Ara bilanço: İran’ın nükleer programı ne kadar engellendi?
T24 sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
T24 Dış Haberler
İsrail’in İran’a yönelik bombardımanları sonrasında pek çok tesis yok edildi veya hasar gördü. Perşembe günü ilk kez Khondab kenti yakınındaki Arak reaktör tesisi hedef alındı. Ancak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (IAEA) göre, eski ağır su reaktörü zaten devre dışı bırakılmıştı ve içinde radyoaktif madde bulunmuyordu.
IAEA ayrıca Tahran yakınlarındaki Karaj’da, uranyum santrifüj parçaları üreten bir fabrikanın da saldırıya uğradığını bildirdi. Bu iki hedef, İsrail’in ilk saldırı dalgasında hedeflediğinden daha ağır bir şekilde İran’ın nükleer programını sekteye uğratmak istediğini gösteriyor. Nükleer teknik açısındandan bu iki tesis birbirinden tamamen farklı iki atom bombası geliştirme yolunu temsil ediyor:
-Ağır su reaktörleri, bir plütonyum bombası için gerekli olan bölünebilir maddeyi üretmek amacı ile kullanılıyor. Bu yol geçmişte Irak ve Suriye tarafından denenmiş başarısız olmuştu. Kuzey Kore de ilk atom bombası için bu yola başvurmuştu. Ancak İran için plütonyum seçeneği her zaman ikincil olmuş ve 2015’te Arak reaktörünü kullanılamaz hale getirmeyi kabul etmişti.
-İran yaklaşık 25 yıldır uranyum bombası için bölünebilir madde üretmeye odaklanmış durumda. Bu amaçla, nükleer zincirleme reaksiyon için uygun olan Uranyum-235 izotopu gerekiyor.
Doğal uranyumda bu izotop sadece yüzde 0,7 oranında bulunduğundan, bu oranın arttırılması gerekiyor. Bu da genellikle uranyum santrifüjleriyle zenginleştirme yoluyla yapılıyor. Bir nükleer reaktör çalıştırmak için yüzde 5’ten az zenginleştirme yeterli iken, silah yapımında kullanılacak uranyum için yüzde 90’lık bir saflık gerekiyor.
İsrail’in İran’ın uranyum bombası üretme yolunu kapatmak için, Tahran’ın bölünebilir maddeye ulaşmasını engellemesi şart. Teorik olarak bu yolun her aşamasında İran rejimi durdurulabilir veya engellenebilir:
-İran, örneğin Saghand madenlerinde uranyum cevheri çıkarıyor. -Doğal uranyum, İsfahan’daki dönüştürme tesisinde birkaç adımda işleniyor. -Gaz haline getirilen uranyum hekzaflorür, Natanz ve Fordo’daki zenginleştirme tesislerinde besleniyor. -Zenginleştirilmiş uranyum, tekrar İsfahan’a gönderilerek gaz halinden uranyum metaline dönüştürülüyor. -Son olarak, kullanılabilir bir bomba yapımı olan “silah haline getirme” süreci pek çok başka adımı içeriyor.Bu nedenle, Fordo zenginleştirme tesisinin yok edilmesinin zorunlu olduğu ve bu yüzden ABD’nin sığınak delici bombalarıyla savaşa girmesi gerektiği sıkça ileri sürülse de bu kısmen doğru. İsfahan’daki dönüştürme tesisinin bombalanması, İran’ın nükleer programına büyük bir darbe vurmuş olabilir. Ancak İsfahan’da hâlâ uranyum işlenip işlenemediği belirsizliğini koruyor.
Eğer İran gizli bir yerde uranyum santrifüjlerini çalıştırıyor veya zenginleştirilmiş uranyumu nükleer savaş başlığına dönüştürüyorsa, İsrail hedefine ulaşamamış demektir. Bu nedenle İsrail’in Karaj’daki santrifüj fabrikasını ve bazı askeri üsleri vurması anlaşılır bir eylem. Bu üsler arasında, geçmişte nükleer tetikleyici denemelerinin yapıldığı iddia edilen Parchin üssü de yer alıyor.
Fordo nükleer tesisi Fordo’nun önemiFordo tesisi gerçekten odak noktasında yer alıyor. Bu dağın içine gizlenmiş tesis, İran’ın şu anda yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum üretebildiği bilinen tek yer. İranlılar kısa bir süre öncesine kadar Natanz’daki pilot tesiste uranyumu yüzde 60 saflığa kadar zenginleştiriyorlardı. Bu küçük ve yer üstü tesisi savaşın ilk gününde yok edildi.
Hemen yakında, yaklaşık 40 metre yerin altında bulunan çok daha büyük bir zenginleştirme tesisi daha var. Ancak o da, İsrail’in enerji altyapısını bombalaması nedeniyle şimdilik devre dışı kalmış durumda. IAEA’ya göre, aniden kesilen elektrik nedeniyle hassas santrifüjler muhtemelen hasar gördü.
Buna karşılık, muhtemelen sağlam kalan Fordo tesisinde, İran birkaç gün içinde ilk bombası için yeterli bölünebilir madde üretebilir. Tahran yönetiminin bu adımı atıp atmadığı şimdilik spekülasyondan ibaret. Bu eylem, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nı (NPT) açık bir şekilde ihlal etmek demek, ancak İran açısından bu, muhtemelen kendini savunma hakkı olarak görülebilir.
Aynı zamanda İran’ın yüzde 60 saflıkta zenginleştirdiği uranyum stoklarının nerede olduğu da belirsizliğini koruyor. En kötü senaryoda, rejim bu stokları başka bir yere taşımış ve gizli bir tesiste silah kalitesinde uranyuma dönüştürmeyi planlıyor olabilir. Hal böyle olunca, Fordo tesisinin bile, ister İsrail’in bir kara operasyonuyla, ister ABD’nin savaşa girmesiyle yok edilmesi, yeterli olmayacaktır.
Kaynak NZZ.


