Aşkın çekim gücü bambaşka çıktı: Güvende hissetmenin hiçbir önemi yokmuş, asıl belirleyici bu! Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Psikolog Dr. Roser Gort, sosyal medya hesabından yayınladığı paylaşımda aşkın nörobilimsel dinamiklerine ışık tuttu. Gort, “Bizi güvende hissettiren değil, belirsizlik yaratan kişiler daha fazla ilgi çeker” diyerek, bu eğilimin tesadüf değil, beynin ödül sistemine yanıt olduğunu vurguladı.
Dr. Gort’a göre beynin ödül merkezindeki dopamin salgısı, öngörülemez tatmin anlarında en yüksek düzeye ulaşıyor. “Ödül öngörülemediğinde dopamin tetikleniyor” diyen uzman, bu mekanizmanın insanların güvenli bağlardan ziyade dalgalı, istikrarsız ilişkilere çekilmesini açıkladı.
Arzu ve kaygı iç içe geçiyorBu kimyasal tepki, aşkın belirsiz anlarını güçlü uyarım kaynaklarına dönüştürüyor. Gort, “O mesajın ya da öpücüğün ne zaman geleceğini bilememek, arzu ile kaygıyı iç içe geçiriyor” ifadesini kullandı. İstikrarı “sıkıcı” bulanların, aslında duygusal dinginliği deneyimlemeye alışık olmadıkları için dramı tutkuyla karıştırdıklarını belirtti.
Nörobilim verileri de bu görüşü destekliyor. Belirsizlik anlarında artan dopamin salınımı, tıpkı bağımlılık yapan maddeler gibi duygusal kalıpları pekiştiriyor. Limbik sistemle prefrontal korteks arasındaki etkileşim, zor olanı idealize edip güvenli olanı reddetmeye neden olabiliyor; oysa uzun vadede en sağlıklı ilişki biçimi istikrardır.
Dr. Gort, “Yoğunluk her zaman sevgiyle eş anlamlı değildir” diyerek sözlerini noktaladı ve okurları kendi duygusal kalıplarını gözden geçirmeye davet etti. “Karmaşa cazip olabilir, ancak nihai hedefimiz olmamalı.”


