‘Alkışsız, sahnesiz çalışan, sessiz bir kahraman’
Hurriyet kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Bayram Eren Arslan (ayakta, en solda) ‘Belki bir canı da ben kurtarabilirim’ diyerek AKUT’a katıldı.
Eskişehir’le Afyonkarahisar arasında 23 Temmuz’da çıkan orman yangınında alev kapanına sıkışan 24 kişilik karma timdeki 5 orman işçisi ve 5 AKUT gönüllüsü yaşamını yitirdi. Ölenler arasında 23 yaşındaki Bayram Eren Arslan da vardı. Bayram Eren, Hürriyet Ankara’nın emektar idare personeli Gürsel Arslan’ın oğluydu. Çocukluğu Hürriyet’in koridorlarında geçmişti...
Havacılıkla büyüyen bir çocuğun hikâyesi Eren’inki. Gökyüzüne bakarken hayaller kuran, uçakların sesinde umut bulan bir gencin. Daha 23 yaşındaydı. Yaşı genç ama yüreği koca bir ülkeyi taşıyacak kadar genişti. Çocukken askeri pilot olma hayali kuruyordu ama bu hayali gerçeğe dönüşmedi. Yine de gökyüzünden kopmadı. Türk Hava Kurumu’nun çatısı altında gönüllü çalışmaya başladı. Uçaklar, planör, yamaç paraşütü, drone’lar, model hava araçları... Onun için her biri, gökyüzüne açılan bir kapı oldu.
Eren yalnızca kendi hayallerinin peşinden koşmadı. Başkalarının hayallerine, hayatlarına da dokunmak istedi. Özellikle çocuklara... Okulları ziyaret edip minik ellere model uçaklar verdi, onlara gökyüzünün sırlarını anlattı. Gönlünü koydu bu işe, çünkü bilirdi, bir çocuğun gözünde parlayan umut, bir ülkenin geleceğiydi.
Enkazda sabahladı
Eren’in yüreği sadece gökyüzüne değil, yeryüzüne de aitti. Doğaya, kuşlara, ağaçlara, böceklere... Ve insana. Deprem, yangın, sel gibi felaketlerde televizyon başında oturamazdı. Yaşananlara üzülüp sonra hayatına devam edemezdi.
‘Belki bir canı da ben kurtarabilirim’ umuduyla harekete geçti. AKUT gönüllüsü oldu. Onlarca afette görev aldı. 6 Şubat depremlerinde aylarca oradaydı, enkaz başında sabahladı. Enkazdan çıkardığı bir hayat, alevlerden kurtardığı bir can onu mutlu ediyordu. Bolu’da kaybolan keçiyi günlerce dağda aradı. Çubuk’taki evinden çıktıktan sonra kendisinden haber alınamayan kişinin aramasına katıldı. Kanadı kırık bir kuş, susuz kalan bir güvercin için koştu. Eren bu ülkenin binlerce gönüllüsünden biriydi. Alkışsız, sahnesiz çalışan, sessiz bir kahraman.
23 Temmuz’da Afyonkarahisar’la Eskişehir arasında çıkan orman yangınında da oradaydı. Yangını duyar duymaz arkadaşlarıyla düşünmeden yola koyuldu. Ağaçlar yanıyor, kuşlar kaçıyor, toprak çığlık atıyordu. Gözlerini kırpmadan alevlere yürüdüler. Bir canlıyı kurtarmak, bir ağacın daha yanmasını önlemek için. Ama o gün ateş çok büyüktü. Alevlerin arasında kaldılar. Sığındıkları bir mağarada, dumanın sardığı o karanlıkta, nefesleri tükendi. O mağara, onların dünyaya son baktığı yer oldu. Eren ve arkadaşları, Türkiye’nin o en karanlık gecesinde sessizce ama onurluca ayrıldılar aramızdan. Eren ardında umudu bıraktı. Cesareti, fedakârlığı, vicdanı...
Ateşe koştu
23 yaş... Kimi insan için hayatın henüz başlangıcıdır. Kimi içinse yıllarca kurduğu hayallere ilk adımı atmanın yaşı. Ama bazıları vardır, yaşadıkları yılları değil, yaşattıklarıyla anılır. İşte Bayram Eren Arslan tam da bu insanlardan biriydi. Gencecik yaşında, arkasında bir ömürlük cesaret, bir ülkenin vicdanını bırakarak ayrıldı aramızdan.
Hep önde o giderdi
Gözyaşları içerisinde “Doktorlar bana göstermediler, gülen yüzüyle kaldı Erenim” diyerek başlıyor anlatmaya oğlunu Gürsel Arslan: “Yaklaşık 10 yıldır AKUT’a gidiyordu. Depreme gitti, 1,5 ay kaldı. Geldiğinde elleri mosmordu, artık tırnakları, uçları yoktu. ‘Oğlum gitme’ dedim. Bir hafta sonra tekrar gitti. Bir baba olarak gurur duyuyorsun.
23 yaşını dolu dolu geçirdi. İnsanların yardımına koşarak, ülkesini koruyarak. Motoru vardı, kaza yapar diye sattırdık. Şimdi bu acıyı yaşadık. Eren’in adını yaşatacağım, onun adına bir hatıra ormanı kuracağım.” Eren’in kız kardeşi Defne’yse (16) Eren’in ardından ağlayanlara “Niye ağlıyorsunuz, abim o kadar insan kurtardı. O kadar hayvan, o kadar ağaç, çiçek kurtardı. Cennete gitti, şehit oldu abim” sözleriyle duyduğu gururu dile getiriyor.
‘Söyleyemedim, söyleyemezdim’
Türkiye’yi yasa boğan o karanlık gece. Gürsel Arslan saat 22.00’de aradı. Şehir dışındaydım, “Fevzi, Eren Afyonkarahisar’daki yangına gitti, ulaşamıyorum. Sen de bakar mısın” dedi. O an bir şeylerin ters gittiğini hissettim. Birkaç telefon görüşmesinin ardından 10 kişilik o acı listede Eren’in de olduğunu öğrendim. Boğazım düğümlendi, çaresizce kalakaldım. Bir babaya bu haberi ilk veren ben olamazdım, söyleyemedim, söyleyemezdim. Toparlanıp tekrar aradığımda henüz haberi yoktu. Sadece “Seni almaya geliyorlar Afyonkarahisar’a gitmeniz için” diyebildim. Yıllarca birlikte çalıştığım mesai arkadaşım ve çocukluğunu bildiğim Eren için yaşadığım üzüntünün tarifi yok.


