BERCAN TUTAR YPG’nin Misak ı Milli seçeneği
Sabah sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Suriye Kürtlerinin Şam ile müzakerelerden istedikleri sonucun çıkmaması durumunda Türkiye'yle yakınlaşmayı ve 'Misak-ı Milli'ye katılmayı' değerlendirdiği ileri sürülüyor. İddianın sahibi Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) adlı sivil toplum kuruluşu. Rudaw, SOHR'un özel kaynaklarına dayandırdığı haberinde "Kuzey ve Doğu Suriye (Rojava) Özerk Yönetimi'ndeki liderlerin Şam hükümetiyle yürütülen müzakerelerin başarısız olması durumunda Türkiye'ye açılma tercihini değerlendirdiğini" bildirdi.
YPG'nin bu çıkışı müzakerelerde elini güçlendirmek için mi yaptığı yoksa dünyanın ve bölgenin kritik bir süreçten geçtiği dönemde en güvenilir liman olarak öne çıkan Türkiye'ye reel-politik ve tarihsel nedenlerle mi yönelmek istediği daha henüz net değil. Ancak kesin olan bir şey var ki YPG, Şam ile uzlaşsın veya uzlaşmasın cazibe merkezi haline gelen Türkiye'yi karşısına almak istemiyor.
Şam'la veya Şam'sız aslında Suriye Kürtleri Türkiye ile birlik olmak istiyor. Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli'nin terörsüz bölge çağrısından da bunu anlıyorlar. Zaten Sayın Erdoğan sadece Türkiye'deki değil bölgedeki bütün Kürtlerin de hamisi olacaklarını ve Kürtlerin siyonistlerin sofrasında meze yapılmasına izin vermeyeceklerini sık sık dile getiriyor.
***
Bu yaklaşım, Misak-ı Milli'nin kuvveden fiile çoktan geçtiğinin de işaretidir. Gelişmeler Sayın Bahçeli'nin, 3 Ekim 2017'de TBMM'de sarf ettiği "Misak-ı Milli uyanacak; 81 Düzce'den sonra 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacak" öngörüsünün ne kadar gerçekçi olduğunu yeniden ispatlıyor. Hâliyle, Türkiye'nin kilit ülke olduğu Suriye'de yeni bir dönem başlıyor. Suriye'nin kuzeyinde yaşayan Kürtler için de yeni bir sayfa açılıyor. Stratejik ve tarihsel açıdan Türkiye'nin liderlik ettiği yeni dengeler kuruluyor.Unutmayalım ki Irak, İran ve Suriye'de yaşayan Kürtlerin bilinçaltındaki önemli bir tarihsel duygu da Osmanlı dönemindeki gibi tek çatı altında yaşamaktır. 'Dış Kürtler' için bu tarihsel hayali modern dönemde gerçekleştirmenin tek yolu ve adresi her zaman Türkiye ile birleşmek oldu. Ancak Türkiye'nin Lozan Antlaşması ile çizilen paradigması bunun önünde büyük bir engel oluşturuyordu. Nitekim PKK'nın 5-7 Mayıs'taki kongrelerden sonra yayımladığı fesih ve silah bırakma açıklamasında en çok tartışılan unsurlardan biri de "Partimiz PKK, kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası'ndan alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı" ifadesiydi.
***
Bu yaklaşımın aslında Kürtler nezdinde trajik bir tarihsel karşılığı var. Çünkü Kürtlere göre Lozan sadece Türklerin değil Kürtlerin de devleti olan Osmanlı'yı yıkmakla kalmadı; Türklerin ve Kürtlerin Misak-ı Milli sınırları içindeki vatanlarını da parçaladı.Mustafa Kemal Paşa, Büyük Millet Meclisi'nin açılışının ertesi günü (24 Nisan 1920) yaptığı konuşmada 28 Ocak 1920'de ilan edilen Misak-ı Milli'yi şöyle tarif etmişti: "Bunu: Şark hududuna Elviye-i Selaseyi (Kars, Ardahan ve Batum) dâhil ederek tasavvur buyurunuz. Garp hududu Edirne'den bildiğimiz gibi geçiyor. En büyük tebeddülat, Güney hududunda olmuştur. Güney hududu İskenderun güneyinden başlar. Halep ile Katma arasından Cerablus Köprüsü'ne müntehi olur bir hat ve Şark parçasında da Musul vilayeti, Süleymaniye ve Kerkük havalisi ve bu iki mıntıkayı yekdiğerine kalbeden hat. Efendiler; bu hudut, sırf askeri mülâhazat ile çizilmiş bir hudut değildir, hudud-ı millîdir."
Sevr'i gösterip bizi Lozan'a razı edenlerin yüzyıllık prangasını kırabileceğimiz ve hudud-u milli idealimizi gerçekleştirebileceğimiz kritik bir süreçten geçiyoruz. Erdoğan'ın 31 Ocak 2019'da dile getirdiği gibi "İstiklal Harbimizi zaferle sonuçlandırmamızın ardından Lozan'da varılan mutabakat, kabul edebileceklerimizin asgarisini oluşturuyordu..." Dolayısıyla Türkiye'nin emperyalist güçlerle 24 Temmuz 1923'te Lozan parantezine alınan mücadelesi bir asır sonra yeniden başlıyor. Artık terör örgütleriyle Türkiye'ye boyunduruk vurulamayacağını gördüler. PKK'nın tasfiye kararı ile YPG'nin Misak-ı Milli seçeneği de bunun en somut kanıtı zaten.


