Bursa’da sessiz tehlike! Geçen yıl keşfedilen fay büyük bir deprem üretebilir mi? ‘Yaklaşık 100 kilometre uzunluğunda, şehrin içinden geçiyor’
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Son iki gündür Bursa’da art arda yaşanan depremler, bölgedeki fay hatlarını yeniden gündeme getirdi. Özellikle dün yine Gemlik’te meydana gelen 4,3 büyüklüğündeki sarsıntı, kent merkezinin yanı sıra İstanbul ve Yalova’da da hissedilince, halkta tedirginlik yarattı. İlk değerlendirmelerde olumsuz bir durum rapor edilmezken, depremin derinliğinin ise 12,9 kilometre olarak açıklandı.
GEÇEN YIL KEŞFEDİLEN FAY DA TEHLİKELİ Mİ?
Bu gelişmelerin ardından, geçen yıl basına yansıyan ve bilim insanları tarafından keşfedildiği iddia edilen ve daha önce resmî haritalarda henüz yer almayan ‘Kayapa-Yenişehir Fay Hattı’, yeniden sosyal medyanın ve uzmanların radarına girdi. Ankara, Kocaeli ve Eskişehir Teknik Üniversiteleri’nin ortak çalışmasıyla ortaya çıkarılan bu fay hattının, büyük bir deprem üretme potansiyeline sahip olduğu belirlenmişti.
TİMSAH ARENA İLE ŞEHİR HASTANESİ ARASINDAN GEÇTİĞİ ÜZERİNDE DURULUYOR
Geçen yıl açıklanan bilgilere göre, Çek-Ayır havzasını biçen Kayapa-Yenişehir Fayı (KYF), batı kesiminde Kayapa bölgesinden Bursa Ovası’na uzanan kısmı 40 kilometre uzunluğunda, doğu kesiminde Yenişehir’e devam eden kolu ise 55 kilometre uzunluğunda olduğu ifade ediliyor. Kayapa Deresi’nden Bursa-batı havzasına uzanan fayın, şehir merkezine Timsah Arena ile Şehir Hastanesi arasından geçtiği belirtiliyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında, hem son depremleri hem de Kayapa-Yenişehir Fayı olarak adlandırılan fayın doğruluğunu ve olası risklerini daha iyi anlayabilmek için konuyu deprem bilimcilere sordum.
‘BU HAT, ÖNCEDEN BİLİNEN AMA SON YAPILAN ÇALIŞMALARLA VARLIĞI TEKRAR TEYİT EDİLEN BİR FAY’
Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Fayın isminin ne olduğu çok da önemli değil; önemli olan geçtiği yer. Bu fay hatları Bursa Ovası’ndan, yani doğrudan Bursa’nın içinden geçiyor. Ancak detaylı bir analiz yapılabilmesi için üzerinde daha kapsamlı çalışmaların yürütülmesi gerekiyor. Bu hat, zaten daha önce bilinen ama son yapılan çalışmalarla varlığı tekrar teyit edilen bir fay” ifadelerini kullandı.
İki gündür meydana gelen depremlere de değinen Prof. Dr. Süleyman Pampal, bölgedeki küçük çaplı depremlerin daha büyük bir depremin habercisi olabileceği uyarısında bulundu. Pampal, “Gemlik bölgesindeki fay hattı, Kuzey Anadolu Fayı’nın kuzey koluna ait. Bu bölgede sismik boşluk olarak tanımlanabilecek ciddi bir kesim bulunuyor. Gemlik civarındaki küçük depremler, adeta İznik Depremi’ni üreten fayın yeniden hareketlenmeye başladığına dair ön sinyaller gibi değerlendirilebilir; bir tür hazırlık süreci olarak yorumlanabilir” ifadelerini kullandı.
‘YAKLAŞIK 100 KİLOMETRE UZUNLUĞUNDA VE 7 BÜYÜKLÜĞÜNE KADAR DEPREM ÜRETEBİLİR’
“Az da olsa bilinen bir fay hattı üzerinde yapılan çalışmaydı” diyen Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Bu fay yaklaşık 100 kilometre uzunluğunda… Bursa ve çevresindeki faylar kadar da önemli” dedi.
Gemlik’te gerçekleşen depremler sonrası, bölgenin 7 büyüklüğüne kadar deprem üretebileceği üzerinde duruldu. Prof. Dr. Şükrü Ersoy’a Kayapa-Yenişehir Fayı olarak adlandırılan fayın da aynı büyüklükte deprem üretip üretemeyeceği sorulduğumda, bu fayın da 7 büyüklüğüne kadar deprem üretme potansiyeline sahip olduğunu özellikle vurguladı.
Gemlik’te meydana gelen 4,3 büyüklüğündeki sarsıntı, kent merkezinin yanı sıra İstanbul ve Yalova’da da hissedilince, halkta tedirginlik yarattı.
ALÜVYAL ZEMİNLER BURSA İÇİN KRİTİK DEPREM RİSKİ OLUŞTURUYOR
Ayrıca Prof. Dr. Şükrü Ersoy, Bursa’nın bazı bölgelerinde bulunan alüvyal zeminlerin deprem açısından yüksek risk taşıdığını da belirterek, “Alüvyal zeminler, olası büyük bir depremde etkilenme oranını artırıyor. Bursa’nın 3,5 milyonu aşan nüfusu göz önüne alındığında, bu tehdidin ciddiyetle ele alınması gerekiyor” dedi.
Ayrıca Prof. Dr. Ersoy, bu tehdidin ancak kapsamlı bir kentsel dönüşüm planı ile bertaraf edilebileceğini vurgulayarak, “Bilimsel veriler ışığında hareket etmek hem can hem de mal kaybını önlemenin en önemli yolu” ifadesini kullandı.
‘TÜRKİYE’DE FAY HARİTALARINI ÇİZEN VE RESMİYET KAZANDIRAN KURUM MTA’DIR’
Ancak bazı bilim insanları, bir fayın varlığının resmiyet kazanabilmesi için yalnızca saha gözlemlerinin yeterli olmadığını, bu tür bilgilerin devlet kurumları tarafından doğrulanması gerektiğini vurguluyor. Bu görüşü savunan isimlerden biri de Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir.
“Olmayan bir fayın ortaya çıktığı” ya da “yeni bir fay bulunduğu” gibi durumların devletin yetkili kurumları tarafından değerlendirilip açıklandığının altını çizen Prof. Dr. Hasan Sözbilir, “Hangi fayın yasal ve bilimsel anlamda geçerli olduğu kararını da bu kurumlar verir” dedi ve ekledi:
“Yani, bir kişi ya da grubun ‘fay buldum’ demesi yeterli değildir; bu iddianın doğruluğu için MTA’nın (Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü) sürece dahil olması gerekir. Çünkü bir fayın deprem üretme riski taşıyıp taşımadığı, depremsellik durumu gibi konular MTA’nın bilimsel kurulları tarafından incelenir. Türkiye’de fay haritalarını çizen ve resmiyet kazandıran kurum MTA’dır.”
‘TÜRKİYE DİRİ FAY HARİTASI 2025 YILI SONUNDA GÜNCELLENECEK’
Türkiye Diri Fay Haritası’nın en son 2011 yılında güncellendiğini vurgulayan Prof. Dr. Hasan Sözbilir, “Ondan önceki harita ise 1996 yılına aitti. Örneğin, 1990’lardaki verilere göre Türkiye’de yaklaşık 150 fay olduğu biliniyordu. Ancak 2011 yılında bu sayı 485’e yükseldi. MTA adına çalışan bilim insanlarından biri olarak, yaklaşık iki yıldır bu konuda çalışmalar yürütüyoruz. 2025 yılının sonunda yeni Diri Fay Haritası güncellenecek” dedi.
Zaman zaman medyada ‘diri fay haritası güncellendi’ şeklindeki haberlerin yanıltıcı olduğunu da söyleyen Prof. Dr. Sözbilir, “Henüz harita güncellenmedi; bu uzun soluklu bir proje ve hâlâ devam ediyor. Özetle, bu süreç tamamen devletin denetiminde ve bilimsel kurulların gözetiminde yürütülüyor” ifadelerini kullandı.
“Güncellemeyle birlikte Türkiye’deki fay sayısı belki de 500’ü aşacak” diyen Prof. Dr. Sözbilir, “İddia edilen bazı faylar da ya bu haritaya dâhil edilecek ya da edilmeyecek. Ama kesin olan bir şey var ki bilimsel kriterlere uymayanlar yer almayacak” şeklinde konuştu.


