“Arabayı atın önüne koşmak” isteyenlere inat, işimizin sıralamasını ıskalamayacağız
Haber7 sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
“Terörsüz Türkiye” dönemi için, devletin tüm organlarının yaptıklarıyla ilgili…
Tarafların, çaba ve emekleriyle ilgili…
Samimice yapılanlarla ilgili…
Dinliyoruz.
Okuyoruz.
İzliyoruz.
Sonunda olup bitenlere dair kanaatlerimiz oluşuyor.
Derlediğimiz bilgi ve yorumların bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
“ÖNÜMÜZDE DAHA ÖNCEDEN DÖŞENMİŞ BİR ASFALT YOL YOK”
-“Terörsüz Türkiye”nin inşasında ilk önce samimiyet önemliydi ve daha önceden gidilecek döşenmiş bir “Asfalt yol” yoktu.
-“Biz ne tarafa dönersek, yol o yönde döşenecek”ti.
-Bize ait bir tecrübe ve bize ait bir formülle yola çıkıldı.
-Rahmetli Sırrı Süreyya Önder’in ifadesiyle önce, “Barışa gönül indirilmesi” gerekiyordu.
-Öncelik, barış ikliminin oluşmasıydı. Onun için çaba sarf edildi.
-26 Ağustos’ta Ahlat’ta “İç çephe” vurgusu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 1 Ekim’deki Meclis konuşması işaret fişeği oldu.
-MHP lideri Bahçeli’nin DEM’lilere el uzatması “Barış kapısı”nın kolunu tuttu. 22 Ekim Grup konuşması, “Barış kapısı”nı umuda açtı.
-27 Şubat’ta Öcalan’ın PKK’ya yönelik çağrısı, süreci ilerletti.
-Çağrının neredeyse baştan sona Öcalan’ın kaleminden çıktığını söylersek yalan olmaz.
-9 Mayıs’ta PKK, bir bildiri ile “silah bırakma” kararı aldı.
"ARABAYI, ATIN ÖNÜNE KOŞMAK” OLMAZDI!
-Devletin güvenlik bürokrasisinin tepesindekiler, olup bitenin bir sıralama ile şekillenmesi konusunda oldukça titiz ve ısrarcı.
O nedenle;
-“Biz diyoruz ki, arabayı atın önüne koyarsak, tepetaklak gideriz.”
Bu bir değim biliyorsunuz.
İşlerin bir sıralama önemi vardır ve o öneme göre yapılması gerekir.
Sırayı kaçırmak, hedefe ulaşamamak anlamına gelir.
Bu nedenle, “Arabayı, atın önüne koymak” bir felaketi de getirir.
At ve arabanın, tepe taklak gitmesine neden olur.
Bütün bu gerçek ortadayken, bazen arabayı atın önüne koymaya çalışanları da izliyoruz!
Örneğin, önce “Barışı inşa etmek” için gönül indirmek gerektiği söylendiğinde, gündeme hemen, “Yasal düzenlemeler, haklar ve anayasayı” tartışmaya açmaya çalışmak tam da “Arabayı atın önüne koşmak”tı.
Devam edelim;
-“Terörsüz Türkiye” hedefine ulaşmak için sıralamaya devam ederken aynı zamanda da milletin meseleyi sahiplenmesi için hepimize görevler düşüyor.
-Yoksa güvenlik güçlerimiz, sahada operasyonlar ve taktiksel hamleler konusunda yeterince tecrübeli ve onlar için bunu yönetmek çok daha kolay.
-Asıl toplumun, bu meseleyi sahiplenmesi ve terör örgütünün tasfiyesinden sonra oluşabilecek bir takım arizi durumlarda ne yapacağı. Milletimiz “alicenap”tır. Affetmeyi bilir. Hakkaniyetlidir. Vicdanlıdır. Milletin bu vasıflarını hiç sayıp, bir takım yaraları kaşımak isteyenlere fırsat verilmemeli.
-Çünkü, asıl niyetimiz hedefe ulaşmaktır.
-Hedef bellidir! “TERÖRSÜZ TÜRKİYE”
-Sürecin sıralama ile devam ettiği bir ortamda toplumun hazırlanması gerekir. Sosyolojinin pozitif gündem ile doğru bilgi verilerek yönetilmesi gerekiyor.
-Toplumsal kucaklaşma için yeni bir dil ve paradigma gerekir.
-Bu yeni dil ve paradigmaya medyadın ve siyasi kadroların azami özen göstermesi lazım.
BARZANİ MODELİ İLE ÖCALAN MODELİ ARASINDAKİ BÜYÜK FARK
-Kürtler uzun yıllar Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ve Barzani modeli ile Öcalan’ın modeli arasında kaldı.
-Barzani, hem Irak’ta anayasal ve yasal kazanımlar elde etti. Hem de Türkiye ile ilişkilerini geliştirdi. Zaten, Irak’taki kazanımları konusunda Türkiye de doğrudan destek verdi.
-Kuzey Irak’ın ordusu var, sınırları var, bütçesi- parası var.
-Terör örgütü kurucusu Öcalan’ın tprojesi “Birleşik Kürdistan” modelini dayattı. Bu proje Türkiye, İran, Suriye ve Irak’ı karşısına alan ve bölücü bir projeydi.
-Şimdi o proje çöktü. Öcalan projesinin çöktüğünü biliyor, dönüşüm geçiriyor.
-Onun için “Reel sosyalizm çöktü” diyor.
-Düşünsenize, hem sosyalist olacaksınız hem miliyetçi. Olmazdı. Olmadı da.
PKK’NIN SİLAH BIRAKMA SÜRECİ TAMAMLANDI; PEKİ SONRA..?
-Düşünün, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) koordinasyonunda ve takibinde, silahlar toplandı.
-Ve MİT Başkanı İbrahim Kalın, bir rapor ile “PKK silahları bıraktı. Silahları topladık” dedi. Raporu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sundu.
Süreç tamamlandı mı? İş bitti mi?
Hayır..!
-Sonrasında, siyasetin, Meclis’in inisiyatif alması gerekiyor.
-Kanaat önderleri, kamuoyu yapıcıları inisiyatif almalı.
-Yapıcı dil medyada ve siyasette baskın olmalı.
-Yapılacak işlerin sıralamasına dikkat edilmeli.
SURİYE PKK’SININ İPİNİ TRUMP ÇEKTİ
-PKK’nın Suriye kolu ile ilgili de bir süreç yürüyor. Bu süreç, Irak ve Türkiye’nin dışında daha farklı ilerliyor.
-Suriye Cumhurbaşkanı Şara ile SDG’nin başındaki Mazlum Abdi 10 Mart’ta 8 maddelik bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşmayı Abdi’nin oluşan fiili durum nedeniyle imzaladığını biliyoruz.
-Anlaşmayı imzalamasına rağmen Amerika’nın yardımıyla “otonomi”yi tahkim edeceğini düşünüyordu.
-Ama öyle bir şey oldu ki şu anda SDG’nin ipi çekildi.
-Trump, Suudi Arabistan’ın Başkenti Riyad’ta, Veliaht Prens Selman’ın yanında Şara ile tokalaştı. Konuştu. Muhatap oldu. Suriye’ye yaptırımları kaldırdı. Odadaki 4’ncü isim de telefon hattının diğer ucunda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı.
-Trump, Şara’ya “DEAŞ kamplarının kontrolünü siz alın” dediği an, SDG’nin ipini çekmiş oldu.
-Böylece hem Şara’yı meşrulaştırdı. Hem İsrail’e “dur” dedi.
-Hem SDG’nin “Biz olmazsak DEAŞ kamplarındakiler kontrol edilemez” tezi çöktü.
-10 yıldır SDG’nin en büyük destekçisi Amerika’nın Merkez Kuvvetler Komutanlığı Centcom’du. Dolayısıyla bizim de en büyük hasmımız bölgede Centcom’du.
-Centcom’un, uzun zamandır SDG’ye “Yıl sonuna kadar biz buralardan çıkacağız. Ankara ile Şam ile konuşun, başınızı kurtarın” dediğini duyuyorduk.
-Amerika, Suriye’den tamamen olmasa da önemli ölçüde çekilecek belki 400-500 gücü kalacak. Bu da bizim oradaki operasyonel kaabiliyetimizi etkilemeyecek.
-Bu nedenle, Türkiye şu dönemde Suriye’de kolaylaştırıcı bir rol oynuyor. SDG’nin Şam’daki yeni yönetime tabi olması konusuna destek veriyor.
Sonuç: Atı arabanın önüne koştuk. İşleri sıralamaya koyduk. Yine de yol kazaları olabilir. O kazaları da en aza indirgemek için islim üzerindeyiz.
Muhatabına Not:
1- Yakın gelecekte, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şam’a giderse şaşırmayın.
2- Yakında, Trump Türkiye’ye gelirse şaşırmayın.
3- Yakında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’ya giderse şaşırmayın.
4- Yakında, Putin Türkiye’ye gelirse şaşırmayın.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Hasan Öztürk / Haber7


