artınca faiz karları katlanmaya devam etti.
Buna rağmen hala vatandaş ve şirketler döviz mevduatlarını artırmaya devam ediyor. Herkes istikrarın süreceğine ilişkin güveni o kadar kaybetmiş ki; faizden kazanıyor ama dövizini de koruyor.
Böylece zengin daha zengin yapılırken, başta emekliler olmak üzere toplumun büyük bölümü yoksul hale getirildi. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, özellikle projeler için söylediği, “kazan-kazan” ilkesi burada geçerli değil. Varlıklı kesimden vergi almayıp, siyasi ve ekonomik hatalarına devam edince enflasyon düşmüyor. Zengine aktarılan para da halktan çıkıyor.
Zengini daha zengin yapan AKP politikaları, yoksulu daha yoksul yapıp, sayısını
artırmaya devam ediyor.


