“Azınlıklar bazı kesimler tarafından oy toplamak için kolayca hedef haline getiriliyor” Agos
Agos sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Hrant Dink Vakfı’nın yürüttüğü ve 7-10 Haziran arasında Havak Salonu’da gerçekleşen Azınlık Hakları Akademisi'ne katılan ve deneyimlerini paylaşan isimlerden biri de BM Azınlık Sorunları Özel Raportörü Nicolas Levrat’tı. 2001'den bu yana Cenevre Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tam zamanlı profesör olarak görev yapan Levrat 2018'den beri Cenevre Dönüştürücü Yönetişim Laboratuvarı'nın Direktörü. Ayrıca, "EU-topias" adlı akademik derginin de genel eş editörü. 130'dan fazla bilimsel makalenin ve 20 kitabın yazarı olan Levrat ile azınlık hakları, azınlıkların güncel durumu ve BM Azınlık Meseleleri Forumu hakkında konuştuk.
NAYAT KARAKÖSE-MEHMET POLATEL
Dünyadaki azınlık haklarının mevcut durumu ile başlamak istiyoruz. Kötüleşme mi var yoksa umut verici gelişmelerden de söz edebilir miyiz?
Farklı yönlerde hareketler olduğunu söyleyebilirim. Yani her şey aynı yönde gitmiyor. Ne yazık ki, azınlık haklarını destekleme konusunda oldukça güçlü olan bazı ülkeler şu anda geri adım atıyor. Çok bariz ve biraz sorunlu. Ama bence uzun süredir devam eden azınlık sorunlarının çözümü için potansiyel açılımların olduğu başka yerler de var. Gerçekten çarpıcı olan şeylerden biri de şu ki, ne zaman bir geçiş mekanizması olsa, azınlık sorunları ön plana çıkıyor. Umuyorum ki bu geçiş sürecinde, sadece azınlık gruplarının temsilcilerini yeni rejim hakkındaki tartışmalara dahil etmekle kalınmaz. Umuyorum ki aynı zamanda örneğin Bangladeş veya Suriye’de kurulacak yeni sistemde haklarının uygun şekilde korunmasını ve katılımlarını sağlamak da mümkün olacaktır.
Türkiye’deki azınlıkların durumuyla ilgili ne söyleyebilirsiniz? Burada azınlık gruplarıyla herhangi bir ilişkiniz oldu mu?
Evet, temas kurmaya çalışıyorum ve bazıları Cenevre’de farklı kanallardan benimle iletişime geçiyor. Genel siyasi durum şu anda pek kolay değil. Ve bu durum, doğrudan hedef alınmasalar bile azınlık gruplarını da kesinlikle etkiliyor. Ancak, geçen yılki belediye seçimlerinin ardından, Kürt nüfusun yoğun olduğu belediyelerde birçok belediye başkanının görevden alındığını, uzaklaştırıldığını biliyoruz. Dolayısıyla durumun tatmin edici olduğunu söyleyemem. Şimdi bir şeyler hareketleniyor gibi görünüyor. Özellikle Kürtler ve PKK’nın bazı adımlar atmış olmasıyla ilgili devam eden süreçlere doğrudan dahil değilim. Umarım bu durumun iyileştirilmesi için bir alan açılır.
BM’de her yıl azınlık konularıyla ilgili uluslararası bir forum düzenliyorsunuz. Azınlık grupları için foruma katılmak neden hâlâ önemli? Türkiye’den azınlık gruplarını daha fazla katılmaya teşvik eder misiniz ve onlar için faydaları nelerdir?
Bence öncelikle BM forumunda konuşmak bir fırsatıdır. Biliyorum konuşma süresi iki dakika ile kısıtlı çünkü dünyada çok sayıda azınlık var. Ayrıca katılım gösteren epey ülke de var. Yani genellikle sadece iki dakikalık bir konuşma oluyor, ancak bu iki dakika içinde yaşadığınız devlete ve diğer devletlere amaçlarınızı duyurabilir ve anlatabilirsiniz. İkinci olarak, Cenevre'de farklı siyasi ve tarihi bağlamlarda olsalar da aynı tür zorluklarla karşılaşan diğer azınlıklarla birlikte olmak umutlanmak için bir neden. Ve diğer azınlık hakları aktivistleriyle bir arada olmak enerji verici. Bu yüzden, genel kurulda konuşmak için (sınırlı bir olanak olsa da) foruma gelmeye değer. Ayrıca sivil toplum kurumlarının diğer kurumlarla birlikte yan etkinlikler düzenleme gibi bir şansı var. Bu yan etkinliklerde bir saatlik zamanları oluyor. Bu yan etkinliklere bazen devletlerden ve diğer STK'lardan çok üst düzeyde katılım olabiliyor. Durumunuzu göstermek ve iyileştirme çağrısında bulunmak için bu etkinlikler iyi bir olanak sunuyor.
Bu yıl yapılacak forumun ana teması belli mi?
Forum bazı devletler tarafından çok eleştiriliyor, forumu oluşturan, 2006'da yürürlüğe giren karar, her dört yılda bir yenilenmek zorunda. Dolayısıyla önümüzdeki Mart ayında yenilenmesi gerekecek. Devletlerin forumu iptal edebileceklerini sanmıyorum ama birçok devlet, azınlıklar için sorunlu olan ECOSOC [Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı Konseyi] statüsüne sahip olan STK’ların katılımına izin vererek, foruma erişimi kısıtlamaya çalışıyor. Çünkü birçok devlet azınlık aktivistlerini devletin siyasi istikrarının bazı unsurlarını tehdit eden kişiler olarak algılıyor. Bu nedenle, biz ve BM Konseyi kararını hazırlayan ve forumu destekleyen ülkeler, azınlıkların toplumlara olumlu katkıları üzerine duruyoruz. Yani, gelecek yılki forumun genel teması azınlıklara mensup kişilerin gelişen toplumlara katkısı olacak. Bu yıl dört oturum yerine üç oturum yapmaya karar verdik, umarım katılan kurumların zaman kullanımı açısından bu daha iyi olur. Oturumlardan biri, toplumların azınlığa mensup kişilerin hakkıyla tanınmasını ve katılımını garanti edecek şekilde örgütlenmesinin, toplumdaki sosyal ve siyasi gerilimleri nasıl azalttığı üzerine olacak. Bir tanesi geçiş süreci, inşa veya yeniden yapılanma süreçlerine azınlıkların nasıl dahil olabileceği ve fiilen nasıl olumlu katkıda bulunabileceği üzerine olacak. Üçüncü konu ise muhtemelen tanınma, çoğunluk ve azınlık toplulukları arasındaki tarihsel anlayış süreçleri hakkında olacak.
Geçen yılki forumun ana teması azınlıkların temsili üzerineydi ve bu bağlamda ulusal eğitim reformu ve müfredat meseleleri de tartışıldı. Eğitim sistemini veya eğitim müfredatını reforme etmek azınlık hakları bağlamında neden önemli? Bu konuda herhangi bir yeni gelişme oldu mu?
Çerçeve sözleşmeyi izleyen bağımsız uzmanlardan oluşan danışma komiteleri var ve yaptıkları tüm ülke raporlarına dayanarak, bu çerçeve sözleşmenin bazı maddeleri hakkında genel yorumlarda bulunmak. Dolayısıyla eğitim hakkı üzerine yeni bir tane yayımladılar. Mesele şu ki, odak noktası genellikle dil oluyor ki bu doğal olarak önemli, ama bence içeriğe yeterince odaklanılmıyor. Eğitim çoğunlukla çocuklara yönelik ve onlar gelecek olan nesil. Bence bu şekilde çalışmalıyız. Yani, 50 veya 60 yaşında olan ve ülkenin nasıl olduğu ve olacağı hakkında kendi fikirleri olan insanların fikirlerini hızla değiştirmek zor olacaktır. Ama gelecek nesil için çok daha iyi işler yapabiliriz ve azınlıkların ülke tarihindeki, ülkenin ekonomik kalkınmasındaki rolünü ve yerini doğru bir şekilde anlamalarını sağlayabiliriz. Bu yüzden, bu konuda özel olarak çalışma yapılması çok önemli olacaktır. UNESCO ile epey görüştüm ve bu konulara odaklanmaya çalışan programları var. Dolayısıyla onlarla birlikte çalışıyorum. Şu anda yaptığımız şey, her ülkenin ve her azınlık grubunun kendine özgü durumuna göre şekillenecek bir yöntem bulmaya çalışmak. Bu yöntemle, çoğunluk grubunun şu gerçeği kabullenmesini kolaylaştırmayı hedefliyoruz: Ülkenin tarihi, (yani nasıl oluştuğu, tarih kitaplarında ve genel konuşmalarda nasıl anlatıldığı) toplumun çeşitliliğine önemli katkılarda bulunan bazı unsurları ne yazık ki göz ardı etti.
Özetle, çoğunluğun, kendi ulusal tarih anlatılarının azınlıkların katkılarını eksik bıraktığını anlamalarına yardımcı olacak bir yol arıyoruz.
Günümüzün dijital çağında, teknoloji ve sosyal medyanın azınlık hakları üzerindeki rolünü hem olumlu (örneğin savunuculuk, farkındalık yaratma) hem de olumsuz (örneğin nefret söylemi, ayrımcılık) açılardan nasıl görüyorsunuz? Bu gelişen ortamda yol almak için gerekli olduğunu düşündüğünüz belirli stratejiler veya yönergeler var mı?
Olumsuz tarafla başlayacağım. Azınlıklara mensup kişilere yönelik nefret söyleminin farklı sosyal medya platformlarında çok yaygın olduğunu biliyoruz ve hem içerik üzerinde editoryal kontrolün olmaması hem de bu tür mesajların görünürlüğünü artıran algoritmaların rolü nedeniyle bu çok sorunlu bir konu. Özellikle azınlık grupları için, çünkü çok sık bazı insanlar günah keçisi arıyor ve azınlıklar farklı olduklarından oy toplamak için çok kolay hedef haline geliyorlar. Dolayısıyla bu çok ciddi bir sorun ve birçok kuruluş bu konuda çalışıyor ama net bir çözümümüz yok. Sorunun bir kısmı şu ki, evet hükümetlere başvurup şunu ya da bunu yapmalarını isteyebiliriz ama pek kontrolleri yok. Aslında büyük platformlarla ilgilenmeliyiz. İçerik üzerinde etkili kontrole sahip olanlar onlar ve hesap vermiyorlar ki bu utanç verici, ama bu azınlık sorununun ötesine geçiyor, ancak müzakere etmemiz gerekenler onlar.
Şimdi olumlu tarafa gelirsek, azınlığın özelliklerinden biri, belirli bir toprakla doğrudan bağlantılı olmamasıdır. Ata topraklarıyla güçlü bir bağı olan yerli halkların aksine. Dolayısıyla, aynı kültürü, aynı değerleri vb. paylaşan insanlardan oluşan bir tür ulusötesi azınlık ağlarının, bu teknolojiler aracılığıyla oluşturulmasının çok daha kolay hale geldiğini düşünüyorum. Ve belki hatırlarsınız, birkaç yıl önce Second Life adında bir tür sanal dünya vardı ve bazı topluluklar orada örgütlenmişti. Hatta bazı Avrupa devletleri bu sanal dünyada büyükelçilikler açmıştı. Dolayısıyla eminim ki azınlıkların gelişebileceği sanal bir alan, bir boşluk var.
Özellikle bir akademisyen olarak, özel raportör olarak değil, sanal gerçeklik alanı ve gerçek alan hakkında ne kadar daha konuşacağımızı merak ediyorum çünkü birçok insan sanal ortamda o kadar çok zaman geçiriyor ki bu da biraz gerçek oluyor. Dolayısıyla bir noktada bu ayrımın bu kadar güçlü kalacağından emin değilim. Biraz korkutucu olduğunu kabul ediyorum ama gerçekten gittiği yön bu. Dolayısıyla, azınlıkların terimin her anlamıyla yatırım yapması, bu yeni alanlara, bu yeni siber uzaya veya her neyse yatırım yapması ve bu yeni alanda, teknolojinin açtığı bu yeni alanda gerçek bir azınlık yaşamı için belki de özel alanlar, kurumlar yaratması kesinlikle çok ilginç olurdu.
Ayrımcılık yasağı üzerine yasalar hakkında azınlıklar bağlamında bazı yorumlarınız oldu, bu yasalar azınlıkları ne ölçüde kapsıyor?
Sadece genel olarak ayrımcılık yasağı herkesin eşit muamele görmesini garanti etmektir ki buna tamamen katılıyorum ve bu çok önemli, ancak aynı durumda değilseniz eşit muamele görmek ne anlama gelir? Azınlık sorunlarının çoğu tam da azınlığa mensup kişilerin baskın gruptaki kişilerle aynı durumda olmamasıyla bağlantılıdır. Bu nedenle, eşitliği tesis etmek onların farklı muamele görmelerini gerektirebilir.
Ve bu arada, yılından emin değilim ama Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'den sorumlu İnsan Hakları Komitesi'nin azınlıklarla ilgili 27. madde hakkında genel bir yorumu vardı ve çok açık bir şekilde azınlıklara mensup kişilerin herkes gibi tüm insan haklarından yararlandığını ancak ek haklara ihtiyaç duyabileceklerini söylediler. Yani, ayrımcılık yapmamanın bu olumsuz boyutu var. Aynı kural geçerliyse farklı muamele görmemelisiniz. Ancak ayrımcılık yapmamanın olumlu bir boyutu da olabilir. Bazen pozitif ayrımcılık olarak da adlandırılan bu durum, azınlığa mensup kişilerin diğerleriyle aynı şekilde muamele görmesi durumunda bunun eşit olmayacağı gerçeğini dikkate alır. Çünkü dili anlamıyorlar, çünkü farklı bir dine sahipler, herkesin aynı standartlara göre muamele gördüğünü söylerseniz de herkes aynı durumda değil. Herhangi bir özel hüküm olmaksızın ayrımcılık yasağının onların ayrımcılığa uğramadığını garanti edeceğini söyler misiniz? Hayır, çünkü özel ilgiye, özel muameleye ihtiyaçları var çünkü diğerleriyle aynı durumda değiller. Bu nedenle, bu farklılığın dikkate alınması gerekir ki bu da eşit muamelenin başka bir boyutudur. Ve genel ayrımcılık yasağı, tam da azınlığa mensup kişilerin özelliklerinin dikkate alınmasına karşı çalışmak için kullanılabilir. Bu yüzden çok dikkatli olmalıyız.
Ve tekrar açık olalım, genel ayrımcılık yasağı kuralı insan hakları mekanizmalarında elzemdir, gereklidir, ancak 27. madde uyarınca bazen farklı durumlarda oldukları için ek haklara veya kişilere farklı muamele etme yollarına sahip olmak gerekebilir.
if (!$ISMOBILE) : ?>
include(__DIR__.'/320x100.php');?>

Meteoroloji den iç ve batı kesimler için fırtına uyarısı
25 Mayıs 2025 13:39
Tarım sektörü gençler için cazip hale getiriliyor
12 Mayıs 2025 11:55
Pancar toplamak için çıktığı dağdan düşerek hayatını kaybetti Sözcü Gazetesi
08 Mayıs 2025 19:52
Agos ta bu hafta Agos
08 Mayıs 2025 19:15
Korku Agos
18 Mayıs 2025 12:29

