Ayşe Ateş ten Ülkü Ocakları Genel Merkezi yle ilgili çarpıcı iddialar Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Suikast sonucu hayatını kaybeden eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Ülkü Ocakları Genel Merkezi'ne tepki gösterdi. Ayşe Ateş, şunları kaydetti:
"Korkmadım, kaçmadım, bir köşeye de sinmedim. İlk camı ben kırmadım ki neden korkup kaçayım? Hatta ben hiç cam kırmadım. İlk camı Sinan'ı katledenler kırdı. Peşi sıra kırılan camların sorumlusu da kırılan ilk camı tamir ettirmeyendir. Binadaki son cam kırılana dek de tamir ettirmeye niyeti yok gibi. İlgilenmiyorum. Yani ben buradayım. Onlar oldukları veya yıllardır olduklarını düşündüğümüz mevkii çoktan terk ettiler. Kimileri 'zorunlu hicret' diyor kimileri de 'aslına rücu' Bununla da ilgilenmiyorum.
"YOLUMDAN DÖNMEYECEĞİM"Babasız bıraktıkları iki kızımın çektiği her bir acının hesabını burunlarından fitil fitil getirmeden yolumdan dönmeyeceğim, kavgamdan vazgeçmeyeceğim. Bir gün adaleti kapılarına götüreceğim. Onlara ilişkin başka hiçbir konuyla ilgilenmiyorum. Biri liseye, diğeri ortaokula geçen kızlarımla daha çok ilgilendiğim bu süreçte birçok hadise meydana geldi. Biraz da bunlardan bahsetmek istiyorum:
Apple'dan gelen belgeler UYAP'a yüklenmedi. Avukatlarımıza verilmedi. Dolaba kilitlendi. Kiralık katil Eray Özyağcı'yı Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'ın makam aracıyla İstanbul'a kaçırdıkları gerekçesiyle suçlu bulunan Emre Yüksel ve Tolgahan Demirbaş, -üst perdeden- 'mazlum' ilan edilerek yargıya kafa tutuldu. Türk milletinin aklıyla alay edildi. Geçtiğimiz aylarda Serdar Öktem hakkında yürütülen bir başka soruşturma hakkında gizlilik kararı alındı ki o dosyada Doğukan Çep'in astronomik rakamlar istediğine, aksi durumda her şeyi anlatacağını söylediğine dair yazışmaların olduğunu Ankara'da bilmeyen yok.
Doğukan Çep'in mahkeme heyetine üst üste dilekçeler yazarak, Serdar Öktem hakkında anlatacaklarım var, deyip haziranda görülen duruşmada bir kez daha zırvalaması da bu şantaj iddiasını ete kemiğe büründürdü.
"DIŞARIDAKİ İŞBİRLİKÇİLERİNİ BİRBİRİNE DÜŞÜRDÜ"Umudumu yitirmedim veya yitirmek istemiyorum. Ağır aksak, kör topal da olsa mekanizma işleyecek, adalet yerini bir gün muhakkak bulacak. İnanıyorum. Elbette bu sırada 'ilahî adalet' dediğim hadiseler de oluyor. Cezaevindekilerin bitmek tükenmek bilmeyen istekleri dışarıdaki işbirlikçilerini birbirine düşürdü. Dışarıdakiler içeridekilere özgürlük hayali sattıkça içeriden dışarıya gelen tek ses: 'Para, para, para' Elbette bununla da bitmedi. Birkaç gün önce bu meseleden ötürü para topladıklarına, vermeyenleri dövdüklerine, dayak yiyenlerin ikisinin yurt dışına kaçtığına dair söylentiler Ankara'da kulaktan kulağa yayıldı.
"ELBET BİR GÜN ADALETİN ELLERİ YAPIŞACAK"Sinan'ın katli onlar için de bir milat oldu. Düne kadar boynuna tasma geçirip gezdirdikleri itlerin elinde şimdi birer tasma var. Biri efendisinin boynunu bu yana çekiyor, diğeri öte yana. Dedim ya: İlahî adalet. Bugün hâlâ kamuoyunun gözü önünde asker, siyasetçi veya vatandaş ayrımı gözetmeden ölüm tehditleri savurmaya devam eden o şahısların yakasına elbet bir gün adaletin elleri yapışacak.
Birbirlerini satacakları, yurt dışına kaçacakları veya kaçmaya yeltenecekleri, dört duvar arasında eş, ana baba, evlat hasreti çekerek ömür tüketip çürüyecekleri günler muhakkak gelecek. Bir gün, sonsuz ve sınırsız zannettikleri gücün ellerinden kayışını buz gibi soğuk hücreden kapkara bir gökyüzüne açılan küçücük pencereden atmosfere giren bir göktaşının yanmasını izler gibi izleyecekler."


