Anadolu Aleviliği ile İsmaililik ve Hurufilik
Halktv sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
"Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam
Gevher-i lâmekân benem, kevn ü mekâna sığmazam
Arş ile ferş ü kâf ü nun bende bulundu cümle çün
Kes sözünü vü epsem ol, şerh ü beyana sığmazam
Encüm ile felek benem, vahy ile hem melek benem,
Çek dilini vü epsem ol, ben bu lisana sığmazam." (*)
Seyyid Nesimi (14. Yüzyıl)
Anadolu Aleviliği, köklü bir geçmişe ve zengin batıni felsefi öğretiye sahip kadim bir inanç sistemidir. Bu inancın oluşumunda, Ön Asya’nın Horasan coğrafyasındaki yerel dinlerin yanı sıra, batıni akımlar etkili olmuştur. Bu Batıni akımların en belirginleri ise İsmaililik'tir.
Bu batıni (içsel, gizli anlamlara odaklanan) ve senkretik (farklı inançları harmanlayan) etkiler, Aleviliğin Sünni İslam'dan farklılaşarak kendine özgü bir inanç ve ritüel yapısı geliştirmesine neden olmuştur. Alevilik, Ön Asya medeniyeti kültürlerinden aldığı öğelerle batıni felsefi anlayışlarını özgünleştiren bir Anadolu inancıdır. Buna Anadolu Türkmen inancına özgü İslam da diyebiliriz.
Hakk Muhammed Ali Öğretisi
Hakk Muhammed Ali, Anadolu Aleviliği'nin temelinde yatan, bir nevi inancın özünü oluşturan bir üçlemedir. Aleviler için bu üç isim, ayrılmaz bir bütünlük içinde ‘Ali’ olarak içselleştirilir. Öyle ki Hz. Ali’nin değişik zamanlarda farklı kişilerde vücut bulduğuna inanılır. ‘Bin bir donda baş gösterir Ali’ inancı Alevilik’te Hz. Ali’ye verilen değerin en net ifadesidir.
Hakk (Tanrı): Mutlak varlık, yaratıcı ve her şeyin kaynağıdır. Alevilik’teki teklik ve tevhid inancının merkezindedir.
Muhammed: İslam peygamberi olarak Hakk'ın elçisidir. Alevilik’te Hz. Muhammed'in peygamberliği ve getirdiği kutsal mesaj kabul edilir.
Ali: Hz. Ali, Aleviler için sadece dördüncü halife değil, aynı zamanda Hz. Muhammed'den sonra yolun (velayetin) gerçek sahibidir. Ona duyulan sevgi ve bağlılık, Alevi inancının en belirgin özelliklerindendir. "Yol" diye tanımlanan inanç, Tanrı'nın tekliğne inanmakla birlikte Hakk Muhammed Ali'nin birlikteliğini ve bütünlüğünü kabul etmekle başlar. Alevi öncüleri tarih boyuncu Aleviliğin batıni inanç anlayışında Ali’yi esas almışlardır.
Bu üçlemenin Alevilik’teki yeri o kadar derindir ki, ikrar törenleri ve cem ibadetleri bu temel üzerine kurulmuştur. Alevilik yoluna giren her can, "Hakk la ilahe illallah, Hakk birdir, Muhammedü'n-Resulullah, Aliyyü'n-Veliyullah" diyerek bu inanca bağlılığını açıkça beyan eder.
İSMAİLİLİK
İsmaillik ve Anadolu Aleviliği arasında, Kur'an'ı ve dini buyrukları zahir (dış) ve batın (iç) olarak yorumlama yaklaşımında önemli benzerlikler bulunur. Bu ortak felsefi etki, özellikle temel düşünsel yaklaşımlarda kendisini gösterir.
Hem İsmaililik hem de Anadolu Aleviliği, zahiri, yani görünen ve şekilci ibadetlerden ziyade; batıni, yani gizli ve içsel anlamlara odaklanır. Bu yaklaşıma göre, ibadetlerin asıl amacı, insanın kendi özüne dönmesi, nefsini terbiye etmesi ve hakikatin sırrına ermesidir. Bu, zahiri ibadetlerin reddi değil, onların sembolik anlamlarını derinleştirme çabasıdır. Bu anlayış İsmaililiğin felsefi yaklaşımında da görülür.
İsmaililik’te ve Anadolu Aleviliği’nde, ilahi ruhun insan bedeninde tecelli etmesi (hulul) ve ruhun bir bedenden başka bir bedene geçmesi (tenasüh) gibi inançlar yaygın olarak görülür. Bu inançlar, insanın hakikatin özünü taşıdığı ve ölümden sonraki yaşamın bir başka bedende devam edebileceği düşüncesini içerir.
İnsan-ı Kamil (Olgun İnsan)
Hem Anadolu Aleviliği’nde hem de İsmaililik’te "İnsan-ı Kamil" kavramı merkezi bir yere sahiptir. İnsan ancak, kendi içindeki hakikatin özünü keşfederek, bilimin yol göstericiliğinde ahlaki ve manevi yönden mükemmelliğe ulaşabilir. İnsanın olgunlaşması metodolojik olarak 4 Kapı 40 Makam’da hayat bulur. 4. Kapı olan Sırrı Hakikat Kapısı’ndaki İnsan-ı Kamil; Hallacı Mansur’un ‘Hakk’ı Ademde’ görme anlayışının en üst makamda vücut bulmuş halidir.
Sır ve Takiyye
Tarihsel baskılar ve zorlu koşullar altında hem İsmaili hem de Alevi topluluklar, inançlarını ve ritüellerini gizleme (takiyye) ve sır saklama geleneği geliştirmişlerdir. Bu durum, toplumsal hayatta farklı görünmelerine neden olmuştur, ancak kendi içlerinde inançlarını korumalarını sağlamıştır.
İsmaili dailerinin (davet eden, çağıran, sebep olan) Anadolu'ya gelerek batıni felsefi düşünceleri yayması, (Şemsi Tebrizi-Hacı Bektaş Veli) Anadolu Aleviliği’nin oluşumuna ve gelişimine katkıda bulunmasına yol açmıştır. Ancak, bu etkileşim sadece bir felsefe aktarımı olarak kalmamış, Anadolu'nun kendine özgü kültürel dinamikleriyle harmanlanarak bugünkü Anadolu Alevi inancını meydana getirmiştir.
Selçuklu döneminde, İsmaili dai ve propagandacıları devlet mekanizmaları işleyişinde (Şemsi Tebrizi) oldukça etkili olmuşlardır.
HURUFİLİK
Anadolu Alevi inancında Hakk Muhammed Ali öğretisi ve Hurufilik önemli bir yer tutar. Ancak bu iki öğreti, Alevilik içindeki yerleri ve işlevleri açısından farklılıklar gösterir.
Hurufilik, 14. yüzyılda Fazlullah Hurufi tarafından İran'da oluşan, harflerin (huruf) gizemli anlamlarını temel alan batıni bir akımdır. Hurufi öğretisine göre, evrenin ve insanın sırrı harflerde ve rakamlarda saklıdır; bu sırlar ancak bu ilmin sırrına erenler tarafından çözülebilir.
Osmanlı döneminde baskı gören Hurufiler, Anadolu'ya sığınarak Alevi ve Bektaşi toplulukları arasında yayılma alanı bulmuş ve bu inanç sistemini etkilemiş ve etkilenmiştir. Hurufilik, Anadolu Aleviliği’ndeki yerini, özellikle sembollerde ve şiirsel dilde kendini gösterir.
İnsan-ı Kâmil Anlayışı
Hurufiliğin temel prensiplerinden olan insan yüzündeki çizgilerin ve organların harflerle ilişkilendirilmesi; Alevilik’teki "İnsan-ı Kamil" (olgun insan) anlayışıyla benzerlik gösterir. Bu anlayışa göre insan, ilahi hakikatin tecelligahıdır. İnsanın cemali, Hakk'ın sırlarını ifade eden, barındıran bir kitaptır.
Şiir ve Nefesler
Hurufi etkiler, başta ulu ozanlardan Seyyid Nesimi ve Şah İsmail Hatayi gibi Ön Asya coğrafyasının ozanlarının nefeslerinde ve şiirlerinde açıkça görülür. Bu şiirlerde harfler ve sayılar üzerinden mistik anlamlar yaratılarak tasavvufi ve batıni düşünceler aktarılmıştır.
Ancak Hurufilik, Aleviliğin tamamını kapsamaz. Hurufiliğin bazı sembolik ve mistik unsurları Aleviliğin Hakk Muhammed Ali inancının ana omurgasını oluşturan bir temel özellik değildir. Daha çok Alevi inancının mistik ve felsefi derinliğini kendisine rehber edinen, yola ikincil bir etkide bulunan bir düşünce akımı olarak yer almıştır.
Aşk-ı muhabbetle…
(*) Günümüz Türkçesi:
İki dünya (bu dünya ve ahiret) benim içime sığar, ama ben bu dünyaya sığamam.
Ben mekânsızlığın (Tanrı katının) cevheriyim, varlığa ve mekâna sığamam
Arş (en yüksek gök), yer ve "Kaf ve Nun" (Kün = ol) kelimesi (yani "ol" emriyle yaratılan her şey) bende mevcuttur.
Sözünü kes ve sus, çünkü ben anlatmaya ve açıklamaya sığmam.
Yıldızlar ve gökyüzü benim, vahiy ve melek de benim,
Dilini çek ve sus, ben bu dile sığmam.


