‘Ben durmam, dünya durur, ben yine dönerim gibi geliyordu’
Hurriyet sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Kariyeri de kendisi de parıldıyor. Tam da yaşının getirdiği gibi kıpır kıpır. Güzel, neşeli, sevimli ve çok konuşkan. İnsanın içini ısıtan bir hali var. İleride daha da sık göreceğimiz Helin Kandemir’i yakından tanımak için başlıyoruz muhabbetimize...
◊ Bu sene 21 yaşına giriyorsun. 13 yaşından beri de setlerdesin...
Daha da eski aslında, 13 yaş benim için bir geri dönüştü.
◊ Kaç yaşında ilk kez setteydin ki?
3,5 yaşında.
◊ 3,5 yaşında bir çocuk “Ben oyuncu olacağım” demez. Sen ailenin proje çocuğu falan mıydın?
Ben çok dışadönük bir çocukmuşum. Enerjim hep şu an olduğum şeye yakınmış. Anneme “Helin’i bir kamera şakasında oynatsak olur mu? Ona hatıra kalır. Çok mutlu oluruz, size de hatıra kalır” demişler. Annem de kabul etmiş. Ben kamera şakasında oynamışım. O zamanlar çok laf dinleyen, o yaşta çocuk oyuncu da yokmuş. Oradaki performansım kulaktan kulağa yayılmış ve ben çocukluk dönemimi kamera önünde geçirmeye başlamışım.
◊ Nerelerde rol aldın?
Reklam filmleri, dizilerde bir-iki bölüm oyunculuk... Setler şu an çocukların sahip olduğu imkânların 10’da 1’ine sahip değildi. 15-16 saat çalışırdık ekiple beraber. Annem 7 yaşımdayken “Burası senin için şu anda çok doğru bir yer değil” dedi. Ben de dublaja başladım. Çocuk oyuncuları ve animasyonları seslendiriyordum. Yedi seneye yakın sadece dublaj yaptım, hâlâ da yapıyorum.
◊ Ailede oyuncu var mı?
Yok. Babamı zaten kaybettik. Onlar ben çok küçükken ayrılmışlar. Annem de ikinci eşiyle aslında benim vesilemle tanışmış. O sektörün içindendi. Aslında o yıllarda ben işimi ve annem eşini bulmuş oluyor.
◊ Sen annenle kalırken babanla görüşüyor muydun?
Yani öyle çok...
◊ Yakın değil miydiniz?
Çocuk anneyle büyümeye daha yakındır ve anneye daha temaslıdır. Ben de öyleydim açıkçası. Annemin kızıydım, hâlâ öyleyim. Hareketlerim annemin aynısı, konuşmam aynısı... Biz birlikteydik.
◊ Tek çocuk muydun?
Annemle babamın ilk ve tek kızıyım. Annem tekrar evlendi ve bir kız kardeşim var. Kardeş, karındaş demek. Zeynep benimle birlikte büyüdü.
◊ Bütün bunların hayatına yansıması nasıl oldu?
Bir uyumlu olma paniği geliyor. Çok şükür, çok iyi insanlarla büyüdüm ama biraz dağınık büyüdüm. Hayata daha sıkı sarılıyorum, daha tezcanlıyım, “Hemen olsun, bunu da yapalım” diyen biriyim.
◊ Peki, 13 yaşında ekrana neden döndün?
Arkadaşlarımdan “Ben orada oynadım, ben burada oynadım” gibi şeyler duyuyordum. Ben de “Bunu bir ara yapabiliyordum, neden tekrar olmasın” dedim.
Ve bir ajansa kaydoldum. 2016’da ‘İsimsizler’ dizisine deneme çekimi yaptım. Normalde benim rengimde bir çocuk istemiyorlardı ama seçildim. Dokuz senedir hiç durduğumu bilmem.
�
‘MESLEKİ BİR AÇGÖZLÜLÜK DEĞİL, ÇALIŞMA İHTİYACI’
◊ ‘Aşkın Yüzü’ 6 Haziran’da vizyona girecek. ‘Cinlerin Düğünü’nün çekimleri bitti. ‘Balina’ oyunun ve ‘Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar’ var. Selman Nacar’ın yönettiği dizin kısa süre önce yayımlandı... Bu nasıl bir çalışmaktır?
Aynı dönem gördüğünüz için öyle hissediyorsunuz.
◊ Hırslı mısın?
Yemin ediyorum, hiç değilim. Birinin
çekimleri bitince diğeri başladı. Benim ruhum 1,5 ay sonra aranmaya başlıyor,
“Hadi çalışalım” oluyor. Bu da mesleki bir açgözlülük değil, çalışma ihtiyacı. Bir ara hatta ben durmam, dünya durur, ben yine dönerim gibi geliyordu.
◊ Yeteneklisin ama onun dışında sence neyi doğru yapıyorsun da seni seçiyorlar?
Bilmiyorum. Yüzüme, gözüme baktığında çok bizden biriyim. Ama dediğim gibi, benim hikâyem burada yazılmıştı. Bir sürü şey denedim, keman çaldım, dublaj yaptım, başka bir şey okumak istedim ama hep yollar buraya çıktı.
◊ 2019’da Emin Alper’in filminde (Kızkardeşler) oynadın. İstanbul Film Festivali’nden En İyi Kadın Oyuncu ödülün var. Çıta çok yüksek... Bundan sonra daha ne yapacağım diyor musun?
Bunları senden duyduğum için onur duydum. Ama benim için bir çıta yok. Sadece “Bana ihtiyacı olan iş ve benim ona ihtiyacım olan karakter beni bulsun” diyorum. Ve hep çok güzel, kaliteli işlere denk geldim. Ama bu bir tercih değildi. Şimdi de öyle “Allah’ım gerçekten benim sesime ihtiyacı olan bir kızı oynayayım” diyorum.
◊ Bağımsız filmlerde de oynadın, popüler diziler de yaptın. Hayalini kurduğun şey jönfi olmak mı, yoksa bağımsız işlerle anılan biri olmak mı?
Helin’e benzemek amacım, biri gibi ya da bir şey gibi olmamak. Buna hedefe gitmek olarak bakmıyorum, yolculuğumdan çok keyif alıyorum. Bundan 10 sene sonra kendimi yaratıcı, gülerken, güçlü, cesur görürsem benim için tamamdır.
‘Çıplak kalmışım gibiydi...’
◊ Tiyatro oyununa gelirsek... ‘Balina’da babasıyla hesaplaşan bir kızı oynuyorsun. O karakter gibi senin de babanla mesafeli ilişkin olmuş ve sen de babanı kaybettin. Seni o açıdan zorladı mı?
Mesela sen bu soruyu sorduğun an, ilk başta panik oluyorum. Sonra konuştukça çok rahatlıyorum. Çünkü birini kaybettiğinde o camın kırık ve hep taş atacaklar. Söylersem “Ben üzgünüm” diye, sanki herkes kendinde beni üzebilme hakkını görür... O yüzden bu oyunu yapmaktan başta çok korktum. Çünkü gerçekten çok üzülüyorum oynarken. Çıplak kalmışım gibiydi. Ama özgürleşmek, “Yaram var ve onunla da çok mutluyum” demek güzel bir şey. Benim deneyimlerim, hayat tecrübelerim birilerine o akşam bazı şeyler hissettiriyor. Dünyanın en kıymetli hissi.
◊ Babanla görüşmediğin halde kaybı etkiledi mi seni?
Tabii. Birini kaybetmek, onunla yaşanacak ihtimalleri kaybetmek oluyor. Doyasıya yaşansa bu kadar dağılmazdım. Yaşanabilecek şeylerin önüne geçiyor. Yaşansaydı bir şeyler, yaşanmış, hatıramda kalsın derdim. Ama öyle olmadığı zaman başka bir yarım kalmışlık oluyor. Onu kimse tamamlayamaz.
‘ASLAN YATTIĞI YERDEN BELLİ OLUR, HİÇ SEVMEM DAĞINIKLIĞI’
◊ Temizlik takıntın varmış. Doğru mu bu?
Annemden kaldı. Düzen ve temizlik. Mesela sana gelmeden önce duşa girdim, çıkınca orayı bir saat silmem lazım. Aslan yattığı yerden belli olur. Okuldayken de tertemiz yerde ders çalışırdım. Hiç sevmem dağınıklığı.
◊ Hayatına giren adam çorabını yere fırlattı, ne olacak?
Hayatımda hassasiyetlerime dikkat eden insanları tercih etmek isterim. Mesela tatile gitmek bile benim için stres. Üç gün ev toz olacak. Çok zor bir şey gerçekten.
◊ 20 yaşına veda ederken kendini nasıl anlatırsın?
Enerjik... Kendimi kırılgan ama güçlü buluyorum. Beni çok kolay kırarsın ama hızlıca esnerim, sert değilimdir. “Bu illa olacak” diye bir şeyim yoktur, rahatımdır.
‘BİR SÜRÜ YARALAR ALINDI, O YARALAR YAŞ ALDIKÇA SARILDI’
◊ Çocuk yaşlardan beri setlerdesin. Şimdi geçmişe dönüp baktığında “Aslında bazı yaşadıklarım normal değildi” dediğin şeyler var mı?
Olmaz olur mu? Hâlâ da yaşıyorum... Bazen sette bir şeyler oluyor, bir sene sonra diyorsun ki: “Bu normal değildi ya. Bunun olmaması lazım, buna izin vermemek lazımdı, hayır demek gerekirdi.” Bundan dokuz sene öncesiyle ilgili de aynı şeyi söylüyorum. Önüne geçmek isteyeceğim durumlar tabii oldu. Bir sürü yaralar alındı, o yaralar yaş aldıkça sarıldı. Çocuklar için setler, o zaman hiç konforlu yerler değildi. Ama tekrar başladığım zaman daha kontrollüydüm, akıl ermez yaşta değildim. Ben de büyümüştüm. Çok güzel insanlara denk geldim.
◊ Çocuk yaşta başlayıp bu işte tutunamayan hem Türkiye hem dünyada birçok isim var. Sen hazırlıklı mıydın buna?
Bu çok zor bir meslek, istediğin an yapabileceğin bir şey değil. Nasip meselesine de çok güveniyorum. O yüzden üniversite sınav döneminde bir anda, ani bir kararla psikolojiyi seçtim. İstedim ki ne oyunculuğun elini tamamen bırakayım ne de ondan ibaret hale geleyim. Ama şunu gördüm; başka bir şeyi seçebildim. Bir de benimki sosyal bir kaygı değil, ben oynamazsam, eğer bu duygular benden çıkmazsa boğazıma düğümlenir ve yok olurum diye düşünüyordum. Ya yazacak, ya çizecek ya da oynayacaktım.
◊ Oynamazsam ölürüm diyenlerden misin?
İnsan hayatta kalmak üzerine bir varlık, ölmem bence. Yaşamak... Benim kökümde yaşam var. Kendimle ilgili en sevdiğim şey, hayatımın en karanlık döneminde bile kapılarımı kapatmamış olmam. Ama işimi yapmazsam kolum kanadım kırılır.
◊ Genç bir oyuncu için bu iş sadece parıltıdan mı ibaret?
Artısı çok güzel, büyülü, “Allah’ım, ne şahane insanlar tanıdım, neler yaşıyorum, gittiğim ülkeye, gezdiğim şehre bak” diyorsun. Ama bunun metrukluğu da çok karanlık oluyor. Bence bizi diğer mesleklerden ayıran şey şu; ben bedenimle, ruhumla bir iş yaptığım için burada kıymet göremediğim an, hayatta da bir karşılığım yok gibi hissediyorum. Oysaki mühendis olsan “Şu an bu iş iyi değil, gelişmeli” dersin. Ama mesela oyunculukta biri, bir işe senin bedenini uygun bulmuyor. Aman Allah’ım, saçım sarı değil, çok özür dilerim! O yüzden bu işte kalabilmek için demir gibi bir psikolojin olması gerekiyor.
‘SADECE KANIMDAKİ ADRENALİNİ BİLİRİM VE ONU SANA ASLA TANIMLAYAMAM’
◊ Yeni filmin ‘Aşkın Yüzü’ ne anlatıyor?
‘Aşkın Yüzü’ iki gencin hikâyesi. Karakterlerden Onur’un canlandırdığı Özgür’ün yüz körlüğü rahatsızlığı var, bu nörolojik bir rahatsızlık. Yüzleri seçemiyor, hatırlamakta güçlük çekiyor. Sana bakıyor ve bilekliğinden tanıyor mesela. Benim karakterim de kendini bir yerden eksik hisseden bir genç kız. Babasız, ailesiz yaşam sürmüş ve kendini hep kendisi var etmek zorunda kalmış. Annesini kaybettikten sonra mücadelesine kapalı kapılar ardında devam etmiş. Özgür’le tesadüfen modern bir Sindirella masalı gibi yolları kesişiyor. Ve bu gecenin büyüsünden kurtulamıyorlar. Ama Özgür onu sonra hatırlamıyor. Hem çok romantik, hem komik
hem dramatik bir film.
◊ Sen yüz körü olan birine âşık olabilir misin?
Ben her şeye çok âşık olabilirim. Filtrem yok. Ben birini seversem o benim için muhteşemdir.
◊ Sen aşkın hangi yüzünü
yaşıyorsun?
Huzurluyum, ayağım zeminde hissediyorum, iyiyim çok şükür.
◊ Bir birlikteliğin yok o halde...
Çok yoğun çalışıyorum, hayatımda özel bir bağ kurduğum kimse yok.
◊ Aşk tarifin var mı?
Sadece kanımdaki adrenalini bilirim ve onu sana asla tanımlayamam.
◊ İlişkilerde kriterin var mı?
Keşke kriterim olabilse ve ona göre hareket edebilsem. Öyle bir kriterim yok, başıma geliyor ve yaşıyorum.
‘Linçlenmek beni ilk başta çok demoralize ediyordu, panik oluyordum’
◊ Sen Z Kuşağı’sın. Sosyal medyanın en cafcaflı döneminde ünlü oldun. Herkesin gözü önünde büyümek nasıl?
Muhteşem bir yere geldik. Ben kameranın önünde büyüdüğüm için her genç insan gibi çocukluk ve büyüme arasında bir eklem yaşındayım şu anda. Ve bedenim dahil, ruhum bir sürü deneyim geçiriyor. Kilo alıyorum, kilo veriyorum, bir şeyler yaşıyorum, deneyimliyorum. Benimle birlikte bunlara herkesin tanık olması hem çok korkunç bir mahremiyet bölünmesi hem de çok ortak ve çok beraber hissettiriyor insana. Yani birlikte bir şeyi deneyimlemek bana başta öcü gibi geliyordu. “Aman Allahım, ben kilo aldım” falan oluyordum. Oysaki büyüyorum. Evet, yanaklarım, yüzüm, gözüm, bacağım değişiyor.
◊ Linçler ne hissettiriyor?
Düşünsene, tanımadığın biri sana oradan “Bu işten ayrıl” diyor. Bir dakika, ben aylardır buna çalışıyorum! Çok korkutucu bir güç. Linçlenmek beni ilk başta çok demoralize ediyordu, yaralanıyor, panik oluyordum. Ama artık sağlıklı bir filtre geliştirdiğimi düşünüyorum. İçeriye neyi almam ve neyi kapıda bırakmam gerektiğini iyi biliyorum, daha dirençliyim.
◊ Daha 20 yaşındasın ve 17 senedir çalışıyorsun. Büyüyorsun, aklın ve isteklerin değişiyor. Bunlar olurken ‘Ben neredeyim ve ne yapıyorum acaba’ dediğin oldu mu?
Babamı kaybettiğim dönemde bir anda birinin kaybına bu kadar yakın olmak bana tuhaf bir anlamsızlık ve bir boşluk hissi getirdi. Çalışıyoruz, neye çalışıyoruz, bir şey anlatıyoruz ve kime anlatıyoruz? Oyunculuk başta benim başıma geldi. Ben aklıselim biri gibi bunu tercih etmedim. Bir baktım buradayım. Ama bu mesleğin en büyülü tarafı bu. Tiyatro yaparken anladım bunu. Hep aynı işi yapıyorsun, hep farklı hissediyorsun, hep farklı bir şey yaşıyorsun. Hiç pişman olmadım.
◊ Sen Z Kuşağı’sın. Sosyal medyanın en cafcaflı döneminde ünlü oldun. Herkesin gözü önünde büyümek nasıl?
Muhteşem bir yere geldik. Ben kameranın önünde büyüdüğüm için her genç insan gibi çocukluk ve büyüme arasında bir eklem yaşındayım şu anda. Ve bedenim dahil, ruhum bir sürü deneyim geçiriyor. Kilo alıyorum, kilo veriyorum, bir şeyler yaşıyorum, deneyimliyorum. Benimle birlikte bunlara herkesin tanık olması hem çok korkunç bir mahremiyet bölünmesi hem de çok ortak ve çok beraber hissettiriyor insana. Yani birlikte bir şeyi deneyimlemek bana başta öcü gibi geliyordu. “Aman Allahım, ben kilo aldım” falan oluyordum. Oysaki büyüyorum. Evet, yanaklarım, yüzüm, gözüm, bacağım değişiyor.
◊ Linçler ne hissettiriyor?
Düşünsene, tanımadığın biri sana oradan “Bu işten ayrıl” diyor. Bir dakika, ben aylardır buna çalışıyorum! Çok korkutucu bir güç. Linçlenmek beni ilk başta çok demoralize ediyordu, yaralanıyor, panik oluyordum. Ama artık sağlıklı bir filtre geliştirdiğimi düşünüyorum. İçeriye neyi almam ve neyi kapıda bırakmam gerektiğini iyi biliyorum, daha dirençliyim.
◊ Daha 20 yaşındasın ve 17 senedir çalışıyorsun. Büyüyorsun, aklın ve isteklerin değişiyor. Bunlar olurken ‘Ben neredeyim ve ne yapıyorum acaba’ dediğin oldu mu?
Babamı kaybettiğim dönemde bir anda birinin kaybına bu kadar yakın olmak bana tuhaf bir anlamsızlık ve bir boşluk hissi getirdi. Çalışıyoruz, neye çalışıyoruz, bir şey anlatıyoruz ve kime anlatıyoruz? Oyunculuk başta benim başıma geldi. Ben aklıselim biri gibi bunu tercih etmedim. Bir baktım buradayım. Ama bu mesleğin en büyülü tarafı bu. Tiyatro yaparken anladım bunu. Hep aynı işi yapıyorsun, hep farklı hissediyorsun, hep farklı bir şey yaşıyorsun. Hiç pişman olmadım.


