Altan Öymen’in ardırdan
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Gazeteciliğin saygın ismi, meslek büyüğümüz Altan Öymen 93 yaşında yaşama gözlerini yumdu.
Altan Öymen meslekte bizim kuşağın “Altan abi”sidir.
Altan abiye Allah rahmet, ailesine, basın camiasına, sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum.
Altan abi; bilgi birikimiyle, mütevazı kişiliğiyle, nezaketi ve zarafetiyle her zaman örnek aldığım isimlerin başında gelirdi.
Kardeşi rahmetli Örsan Öymen de öyle.
Altan abi gazeteci ve siyasetçi olarak tanıklık ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin 75 yılını 5 cilt tutan kitaplarıyla tarihe geçirdi.
Ben Altan Öymen’i 1970’li yılların ikinci yarısında kurucusu olduğu ANKA Ajansı’nda tanımıştım.
Rahmetli ağabeyim Hikmet Bilâ ANKA’da ekonomi ve siyaset muhabiriydi. Onu ziyarete gittiğim bir gün Altan Öymen’le tanışmıştım. Benimle de yakından ilgilenmiş, sohbet etmişti.
Altan abiyle Milliyet gazetesinde çok uzun yıllar birlikte çalıştık. O başyazar, ben Ankara Temsilcisi ve köşe yazarı olarak. Birlikte haber kovaladık, kurultaylar, seçimler izledik.
Benim meslekte ilk hocalarım; üniversite öğrencisiyken başladığım Yankı dergisinde, derginin kurucusu ve sahibi rahmetli Mehmet Ali Kışlalı, kardeşi rahmetli Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve daha sonra doktora yaparken ekonomi ve ekonometri hocam olan Prof. Dr. Yalçın Küçük ile Altan Öymen’di.
Altan abiyle yollarımız Milliyet’ten önce keşişti.
Altan Öymen 1977’de CHP’den milletvekili seçilmişti.
Bir süre sonra basından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olmuştu.
Bu görevi üstlendikten sonra rahmetli ağabeyim Hikmet Bila’ya ANKA’dan ayrılarak CHP’nin Basın Bürosu’nda birlikte çalışmayı önermişti.
Abim ise ANKA’da mutlu olduğunu, aktif gazeteci olarak kalmak istediğini söyleyip benden söz etmiş, o görevi benim yapabileceğini söylemiş. Altan abi de “yarın gönder, gelsin görüşelim” demiş.
Ertesi gün CHP’nin Çevre Sokak’taki Genel Merkezi’ne, Altan abinin yanına gittim. Beni çok sıcak karşıladı.
Sonra birlikte basın bürosuna geçtik. Anadolu Ajansı’nın teleksi çalışıyordu. Teleksten bir haber kopardı, “bu haberi yeniden yaz, bir takla attır bakalım” dedi. Ben daktilo başına geçip haberi yeniden yazdım. Sonra bir haber daha verdi, sonra bir tane daha. İç politika, dış politika, ekonomi haberlerini yeniden yazdırdı. Yazdıklarımı beğendi ve hemen işe başlamamı istedi.
Basın bürosuna Bülent Ecevit de geliyor, birlikte o gün yapılacak açıklamaları hazırlıyorlardı.
Basın bürosunun iş yükü çok, eleman sayısı azdı. Ayrıca CHP’nin mali olanakları da kısıtlıydı, basın bürosunda çalışanlar olarak çok düşük ücret alıyorduk ve sigortamız da yoktu.
Ben de üniversiteyi bitirmiştim. Artık babam sigortalı, güvenceli bir iş bulmam gerektiğini söylüyordu.
Altan abiye gidip okulu bitirdiğimi, maaşı biraz arttırıp sigorta yaptırıp yaptıramayacağını sordum.
“Şimdilik imkânımız yok, böyle devam” dedi.
Bir süre sonra Altan abiye yine gittim:
“Altan abi” dedim, “evden müfettişlik sınavlarına girip güvenceli bir meslek edinmemi söylüyor büyüklerim, bense işimi, gazeteciliği seviyorum, benim biraz maaşımı artırıp, sigorta yaptırsanız…”
Yine “imkanımız yok” dedi.
O sırada Sayıştay sınav açtı.
Yine Altan abiye gidip, sınavı söyledim. Yine maaş artışı ve sigorta istedim,
“Gir bakalım Sayıştay sınavına, zor sınavlardır o sınavlar” dedi.
Sayıştay’ın yazılı sınavlarına girdim.
Bir süre sonra sonucu öğrendim.
Sınavı birincilikle kazanmıştım.
Hemen Altan abiye koştum, artık maaşını artırır sigorta yapar umuduyla.
Ancak, “bu sınavların bir mülakatı olur, ona da gir bakalım” dedi.
Mülakata da girdim, onu da birincilikle kazandım.
Yine Altan abinin huzurundaydım “git sor bakalım” dedi, “ne kadar maaş veriyorlarmış?”
Gidip öğrendim çok iyi bir maaştı, Ankara dışına denetime gidince alacağım harcırahla ikiye katlanıyordu.
Gelip söyledim.
“Biz o maaşı veremeyiz” dedi.
Artık veda zamanı gelmişti.
Altan abiye teşekkür edip kapıya yöneldim.
Arkamdan “Fikret” diye seslendi.
“Efendim abi” dedim.
“Bak” dedi Altan abi, “şimdi bu kapıdan çıkıp Sayıştay’a gidiyorsun ama şuraya yazıyorum, bir gün orayı bırakıp bu mesleğe döneceksin. Çünkü sen gazeteciliğe bulaştın, başka iş yapamazsın, başka işte mutlu olamazsın.”
“Öyle mi diyorsun Altan abi” dedim ama içimden "bu kadar prestijli, iyi maaşlı bir meslek bulmuşken niye döneyim” diyordum.
1980’de girdiğim Sayıştay’dan 1986’da istifa ettim.
Yeni çıkan haftalık siyasi dergi Nokta’ya geçerek, gazeteciliğe geri döndüm.
Altan abi yine haklı çıkmıştı.
Sonra Milliyet’te buluştuk.
Işıklar içinde uyu Altan abi.


