Beşiktaş yenilmedi çöktü: Bu takımın ruhu kaybolmuş
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Avrupa sahnesinde evinde 4-2 kaybettiğin bir maçın rövanşına çıkmak, sadece bir karşılaşmayı değil, kaderi yeniden yazma cesaretidir.
Bu cesaretin adı bazen inanç, bazen disiplin, kimi zaman sabır ama çoğu zaman da akıl sınırlarını zorlayan bir deliliktir.
Çünkü o mucize dediğimiz şey, sadece skorbordda değil, ruhla kazanılır.
Sahaya yüreğini koyacaksın. İlk düdükle rakibini boğacak, tribünleri ayağa kaldıracak, o erken golü bulacaksın. Ve her şeyden öte kusursuz olacaksın. Zira savunmada yapılacak bir anlık hata, sadece maçı değil, hayalleri de yerle bir eder.
Beşiktaş Teknik Direktörü Solskjaer maçtan önce “Erken bir gol sadece bu maçın değil, sezonun kaderini değiştirir” dedi.
Dedi ama bu sözleri yalnızca ekran başındaki bizler işittik sanki. Sahadaki Beşiktaşlı futbolcular duymamış olacak ki, umut ilk düdükle birlikte yerini tanıdık bir hayal kırıklığına bıraktı.
Ne yürek vardı sahada, ne baskı, ne de o çok kıymetli ilk gol arayışı... Üstelik savunmada yapılan basit hatalar zinciri, felaketin habercisiydi.
Beşiktaş, akordu bozuk bir enstrüman gibiydi. Her futbolcu farklı bir ses çıkarıyor, sahada çarpık bir kakofoni oluşuyordu. Ne melodi vardı, ne ritim.
İlk yarıda isabetli tek bir şut bile yoktu. Orta saha sanki yok hükmündeydi. Kanatlar suskun, savunma ise tam anlamıyla evlere şenlikti. Oyun, plansız ve programsız bir arayıştı. Sahada adeta ruhunu kaybetmiş 11 futbolcu vardı.
Rakip Shakhtar, kendisini hiç zorlamadan, sakin, sade ve akıllı bir oyunla, maçı 2-0 kazandı. Kevin ve Elias’ın attığı gollerde Beşiktaş savunmasının hali kelimenin tam anlamıyla amatörceydi. Hele hele genç Demir Ege’nin yaptığı hatalar affedilir gibi değildi.
Futbolda yenilmek de var, turnuvalardan elenmek de… Ama bu kadar silik, bu kadar ruhsuz oynamaya kimsenin hakkı yok. Hele ki Beşiktaş formasını taşıyanların hiç yok. Taraftar sezona yürekten bir hikâye yazma umuduyla girdi. Umudu diri tutan, belki de o ilk düdükle başlayan düşlerin bir gün gerçeğe dönüşebileceği inancıydı. Ne yazık ki, o umut daha yolun başında, sahada yitip gitti.
Bu kabul edilemez. Başarısızlıklar olur, ama hesabı da olur. Ve faturalar her zaman önce liderlere kesilir. Bugün o fatura Solskjaer’in önünde duruyor.
Büyük beklentilerle transfer edilen Orkun Kökçü neden 11’de yoktu?
"Hazır değilmiş."
O halde ilk maçta neden oynadı?
Kanatlar bu kadar sessizken, Rashica gibi bir oyuncunun kulübede unutulması neyle açıklanabilir?
Abraham, ileri uçta yalnızlıktan el kol yaparak isyan etti. Gören göz için bu sessiz çığlık apaçık bir işaretti. Teknik heyet bu sinyali neden okuyamadı?
Soru çok. Cevap ise yok gibi. Ama bu sessizlik daha fazla süremez. Solskjaer, bu soruları önce kendine sormalı, sonra yönetime hesap vermeli.
Aksi takdirde, daha yazılmadan yitip giden bir sezonun hikâyesinde sadece hayal kırıklığı kalır geriye.
Ve Beşiktaş taraftarı bir kez daha, umutlarını siyah-beyaz bir hüzne sarar.
Çünkü bu takım bu görüntüsüyle ne Konferans Ligi'nde, ne de Süper Lig'de başarılı olamaz.
Bir an önce toparlanmalı.


