Ateş çemberinin ortasındayız
Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Bilmemek, gazeteciyseniz eğer, ayıptır. Hele bunun farkına bile varmayıp sormak ve öğrenmek ihtiyacı hissetmiyorsanız ayıp kere ayıptır.
Ahmet Hakan bugün köşesinde Erdoğan’a “Gece mitinglerini başlatan da en şahanelerini yapan da sizsiniz.. Yine yapsanıza” diye yazmış.
Özgür Özel’i, CHP’yi kıskandığı çok belli olmasın diye de Erdoğan’ı “MİTİNGLER KRALI” ilan etmiş.
Hipermetrop olduğu için gözleri yakını görmez. O yüzden Özel’in mitinglerini pas geçer. Ayrıca anladığım kadarıyla geçmişi de bilmez.. Yaşı tutmaz.. Okuyup öğrenme zahmetine girmez.. Ama mesela Ecevit’in efsaneleşmiş mitinglerini hatırlatmak isterim.
Hele biri tarihe geçmiştir: 3 Haziran 1977’de Taksim’de yapılacak miting öncesi Başbakan Demirel uyarmıştı. Giderse suikast düzenleneceğini iletmişti. Ne yaptı Ecevit? “Ben ve eşim orada olacağız” dedi. Kimseye çağrıda bulunmadığının da altını çizdi.
Sadece 1 ay önce aynı meydanda yaşanan korkunç saldırı zaten Türkiye’yi diken üstünde tutuyordu. Uyarıyı da bir BAŞBAKAN iletmişse ciddiye alınması gerektiği ortadaydı.
Ancak Ecevit gerçekten de eşiyle birlikte Taksim’e gitti. Ve meydan, tarihinin en görkemli günlerinden birine tanık oldu. Kalabalık bırakın Taksim’i, neredeyse İstanbul’a sığamadı.
Bu arada eklemeden geçemeyeceğim. 1977 yılında, CHP Türkiye’nin her köşesinden otobüslerle seçmen taşıyacak imkana sahip değildi. AKP mitinglerinin nasıl gerçekleştiğini ise herhalde herkes biliyordur.
Aslında Ahmet Hakan’ın -Saray elitini sinirlendirdiğine emin olduğum- önerisine lafım yok.
Zira içi boş, absürt, saçma yöntemlerle İmamoğlu’nu hapiste tutma çabası yerine sahada karşısına çıkmak çok daha anlamlı olur. Millet de sandık yolunun açıldığını anlayıp rahat eder. Tabii cesaret varsa!!
Absürt demişken.. Son DELİLİ biliyorsunuzdur değil mi! Açıklanmayan bir mekanda İmamoğlu’nun sakladığı İKİNCİ TELEFONU ele geçirilmişti.
Trol mahallesinde heyecan doruğa çıktı. "İmamoğlu yakayı ele vermişti" nihayet!
Ne var ki İmamoğlu -çok kınadım doğrusu- heveslerini saniyesinde kursaklarında bıraktı!
Telefon, İBB Başkanlık koltuğuna oturmak üzere Saraçhane’ye giderken Beylikdüzü’ndeki makamında çekmeceye atıp unuttuğu cihazdı.
Beş yıl boyunca da o telefondan ne arama yapılmıştı.. Ne de aranmıştı..
Tam bu sıralarda idari mahkeme, diploma konusunda üniversiteden “bu eksikler de ne” diye özetleyebileceğim bir yazıyla yanıt isteyince..
Döndüler mi başa!!
Olan itirafçılara oldu bence. Sokağa nasıl çıkarlar, hayatlarına nasıl devam edebilirler.. Bilmiyorum.
Belki bir zaman sonra mahkemede “NASIL İTİRAFÇI YAPILDIKLARINI İTİRAF EDERLER”.. Hatalarını telafi edemeseler de işe yaramış olurlar.
Aynı şeyi Saray medyasına da öneriyorum. Önlerine konulan hangi antetsiz kâğıtlara kanıp suçlamalarda bulundular.. Son 25 yılda önce Cemaat, sonra AKP ile kolkola yürürken yüzme havuzlu villalar satın alabildiler? Saatlerine, atkılarına, oturdukları lüks sitelerin kiraları utandıran aidatlarına, çocuklarının yurt dışı eğitimlerine harcanan paraları nereden buldular?
Tek tek biliyoruz da kanıtlamamız mümkün değil. Bunu ancak ilgili kamu kurumları yapabilir. Yapar mı?
Belki bir gün!
O gün elbette gelecek de.. Acaba ne zaman? Ve hangi koşullarda?
ABD Dışişleri Bakanı Rubio’nun mesajını yazmıştım.
“Suriye’de potansiyel çöküşe ve epik boyutlarda tam ölçekli bir iç savaşa, temelde ülkenin bölünmesine ayların, belki de haftaların bile kalmadığı değerlendirmesinde bulunuyoruz” demişti.
Oturduğu makama bakınca ciddiye almamak söz konusu değildi. Bu yüzden çok konuşuldu. Kimilerine göre Trump Stili “abartmıştı”. Kimilerine göreyse, Suriye’de işler hiç de gösterilmeye çalışıldığı gibi yolunda gitmiyordu.
Bazı kaynaklar, Afganistan modeli beklerken liberal bir tutumla karşılaşınca.. Mesela Şara eşiyle birlikte davetlere katılıp kamera karşısına çıkınca ciddi bir tepkiyle karşılaşmıştı.
O kadar ki daha şimdiden El Kaide’yi hatırlatan silahlı bir muhalif örgütten söz edilir olmuştu.
Hele Şara’nın, ABD desteğiyle yükseldiğinin bizzat ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Ford tarafından itiraf edilmesiyle..
Şara’ya verilen emeğin ardında zihinsel profil ne kadar etkili acaba?
20. Yüzyılın diplomasi masasında çok modaydı. Artık modayı geçtik, olmazsa olmaz dosyalardan. Komşu, rakip, düşman fark etmez. Bir başka ülkenin lideri hakkındaki her bilgi hayati önemdedir. Onun hassas noktalarını, yapması muhtemel hataları, zihnindeki fay hatlarını incelerler. Dosyalarlar.
Şara’nın ABD ile nasıl bu kadar yakınlaşabildiğinin sırrı da herhalde böyle bir dosyada yazılıdır.
Batılı kaynaklar şu tespiti yapıyor:
“Şara Amerikalıları sevmez. Ama İran’dan NEFRET eder.”
İktidarı ele geçirir geçirmez özellikle Kuzey illerinden gelen ve doğrulanan Alevi kıyımı haberleri de hedefi göstermiyor mu?
ABD ve İsrail’in 1 numaralı hedefi olan İran için yol açılmış olabilir mi? Erdoğan’ın yolu da “vaktiyle bölgedeki ve en önemlisi Suriye’deki gelişmeler için açıldı” diyenler haklı mıydı?
Tarihin yine en sıcak günlerini yaşıyoruz. Ne yazık ki perde arkasında olup biteni ancak tahmin edebiliyoruz. Ve bizi nelerin beklediğini de kestiremiyoruz.
ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford “en iyiyi beklemeyin” der gibi:
“İsrail doğuda Kürtlerin bağımsızlıklarını ilan etmesine yardımcı olabilir. Aynı şekilde Dürzilerin güneyde ve Alevilerin kuzeybatıda bağımsızlık ilan etmesini isteyebilir. Ve böylece ülke bölünmüş olur. Bir tür Libya modeli yani.”
Libya’yı görmedik mi!
Büyük Orta Doğu projesinin inşasına tanık olmadık mı!
Arap Baharı ile ne çok hayatın söndüğünü bilmiyor muyuz?
Peki Türkiye bütün bu olup bitenlerden ve kapıya dayanan tehlikelerden sonra nerede?
Özet çok basit:
Bu kadar da değil. Yabancı ajanslar sayesinde öğrenebildiğimiz bir haber, Saray’ın İmamoğlu çıkmazını gösterdi:
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Katar Ekonomi Forumu’na katıldı. Bloomberg'in Ekonomi ve Politika Bölümü Başkanı Stephanie Flanders, Şimşek’e Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyonların yatırımcıyı nasıl etkilediğini sordu. Bakan Şimşek’in, içinde İmamoğlu adı geçmeyen yanıtı doğrusu komikti. Sanki Flanders istese verilere saniyesinde ulaşamazmış gibi, ekonomide işlerin rayında gitmeye başladığını söyledi.
Böyle şeylere inansam, bayram öncesi işten çıkartılan yüzlerce, binlerce insanın ahı tutar diyeceğim.
Diyemiyorum.
Tutsaydı….


