Artık ikna etmeye çalışmıyorlar
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
İtiraf edeyim; Hüsnü Mahalli yıllar önce anlattığında bu kadarına asla ihtimal vermemiştim. Arap Baharı başladığında, Türkiye’nin de girdaba kapılacağını ve “karanlığın da karanlığına” yuvarlanacağımızı söylemişti. İnanamamıştım.
Doğrusu hala “orada mıyız gerçekten” diye soruyorum kendime.
Evet!
Galiba gerçekten oradayız. Ya da varmak üzereyiz..
Aslında Hüsnü gibi Selahattin Demirtaş da yıllar önce hem de Meclis’ten uyarmıştı bizi:
“Türkiye’de yaşayan diğer kesimler kendini güvende zannetmesin. Adamın ayağı bir kaysın.. Denizli’ye, Şırnak’a yaptığının aynısını yapar, Kütahya’ya aynısını yapar. Gözünün yaşına bakmaz. İktidarını kaybetme tehlikesi doğduğu anda İzmir’i, Antalya’yı, Samsun’u gözden çıkarır.”
Şu son birkaç günde gördük. Önce İzmir operasyonu.. Bu sabah da Adana, Antalya, Adıyaman..
Hani şakanın, ironinin yeri olsa, adamlar “A” harfinden başlamışlar diyeceğim.
Demirtaş’ın öngördüğü gibi “Samsun’a kadar yolu var” diyeceğim.
Bu gidiş başka bir gidiş zira.
Herkes, hepimiz “peki ne yapmalı” diye soruyoruz ya.
Demirtaş o konuşmayı şöyle tamamlamıştı:
“Bundan kurtuluşun biricik yolu vardır.. Halk elele verecek.”
Veremedik. Yalan mı!
Güneydoğu’da olan Güneydoğu’da kalıyordu.
Bizimle ilgisi yoktu.
Cezaevlerinin seçilmiş belediye başkanlarıyla, kanaat önderleriyle doldurulmasına seyirci kalıyorduk.
Demirtaş’ın, hapse.. Üstelik “çifte ceza” gibi ailesinden 1.700 kilometre uzağa gönderilmesine sesimizi çıkartmıyorduk.
Ne de olsa “BİZİM MESELEMİZ” değildi.
* * *
Oysa şimdi olan bitenler “HEPİMİZİN MESELESİ”.
Kayış koptu.. Fren patladı.. Yol zaten yokuş.. Uçtuk, gidiyoruz.
İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu diyeceğini X hesabından deyivermiş:
"Siyasi yoruma gerek yok; Patron çıldırdı !..."
100 küsur gündür olanlara bakınca sözlerine katılabilirsiniz de.. Peki ama “hukuk bundan daha fazla zorlanamaz” diyenler haksız mı!!
Timur Soykan, bu tarihi dönemeçte en makul yorumla yanıtlamış. Diyor ki:
“Rejim, toplumu yolsuzluk operasyonlarına ikna etmek gibi bir derdinin kalmadığını ilan ediyor. Halka ‘Benim dışımda bir iktidarı seçemezsin. Esirimsin’ diyor. Halk ya bu baskıya boyun eğerek rejimin kölesi olacak, daha da yoksullaşacak ya da özgürlüğünü, haklarını, ülkesini savunacak.”
Ben yorumuna “halk” yerine gençler diyerek katılıyorum.
Bu ülkenin gençleri.. Yani GELECEĞİ.. Diyanet’in ve Cübbeli’nin adalet ve ahlak dışı “fetvalarıyla” bezenmiş bir kara deliğe mahkum edilemez. Edilmemeli.
* * *
Mesela.. Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde birincilikle mezun olan Sultan Ağyar. Mezuniyet töreninde kürsüye başörtüsüyle geldi. Konuştu:
“Bugün burada düşünce ve ifade özgürlüğünü rehber edinen bir mesleğe adım atarken, bu özgürlüklerin temellerini atan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü anıyoruz. 'Basın milletin müşterek sesidir' diyerek gazeteciliğin toplumsal sorumluluğunu bizlere miras bırakan Atatürk'ün izinden yürümek bizler için en büyük gurur kaynağı olacak.
Biz burada gerçekleri yazdığı için bedel ödeyen, hapse atılan, öldürülen gazetecileri de temsil ediyoruz ve buradan onların adlarına da konuşuyorum. 'Gerçekleri söylemekten korkmayınız. Gerçekler susturuldukça yalanlar hüküm sürer' diyen Ahmet Taner Kışlalı... 'Bir kişiye yapılan haksızlık bütün topluma karşı işlenen bir suçtur. İnsanlar sadece konuştuğu şeylerden değil, sustukları şeylerden de sorumludurlar' sözleri kulaklarımızda çınlayan Uğur Mumcu... Kalemleriniz belki yere düşürüldü ama bizler sizin bıraktığınız yerden yürümeye kararlıyız.”
* * *
Çok mu geç kaldık, bilmiyorum. Ama bu ülkeyi, Cumhuriyet’i, Recep beylere teslim etmeyeceğimize inanmak istiyorum.
Afganistan, İran, Irak, Suriye.. Hepsi bize “teslim olursak başımıza gelecekleri” anlatıyor.
O, koltuğunda oturabilmek..
Yancıları da elde ettikleri imkanlardan mahrum kalmamak için her şeyi yapar mı?
Bugün bu kritik sorunun yanıtını aldık.
Adana, Antalya, Adıyaman’ın seçilmiş başkanları gözaltında. Neymiş!
Bir itirafçı bir şeyler duymuşmuş.
Ey bu devrin kalemleri, mikrofonları: Ahmet Hakan, Abdülkadir Selvi, Cem Küçük, Fuat Uğur, Teğmen Çelebi, Hulki Cevizoğlu, Barış Yarkadaş, elbette Mahmut Övür ve daha nicesi..
Başkasını bilmem ama ben size hiç değilse bir selam vermişsem onu da helal etmiyorum.
Belki memleketin sizlerden kurtulup düze çıktığını göremeyeceğim. Ama adınızın ilerde nasıl yazılacağını biliyorum. Dahası, sizin de bildiğinize ama artık dönemediğinize inanıyorum.
Ne de olsa “patronun neler yapabileceğini” en iyi sizler biliyorsunuz.
Hele ülkeyi getirdiği bu
noktadan sonra!!!


