Avrupa da Türkiye yi temsil eden genç İmamoğlu için konuşunca tutuklandı
Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Avrupa Konseyi Gençlik Delegesi Enes Hocaoğulları, 5 Ağustos’ta Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Türkiye’ye giriş yaptıktan hemen sonra gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi olarak, Avrupa Konseyi’nde yaptığı konuşmada İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve diğer tutuklu belediye başkanlarıyla ilgili ifadeleri gösterildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Hocaoğulları hakkında “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamalarıyla soruşturma yürütüyordu.
Emniyetteki işlemlerinin ardından savcılığa sevk edilen Hocaoğulları, ifadesinin alınmasının ardından tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hâkimliği’ne gönderildi. Mahkeme, yurtdışından dönen Hocaoğulları'nı “kaçma şüphesi” gerekçesiyle tutukladı.
Avukatı: "İfade özgürlüğüydü, suç değil"
Hocaoğulları’nın avukatı Mahmut Şeren, T24’ten Can Öztürk'e yaptığı açıklamada, konuşmanın Avrupa Konseyi gibi bir insan hakları platformunda yapıldığını hatırlattı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Avrupa Konseyi'nin bir organı olarak görev yapmakta.
Şeren, şunları ifade etti:
"Enes'in sözlerinin suç olmaması bir yana ama bu konuşmayı nerede ve hangi bağlamda yaptığı çok önemli aslında. Meslektaşlarımız da onu anlatmaya çalıştılar hem savcılıkta hem hâkimlikte. Ama ne yazık ki buna itibar etmediler. Avrupa Konseyi dünyanın en saygın hizmet kurumlarından biri olmasının yanısıra bir insan hakları kurumu."
Şeren, konuşmanın içeriğine ilişkin ise şöyle konuştu:
"Enes de gittiği oturumda aslında Türkiye'yi temsilen gidiyor. Orada da gündem Türkiye'deki belediye başkanlarının tutuklanması. Ekrem İmamoğlu ve diğer belediye başkanlarının tutuklanması ve sonrasında yaşananlar. Dolayısıyla böyle bir gündemde Enes'in söz alıp o gün Türkiye'de neler olduğunu, Türkiye'de gerçekleştirilen kamuoyu tartışmalarını ve yaşananları anlatmaması gibi bir durum söz konusu olamaz. Bunun için seçilmiş biri zaten."
Konuşmanın farklı sosyal medya hesaplarında da paylaşıldığını belirten Şeren, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Konuşmasında da aslında kamuoyu yani Enes'in kurduğu hiçbir cümle ilk olarak Enes ağzından orada çıkmış, ilk kez orada duyulmuş cümleler değil. Aslında o günlerde pek çok sosyal medya kullanıcısı tarafından, insan hakları örgütleri tarafından, barolar tarafından ve protestocuların kendilerinin tanıklıklarını anlattığı birçok haber içeriğine de baktığımızda Enes'in anlattığı yoğun polis şiddetinin yaşandığı, cinsel şiddetin tanıklıklarıyla ilgili aktarımların olduğu bir konuşma. Enes, kamuoyunda tartışılan iddiaları gündeme getirdi ve bu iddiaların her birinin birer insan hakları ihlali oluşturduğu için tam da yerinde dile getirdi."
Şeren, Hocaoğulları’nın tutuklandığı "yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasıyla ilgili de şu değerlendirmeyi yaptı:
"İfade özgürlüğünün hem bizim yasalarımızda hem de aslında o sözlü literatürde kısıtlanması için belli kriterler var. Örneğin şiddete, nefrete teşvik edilirse; kişisel özelliklerine, kendi karakterlerine, kendi onurlarına hakaret edilirse kullanılan ifadeler suç olabilir. Ama Enes'in konuşmasına baktığımızda böyle bir şey yok.
if (!$ISMOBILE) : ?>include(__DIR__.'/320x100.php');?>
KENDİ İSTEĞİ İLE DÖNDÜ KAÇMA ŞÜPHESİ İLE TUTUKLANDIDezenformasyon yasası olarak bilinen bir yasa var. Şimdiye kadar gazetecilerin yaptıkları haberler bahane edilerek gazetecilere susturmak amacıyla kullanıldı. Bunun yanında muhalifleri, hak savunucularını, çeşitli sivil toplum aktörlerini susturmak için de kullanılıyor. Bu yasanın bütün amacı buydu zaten. O yüzden işlemin o yasanın yapım amacına uygun kullanıldığını söyleyebiliriz maalesef."
Şeren, Hocaoğulları'nın kaçma şüphesiyle tutuklanmasını eleştirerek şunları söyledi:
"Enes, hakkında soruşturma açılan tarihte yurt dışındaydı. Bu nedenle evine gidildiğinde adresinde değildi. Hakimlik, bunu kaçma şüphesi olarak değerlendirdi ama dediğim gibi Enes soruşturmadan önce gitmişti ve işlerini bitirdikten sonra yakalama kararını bilmesine rağmen ülkeye döndü. Kaçacak olsa dönmezdi."
Avukat Şeren, konuşmanın ardından Hocaoğulları’nın hedef alındığını belirtti:
KONUŞMASI NEYDİ?"Enes'in konuşması ne yazık ki bir hedef gösterme kampanyasına konu oldu. Ama burada Enes hedef gösterildi ve şiddete uğrayan Enes oldu. Onun sözleri sonucunda bir suç işlenmedi sonuçta. Kimse sokağa çıkıp yakıp yıkmadı, gruplar arasında çatışmalar çıkmadı. Ama Enes'in üzerinde, dijital ortamda Enes'in bütün yaşamı hedef alınarak, bütün yaptığı işleri, geçmişi hedef alınarak zarar göre ne oldu? Yani bu suçun bir mağduru varsa aslında bu güçleri konumunda olan Enes'ti."
Hocaoğulları, 30 Mart’ta Avrupa Konseyi’nde yaptığı konuşma şöyle:
“Ekrem İmamoğlu, Buğra Gökce, İlker Caniklioğlu, Zeynep Kuray, Enes Hocaoğulları. Bunların sadece isim olduğunu düşünebilirsiniz ama bunlar birer hikâye. Bu ay Türkiye'deki demokratik gerilemeden etkilenen insanların hikâyeleri.
Nereden mi biliyorum? Benim adım da onlardan biri. Geçen hafta sokaklarda, bu hafta Saray'da demokrasi mücadelesi veriyordum. Türkiye'den seçilmiş değerli delegelerin görüşlerini dinledik ve yılların deneyimine sahip karar vericiler olarak onların yorumlarını dinleyebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum.
Ancak benim durum değerlendirmem, yıllarca görevde kalmamdan değil, sokaklardan geliyor. Polis güçlerinin bize biber gazı, plastik mermi ve tazyikli su da dahil olmak üzere orantısız bir vahşet uyguladığı ilk günden beri oradaydım. Akranlarımın gözaltına alınıp sokaklarda arandığı anlarda da oradaydım.
Değerlendirmem, dediğim gibi, bir makamdan gelmiyor ama Saray'da geçirdiğim bu üç gün boyunca, Türkiye'de olup bitenlerin farkındayız, yakından takip ediyoruz ve hatta Türkiye bile uluslararası hukuk standartlarına tabi gibi birçok söz duydum. Görünüşe göre değil. Ya da tabi olmanın farklı tanımları var.
Geçtiğimiz hafta içinde gördüğüm tüm insan hakları ihlallerinin, muhtemelen çoğunuzun bir yılda görmediği, insan hakları ihlalleri olarak değerlendirilmesi gerektiğini ısrarla vurguluyorum. Gençlik delegesi olarak o hafta neler öğrendiğimi anlatayım. Gençlik artık yeter.
Artık yeter, özgürlüklerimizi geri kazanmak için sokaklara çıkmaya hazırız. Korkmayın, ne mesaj vereceğinizi bilmiyorsunuz. Mesaj hazır.
Gençlikte yatıyor. Tek yapmanız gereken bu mesajı alıp bizi dinlemeyen karar vericilere iletmek. Size şunu söyleyeyim, hem konuşmam hem de Türkiye'de demokrasiyi kurtarma konusunda zamanımız tükeniyor.
Eğer bir uyanış çağrısı arıyorsanız, işte bu. Teşekkürler.”


