Boşanma davasında şaşırtan emsal karar! Evin giderlerine destek olmadı, tam kusurlu bulundu... Nafakayı kim ödeyecek?
Hurriyet sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Ankara'da eşinden daha fazla maaşı olmasına rağmen evin hiçbir giderine katılmayan kadın, boşanma davasında ‘tam kusurlu’ bulundu. Kadının maaşıyla evlilik birliğinin giderlerine katılmak yerine arsa aldığı, kripto ve borsaya yatırım yaptığı belirlendi.
-- Peki evliliklerde ticari yükümlülükler neler?
-- Kadının evinin giderlerine destek olmaması, boşanma davasında mal paylaşımını nasıl etkiler?
-- En önemlisi bu durumda nafaka süreci nasıl işler?
Avukat Elvan Kılıç, emsal karar niteliğindeki boşanma davasının merak edilenlerini anlattı.
1- Boşanma davasında kadının ‘tam kusurlu’ bulunmasının temel hukuki dayanağı nedir?
Kadının evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi, Türk Medeni Kanunu’nun 185. ve 166. maddeleri çerçevesinde ‘evlilik birliğinin sarsılması’ gerekçesiyle değerlendirilmiştir. Tam kusur tespiti, özellikle kadının eşine karşı mali yükümlülüklerini uzun süreli, bilinçli ve ısrarlı bir biçimde yerine getirmemesi nedeniyle yapılmıştır. Bu tür bir davranış, birliğin temelinden sarsılmasına neden olan ağır bir kusur olarak kabul edilebilir.
Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesine göre, eşler ‘birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak’la yükümlüdür. Aynı zamanda 186. madde, eşlerin ‘birliğin giderlerine güçleri oranında katılmasını’ açıkça düzenler. Kadının evin hiçbir giderine katılmaması, bu yükümlülüğün ihlali anlamına gelir. Buradaki esas nokta, ekonomik gücü yüksek olan eşin bu gücü birliğin devamı için kullanmaktan imtina etmesidir.
2- Kadının maaşını ev giderlerine harcamak yerine arsa alması, kripto para ve borsaya yatırım yapması, boşanma davasında mal paylaşımını nasıl etkiler?
Kadının yaptığı yatırımlar, evlilik süresince elde edilen gelirle yapıldığı sürece ‘edinilmiş mal’ sayılır. Ancak bu noktada önem arz eden husus, kadının birliğe katkı sunmayıp sadece kendisine yatırım yapmasıdır. Mal paylaşımında bu durum hâkimin takdir yetkisini etkileyebilir. Örneğin, TMK 236/2 uyarınca hâkim, bir eşin diğerinin pay oranını azaltmasına neden olacak şekilde haksız davranışlar içinde bulunması hâlinde denkleştirme yapabilir. Ancak bu yatırımlar, aksi kararlaştırılmadıkça yine de paylı mal rejimi kapsamında kalacaktır.
Evlilik birliği yalnızca duygusal değil, aynı zamanda ekonomik bir ortaklıktır. Taraflardan birinin mali gücü yerindeyken ortak yaşamın giderlerine sistematik biçimde katılmaması, hukuk düzenimizde artık ciddi bir kusur olarak değerlendirilmektedir. Bu tür kararlar, fiziksel ya da duygusal ihlallerin yanı sıra ekonomik sorumluluklardan kaçınmanın da evliliği temelinden sarsabileceğini ortaya koymakta; eşitlik ve karşılıklı katkı ilkesinin yargı kararlarına somut biçimde yansıdığını göstermektedir.
3- Bu tür bir durumda, mağdur eşin maddi ve manevi tazminat talepleri hangi gerekçelerle ve ne ölçüde karşılanabilir?
Eğer kadın ‘tam kusurlu’, erkek ise ‘kusursuz’ ya da ‘daha az kusurlu’ olarak kabul edilmişse, Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesi uyarınca erkek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. Maddi tazminat, evlilik nedeniyle uğradığı zararın telafisi; manevi tazminat ise kişilik haklarına yapılan saldırının karşılığı olarak öngörülür. Mahkeme, tarafların sosyoekonomik durumuna, evliliğin süresine ve kusur yoğunluğuna göre bu talepleri kısmen ya da tamamen kabul edebilir.
4- Kadının tam kusurlu bulunması, boşanma sonrasında nafaka yükümlülüğü açısından ne anlama geliyor?
Boşanma davasında ‘tam kusurlu’ eşin nafaka talebi, TMK 175’e göre reddedilebilir. Yasa, yoksulluk nafakası talebinde bulunacak eşin ‘daha ağır kusurlu’ olmamasını şart koşar. Bu olayda kadın tam kusurlu bulunduğu için, eşinden nafaka talep etmesi hukuken mümkün değildir. Aksine, erkek yoksulluğa düşecekse ve kusursuz ya da az kusurluysa, nafaka alma hakkına sahip olabilir.
5- Bu karar, benzer nitelikteki boşanma davaları için bir emsal teşkil eder mi?
Evet, bu karar benzer uyuşmazlıklarda emsal niteliği taşıyabilir. Özellikle evlilik birliğinde mali katkının sadece tek bir eşin sorumluluğunda olamayacağı, diğer eşin de imkânları ölçüsünde birliğe katkı sağlama zorunluluğu olduğu vurgulanmış olur. Mahkemelerin artık sadece fiziksel şiddet veya aldatma gibi klasik kusur türlerine değil, mali yükümlülüklerin ihlali gibi daha geniş kapsamlı davranışlara da hassasiyetle yaklaştığını gösteriyor.
6- Gelecekte bu tür davaların önüne geçmek için ne gibi önlemler alınması gerekir?
Bu tür ihtilafların önüne geçebilmek için evlilik öncesinde ya da evlilik sırasında mal rejimi sözleşmeleri yapılması büyük önem taşıyor. Ayrıca eşler arasında açık bir finansal iletişim kültürünün olması da önemli. Özellikle mal ayrılığı rejimi veya katkı oranlarının açıkça belirlendiği sözleşmeler hem mal paylaşımını hem de kusur değerlendirmelerini daha şeffaf ve adil hale getirebilir.


