Ateş kuşatmasında kahraman bir kent Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Çanakkale’nin masmavi deniz kokusu, bir haftadır yerini ağır bir is kokusuna bıraktı. Gökyüzünü turuncuya boyayan alevler, yalnızca ormanı değil, insanların evlerini, anılarını ve bölgenin sessiz ve sevimli hayvanlarını da yuttu. Bu yangında resmi kayıtlara “can kaybı yok” yazılsa da, yanan ormanda sessizlik, telef olan hayvanların çığlıklarının yerini aldı. Gece olay yerine varan SÖZCÜ TV ekibi Güzelyalı’da alevlere teslim olmuş yerleri ekrana aktardı.

SÖZCÜ TV muhabiri Nedim Bayhan ve kameraman Utku Tükenmez, yangın felaketinin tam ortasında
900 PERSONEL GÖREV ALDI
Muhabir Nedim Bayhan, kameraman Utku Tükenmez ile olay yerinde yaşananları şöyle aktardı:
“Gençler, koruyucu ekipmanları olmadan, çıplak elleriyle ve kovalarla alevleri söndürmeye çalışıyordu. Biz de canlı yayınla bu anları izleyicilere aktardık. Bayramiç’te Saçaklı, Ahmetçeli, Doğanca, Zeytinli ve Pıtırelli köylerinin boşaltılmasıyla 654 kişi tahliye edildi. Merkezde Güzelyalı, Halileli ve Erenköy’den 2 bin 90 kişi güvenli bölgelere alındı. 84 kişi deniz yoluyla kurtarıldı, 77 kişi dumandan etkilendi. Yangına 10 uçak, 9 helikopter, 75 arazöz, 35 itfaiye aracı, 10 dozer ve 92 destek aracı ile yaklaşık 900 personel müdahale etti. Rüzgârın şiddeti, alevleri kontrol altına almayı saatlerce güçleştirdi.

KORUYUCU KIYAFET YOKTU
Alevlerle savaşın en ön saflarında, koruyucu kıyafeti olmayan itfaiyeciler vardı. Sıcaklığa, dumana ve kıvılcımlara karşı yalnızca bedenleriyle direndiler. Onlara köylüler ve Çanakkale’nin gençleri omuz verdi; çıplak elleriyle, tırmıklarla, küreklerle yangını söndürmeye çalıştılar. Müdahale edenlerin hiçbiri tam koruyucu elbiseye sahip değildi, itfaiye erleri ise ekipman eksikliğine rağmen saatlerce, zorlukla çalıştı.”

Tüm bu yıkımın içinde Çanakkale halkı, dayanışmanın en güçlü örneklerinden birini sergilendi. Sınıf farkı, siyasi görüş, zengin fakir ayrımı yoktu.
Gençler, köylüler, sivil toplum gönüllüleri ve esnaf, aynı hedef için çalıştı:
Alevleri söndürmek ve yangından etkilenenlere destek olmak.Yangının külleri soğuduğunda geriye yalnızca siyaha boyanmış ağaçlar değil, omuz omuza vermiş bir kentin hikâyesi kaldı. Bir asır önce vatan toprağını savunan bu şehir, şimdi ormanlarını, evlerini ve komşularını savunmak için yine tek yürek oldu. Çanakkale, alevlerin içinde bile bir arada durmayı bildi hem de tarihine yakışır bir direnişle.

SEFERBERLİK
Kent merkezinde şefler, gönüllü mutfaklarda elleriyle sandviçler hazırladı. Mutfaktan çıkan her sandviç, bir kurye tarafından hızla alev hattına taşındı. Yolda dumanla boğuşan kuryeler, kimi zaman alevlerin birkaç yüz metre yakınına kadar giderek erzak bıraktı. Kimisi de kendi cebinden aldığı su ve yiyeceği taşıdı, topladığı yardımları hızla ulaştırdı.

Sarp arazide, binlerce yıllık zeytin ağaçlarının alevler arasında kül oluşuna tanık olduk. Geceleri havadan müdahale yapılamadı. Bu durum, alevlerin kontrol altına alınmasını zorlaştırdı ve halkın sert tepkisine neden oldu.
Tüm bu eksikliklere rağmen, sahada kimse geri adım atmadı. Her biri, canı pahasına, bitmez tükenmez enerjiyle mücadeleyi sürdürdü. Yangında evleri kül olan vatandaşlar, hem belediyenin hem de bakanlığın yetersiz müdahale ettiğinden şikayetçi. Felaket anında kendilerini yalnız hissettikleri için kırgınlar. Şehir dışından gelenler, kötü bir sürprizle evlerini yanmış halde görünce gözyaşlarını tutamadı. Kimisi sessizce, kimisi hıçkırarak, kalan eşyalarını toplamaya çalıştı. Yanmış duvarların arasından çıkarılabilen birkaç mutfak eşyası, fotoğraf, ya da çocuk oyuncakları… Mecbur kaldıkları için kentten ayrılanların aklı geride kaldı, gözyaşları saklanmaz hale geldi.


