Borsa kaybettirdi, altın kazandırdı! Yatırımcı 2025 in ikinci yarısında ne almalı?
SonTurkHaber.com, Haber7 kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.

GİRİŞ 03.06.2025 15:19 GÜNCELLEME 03.06.2025 15:19
İlk Yorum Yapan Sen Ol
Facebook'ta Paylaş X'te Paylaş
2025’in ilk yarısını tamamlamak üzereyiz, hem yurt içinde hem de yurtdışında ekonomi ve siyasi alanda yaşanan gelişmeler piyasalar üzerinde belirleyici oldu. İçeride İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu operasyonunun yanı sıra enflasyondaki düşüşün beklentinin altında kalması ve Merkez Bankası’nın faiz artırımlarını yeniden gündeme alması piyasalardaki fiyatlamalarda etkili oldu. Küresel ölçekte ise ABD Başkanı Donald Trump’ın tarife kararları, Rusya-Ukrayna savaşı ve Ortadoğu’daki gelişmeler küresel piyasalarda yönünü şekillendirmeye devam etti.
Bu atmosferde Borsa İstanbul’da yatırımcı aradığını bulamazken, altın fiyatlarında görülen rekorlar dikkat çekti. Dolar kuru görece sakin bir seyir izlerken, kripto paralar dalgalı bir grafik sergiledi. Peki yılın ilk yarısında yatırımcı ne kazandı? İkinci yarıda hangi gelişmeler öne çıkacak ve yatırımcı rotasını nasıl belirlemeli? Stratejist Tuncay Turşucu İş Portföy Başekonomisti Hande Şekerci, A1 Capital Portföy Yönetimi Başkan Yardımcısı Mete Yüksel ve ALB Yatırım Başekonomisti Doç.Dr. Filiz Eryılmaz Cnbce.com’a değerlendirdi.
BORSA KAYBETTİRDİ, ALTIN VE GÜMÜŞ KAZANDIRDI2025'in ilk yarısına dair değerlendirmelerde bulunan Stratejist Tuncay Turşucu, “İçeride 2025 yılına faiz indirimi ile girdik, ancak yılın ilk çeyreğinde gelen yüksek aylık enflasyonlar para politikasının sıkı kalmasına neden oldu. Bu gelişmelerin ortasında 19 Mart sürecinin yaşanmış olması dengeleri bozdu ve TCMB faiz artırımına gitmek zorunda kaldı. Döviz talebi yükseldi ve rezervlerde erime gördük. Yaşanan siyasi ve yargı sürecinin piyasalarda yatırım iklimini etkilediğini ve yatırımcı psikolojisini riskli varlıklara karşı ciddi oranda olumsuz etkilediğini söylemek mümkün” ifadelerini kullandı. Sıkı para politikası sonucunda aylık yüzde 4 seviyesine varan risksiz getiri olanağı başta olmak üzere riskli varlıklardan çıkışa neden olduğunu, 240 bin puan seviyelerine kadar gerileyen 5 yıllık CDS'lerin bu süreçte tekrar 370 bin puan seviyesine kadar tekrar yükseldiğini hatırlatan Turşucu, Mayıs ayının sonlarına doğru rezervlerde yeniden yükseliş, döviz tevdiat hesaplarında tekrar düşüş ve CDS'lerde 330 bin puan seviyesine doğru hafif gerileme izlendiğini ancak yüksek faizin özellikle sanayi sektörünü olumsuz etkilediğini ve gelen ilk çeyrek bilançolarının ciddi oranda zayıfladığına dikkat çekti. “Dışarıda ise Mart ayı ile birlikte ABD Başkanlık koltuğuna Trump'ın oturmasının ardından gümrük tarifeleri politikaları tüm dünyayı meşgule etmeye başladı ve devam ediyor” diyen Turşucu, tarifelerin dünya ekonomisini olumsuz etkileyebileceğine yönelik beklentilerin yükseldiğini, özellikle ABD için enflasyona yönelik endişelerin halen masanın üzerinde olduğunu, Trump'ın öngörülemez hareketleri dünya piyasalarında dalgalanmaya neden olsa da, dünya piyasalarının toparlanmaya başladığını ancak Türkiye'nin bu toparlanmadan fayda sağlayamadığına dikkat çekti. Turşucu, tüm bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda yılın ilk 5 ayında BIST 100 endeksinin yüzde 7,8 gerilediğini, Bitcoin TL'nin yüzde 27, Altın Borsa Yatırım Fonu'nun yüzde 30,30, Gümüş Borsa Yatırım Fonu'nun yüzde 25,14, Dolar/TL kurunun ise yüzde 10 yükseldiğini paylaştı. “Buna göre en iyi reel getiriyi altın ve altına dayalı ürünler sağlamış öngörüyor. Ardından Bitcoin geliyor” dedi.
YATIRIMCIYA KRİTİK TAVSİYE: “DENGELİ PORTFÖY ŞART”Yılın ikinci yarısında içeride açıklanacak aylık enflasyon verilerinin kritik önemde olduğunu vurgulayan Turşucu, Merkez Bankası'nın sözlü yönlendirmelerinin önemine dikkat çekti. Aylık TÜFE verilerinin yüzde 2'nin altına gelmesi halinde, faiz indirim sürecinin tekrar gündeme gelebileceğini ifade eden Turşucu, “19 Haziran'daki PPK toplantısında faiz indirimi beklenmese de, 24 Temmuz toplantısında bu yönde net mesajlar alınabilir” değerlendirmesinde bulundu. Globalde ise gümrük tarifelerinin ve özellikle ABD-Çin ve ABD-AB arasındaki gümrük görüşmelerinin sonucunun önemli olacağını ifade eden Turşucu, bu konudaki belirsizliğin ortadan kalkmasının piyasalar için önemli olduğunun altını çizdi.
“Rusya-Ukrayna savaşının akıbeti, İsrail-Gazze gelişmeleri yine yılın ikinci yarısında önemli olacak gelişmeler. Fed'in faiz kararı yine önemli olacak gelişmelerden birisi” dedi. Yılın geri kalanı için borsaya dair beklentilerini paylaşan Turşucu, mevcut sonuçlar ve büyüme kompozisyonunun savunma, yazılım, hizmet sektörünün öne çıkmaya devam edeceğini gösterdiğine dikkat çekti. “Burada hizmet sektörü içerisinde havacılık, iletişim sektörleri öne çıkmaya devam edebilir. Bunların dışında varlık yönetimi ve leasing sektörleri de dikkat çekici olabilir. Sanayi tarafında şimdilik genel anlamda pozitif görünüm yok. Hisse bazında ayrışanlar olabilir” ifadelerini kullandı. Yatırımcılara önemli tavsiyelerde bulundu. Ortalama bir yatırımcının riskli varlıkları portföyünde yüzde 20 seviyelerinde tutması gerektiğini, yüksek faiz nedeni ile TL'deki getirinin bir süre daha cazip olmaya devam etmesini öngördüğünü, portföylerde yüzde 60 düzeyinde sabit getirili risksiz varlıkların yer alabileceğini vurgulayan Turşucu, risk seviyesi 5en düşük olan yatırımcıların her zaman dengeli portföy yapmaları gerektiğini, finansal okuryazarlığı düşük seviyede olan yatırımcıların, yatırım fonlarını tercih etmesi gerektiğinin altını çizdi. Bankacılık sektörünün, faizlerde düşüş başladığında ve CDS'de gerileme oluşmaya başladığında ilk yükselecek sektör olacağını dile getirdi. Faizlerin yeterli seviyeye gerilemesi ile ekonomide toparlanmanın oluşması ile birlikte sanayi sektörünün hareketleneceğine işaret eden Turşucu, önemli bir not daha paylaştı. “Borsalar her zaman şirket bazında fırsatlarını verir. Kötü piyasada bile işleri iyi giden şirketler vardır ve ciddi getiriler elde edebilirsiniz. Ancak bunun için finansal okuryazarlığınızın, şirket analizi ve değerleme becerinizin yüksek olması gerekmektedir. Piyasalarda hisse olsun, Altın olsun, Kripto Para olsun hiçbir zaman en iyi getiriyi yakalayamazsınız. Bunun içinde uğraşmayın. Önemli olan istikrarlı ve sürekli yıllık reel getiriler sağlayabilmektir. Bunu yapabilirseniz yıllar içinde muhteşem bir bileşik getiri üzerinde oturuyor olabilirsiniz” dedi.
“DOLAR/TL’NİN YIL SONUNDA 44 OLMASI BEKLENİYOR”Yılın ilk yarısının küresel piyasalar açısından oldukça zorlu geçtiğini, yurt içinde de Mart ayıyla birlikte oynaklığın belirgin şekilde arttığına işaret eden Şekerci, ABD yönetiminin Nisan ayında devreye soktuğu tarifelerin genel beklentilerden çok daha geniş kapsamlı ve yüksek oranlarda olduğunu belirtti. “Daha sonra bazıları geri çekilse veya ertelense de yine de mevcut durumda ABD'nin efektif tarife oranı yüzde 12 ile oldukça yüksek kalmaya devam ettiği ve S&P500 hisse senedi endeksi açısından yukarı yönlü ihtimalinin bir kısmını sınırlayacağı görülüyor” dedi. Yurt içinde Mart ayındaki gelişmelerin ardından piyasalar açısından bir yön değişiminin yaşandığını BIST 100 endeksinin yüzde 7,1 değer kaybettiğini, dolar kurunun ise Şubat ayı sonundan Mart ayının sonuna kadar yükselişinin yüzde 7 olduğunu belirten Şekerci, dünyada tarife belirsizliği ile dolar endeksinin değer kaybetmesi ile Euro'nun dolar karşısında değer kazancına neden olduğunu, bu durumun da yıl sonu parite beklentilerinin yükselmesine yol açtığını söyledi. “Buradaki hareketle birlikte yurt içinde sepet kurdaki artış, dolar/TL'yi aştı. Altının ons bazında iyi bir riski yönetme aracı olarak kalmaya devam ettiğini düşünüyoruz. Burada hem küresel büyük merkez bankalarının fiziki altın alımlarının devam etmesi hem de dünyada tarife politikalarının yarattığı belirsizlikle yatırımcıların spekülatif olarak altına yönelmesi etkiliydi” ifadelerini kullandı. Yurt içinde enflasyonun momentumunu, sepet kurunun aylık değişimi ve kısa vadeli TL mevduat faizinin karşılaştırılmasının yapıldığında diğer varlıklara göre daha güçlü performans gösterdiğinin görüldüğünü belirten Şekerci, “Dezenflasyonun devam edeceğine dair öngörülerimizle birlikte TL cinsi varlıkların bir süre daha göreli cazip seyrini korunmasını bekliyoruz” dedi. Dolar/TL'nin yılsonunda 44 olmasını beklediklerini, sepet kurda Mart ve Nisan ayındaki toplam 10,1 puanlık artışın ardından yılın kalan aylarında kurların daha tahmin edilebilir bir patikaya oturacağını düşündüklerini belirten Şekerci, “Mart ayındaki yurt içi kaynaklı gelişmelerin ve piyasa oynaklığının ardından, Merkez Bankası’nın 20 Mart ve nisan sonu arasındaki dönemde yaklaşık 51 milyar dolar döviz arzı sağladığını tahmin ediyoruz” dedi. TCMB'nin Nisan sonundan itibaren attığı faiz ve zorunlu karşılık ile ihracatçıların döviz devrine dair adımların da yardımıyla yeniden rezerv birikimine başladığını ifade eden Şekerci, Nisan sonundan Mayıs ayı sonuna kadar yaklaşık 12 milyar dolar birikim yapıldığını hesapladıklarını ifade etti. “Yurt içinde yaşanan herhangi bir şoka yalnızca rezerv politikası ile müdahale edilmesinin mümkün olmadığını düşünüyoruz. Bu nedenle bu dönemde TCMB’nin dezenflasyon ve faiz indirim sürecinde olmasına rağmen yeniden parasal sıkılaşma yapmasını haklı ve yerinde bir karar olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Altın fiyatlarına dair de değerlendirmelerde bulunan Şekerci, piyasaların bu sene Fed'in 2 kez faiz indirimi yapmasını fiyatladıklarına işaret etti. Bununla birlikte faiz indirimine dair beklentilerin ABD'de makroekonomik veri akışının herhangi bir resesyona işaret etmemesinin de etkisiyle sürekli ötelendiğini, yılın kalanında dünyada tarife politikalarına dair belirsizliğin korunmasının, altının da yatırım sepetinde kendine yer bulmaya devam etmesine neden olacağını belirten Şekerci, “ABD’de reel faizin seyri de normal şartlarda altının yönünü belirleyen bir etken oluyor. Mevcut durumda yüzde 2 seviyelerinde bulunan 10 yıllık ABD reel faizinin yılın kalanında yataya yakın bir patikada kalmasını bekliyoruz. Spekülatif getiri elde etme ve belirsizliklerden korunma amacıyla altına yatırımcı talebinin süreceğini öngörüyoruz” ifadelerini kullandı. Şekerci, yılın ikinci yarısında piyasaların ana odağında ekonomik aktivitedeki yavaşlama, döviz talebinin yönü, rezerv görünümü ve Merkez Bankası’nın faiz adımlarının olacağını söyledi.“19 Haziran ve 24 Temmuz’daki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantıları ile ağustos ayında açıklanacak Enflasyon Raporu, piyasaların yakından izleyeceği dönüm noktaları olacak” diyen Şekerci, Merkez Bankası’nın haziranda sınırlı bir faiz indirimiyle ilk adımı atabileceğini, temmuzdan itibaren ise 2,5 puanlık daha belirgin gevşeme adımları gelebileceğini ifade etti. Yıl sonunda politika faizinin yüzde 35’e çekilmesini beklediklerini dile getiren Şekerci, “TCMB yalnızca politika faiziyle değil, makro ihtiyati adımlar yoluyla da sıkılaştırmayı gevşetme sinyali verdi. Bu nedenle kredi limitlerinde önümüzdeki dönemde bir rahatlama görebiliriz” diye konuştu. 25 Temmuz’da iki uluslararası kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye değerlendirmesine dikkat çeken Şekerci, “Not tarafında bir değişiklik beklemiyoruz ancak Moody’s’in kredi not görünümünü ‘pozitif’ten ’durağan’a çekmesi ihtimal dahilinde” dedi. Yerli yatırımcılar açısından Türk lirası cinsinden varlıkların önemine de değinen Şekerci, “Yatırımcıların TL getirili enstrümanlardan doğan fırsatları kaçırmaması gerekiyor” uyarısında bulundu. 2025 projeksiyonlarına da değinen Şekerci, Türkiye ekonomisinde yüzde 2,9’luk reel büyüme beklediklerini belirtti. Enflasyon tarafında ise yılsonu tahminlerinin yüzde 31,5 seviyesinde olduğunu aktardı. Küresel gelişmeleri de değerlendiren Şekerci, temmuz ortasında sona erecek Çin’le ticaret ateşkesinin ardından yaşanacak gelişmelerin, ABD-AB ticaret ilişkileri ve ABD’nin tarife politikalarının izlenmesi gerektiğini vurguladı. ABD Merkez Bankası Fed’in faiz patikasına ilişkin beklentilerini de paylaşan Şekerci, “Bu yıl içinde iki faiz indirimi yapılması olası görünüyor. Ancak aşağı yönlü riskler hâlâ masada” ifadelerini kullandı. Euro/dolar paritesine dair öngörülerini de paylaşan Şekerci, yıl sonunda kurun 1,13 seviyesine doğru normalleşebileceğini söyledi.
“TL CAZİBESİNİ KORUMAYA DEVAM EDECEK”A1 Capital Portföy Yönetimi Başkan Yardımcısı Mete Yüksel’den de yatırımcılara dikkat çeken uyarılar geldi. Faizlerin yüksek seyrini sürdürmesini beklediğini belirten Yüksel, bu durumun hem değerlemeler hem de yatırım tercihleri üzerinde baskı yaratacağını ifade etti. “Risksiz faizin yüksekliğinin değerlemeler üzerine getirdiği yük, faizin borsaya karşı cazip bir alternatif olması, yüksek faizlerden kredili hisse pozisyonların taşınmaması sebebiyle borsaya ilginin zayıf kalmasını bekliyorum” dedi. Büyümenin hız kestiği mevcut ekonomik ortamda döngüsel sektörlerden uzak durulması gerektiğine dikkat çeken Yüksel, demir-çelik, petrokimya, mobilya ve ithal ürün ticaretine dayalı ihtiyari tüketim hisseleri gibi sektörlerin büyüme yavaşladığında daha çok etkileneceğini, ayrıca bu alanlarda Uzakdoğu’dan gelebilecek düşük fiyatlı arz riski, yerli üreticilerin hem cirolarını hem de kar marjlarını olumsuz etkileyebileceğine işaret etti. Portföy tercihlerinde daha defansif sektörlere yönelmek gerektiğini savunan Yüksel, büyümeye daha az duyarlı olan ve enflasyonu fiyatlarına daha rahat yansıtabilen telekomünikasyon şirketleri, gıda perakendeciliği yapan zincir marketler ve özel hastanelerin bu süreçte daha güçlü bir yatırım hikayesi sunduğunu ifade etti. Yüksel, BIST endeksinin yılın kalanında sınırlı bir yukarı hareket sergileyebileceğini belirtti. Mevcut yatırım tercihleri arasında konvansiyonel para piyasası fonlarını ilk sıraya koyduğunu ifade eden Yüksel, bunun yanı sıra yüzde 10’luk DİBS sınırlamasına takılmayan serbest para piyasası fonları ile kısa vadeli serbest fonların da portföylerde değerlendirilebileceğini vurguladı. “Eğer TLREF ya da TL vadeli mevduat faizleri düşmeye başlarsa ve aynı anda döviz tevdiat hesaplarından TL faizli enstrümanlara geçiş gözlemlenirse, bu durum düşük risk iştahına sahip yatırımcılar için para piyasası fonlarından borçlanma aracı fonlarına geçiş zamanının geldiğine işaret eder. Daha yüksek risk alabilen yatırımcılar içinse bu, borsadaki ağırlığın artırılması gerektiğinin ilk sinyali olur” ifadelerini kullandı.
Bankacılık sektörünün, faizlerin düşeceği bir senaryodan en fazla fayda sağlayacak alan olduğuna işaret eden Yüksel, düşen faiz ortamında hem kredi-mevduat makasının genişleyeceğini hem de tahvil değerleme kazancının oluşacağını, bankacılık sektörünün bu gelişmelerden doğrudan ve en güçlü şekilde istifade edeceğinin altını çizdi. Jeopolitik risklerin azalmaması ve küresel faiz indirim beklentilerinin altın fiyatlarını desteklediğini belirten Yüksel, en önemli etkenin ise Çin Merkez Bankası’nın rezerv kompozisyonundaki değişim olduğunu söyledi. “Çin Merkez Bankası, rezervlerinde kağıt varlıklardan fiziksel altına geçiş yapıyor. Şu anda altının Çin rezervleri içindeki oranı, gelişmiş ülkelerin ancak onda biri kadar. Yani önlerinde çok geniş bir alım marjı var. Bu nedenle ons altında düşüşlerin sınırlı kalacağını, Çin altın talebini artırdıkça dolar endeksinin de baskı altında kalmaya devam edeceğini öngörüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
YATIRIMCILARA PORTFÖY DAĞILIMI ÖNERİSİALB Yatırım Başekonomisti Doç. Dr. Filiz Eryılmaz ise yılın ilk yarısında borsanın faiz karşısında baskılandığını, bu baskının beklentilerin de ötesinde olduğunun altını çizdi. “Yatırımcı alım fırsatlarında bile borsaya karşı temkinli” dedi. yılın ikinci yarısında hem içeride hem dışarıda belirsizliklerin çok yüksek olduğunu belirten Eryılmaz, “Trump’ın ticaret tarifelerinin merkez bankalarını nasıl etkileyeceği öngörülemiyor. Dolayısıyla da tarifelerin enflasyonu ve büyümeyi nasıl etkileyeceği de belirsizliğini koruyor” dedi. Eryılmaz, bu belirsizlik ortamında riski seven bir yatırımcının bile dengeli portföy oluşturmasının önemli olduğunun altını çizdi. Yılın geri kalanında güvenli liman varlıklarının öne çıkacağını ifade eden Eryılmaz, risk almayı sevmeyen yatırımcının portföyünde TL varlıklarının ağırlığının yüzde 90, altının yüzde 2,5, yatırım fonlarının ise yüzde 7,5 seviyesinde yer alması gerektiğini vurguladı. Orta riskli yatırımcının ise yüzde 55-60 aralığında TL varlıklarında kalmasını önerdiğini belirten Eryılmaz, “Bu orta riskli yatırımcılar portföylerinde yüzde 5 altın, yüzde 30-35 aralığında da yatırım fonlarına yer verebilir” dedi. Yatırım fonlarına ilişkin değerlendirmelerini detaylandıran Eryılmaz, yılbaşından bu yana serbest yatırım fonlarının daha iyi getiriler sağladığına dikkat çekti. Karma ve değişken fonlara da portföylerde yer verilmesi gerektiğini söyledi. Altına da ayrı parantez açan Eryılmaz, “Altın yeterince yükseldiği için portföylerde alımların artırılmasını doğru bulmuyorum” ifadelerini kullandı.
KAYNAK: CNBC-E / DERYA YÜCE
Emre Genç Haber7.com - Editör

Editör Hakkında 1999 yılında İstanbul’da doğdu. Selçuk Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünden 2021 yılında lisans derecesiyle mezun oldu. 2017 yılında Üniversite Televizyonu’nda başladığı kariyerinde 3 yıl boyunca spor spikerliği ve muhabirliği görevlerinde bulundu. Daha sonra 2020 yılında özel bir haber kanalında haber ve spor editörlüğü yaptı. Ardından Turkuvaz Medya Grubu’nda editörlük görevinde bulundu. 2024 Mayıs ayından itibaren Kanal 7 Medya Grubu’na bağlı Haber7.com’da editör olarak görevini sürdürmektedir.
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
GÖNDER


