CHP de şaibeli kurultay savaşı: Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu... Mahmut Övür yazdı
Sabah sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
CHP şaibeli kurultay kavgasıyla çalkalanıyor. Parti içindeki derin kriz Nevşin Mengü, akademisyen Emrah Gülsunar ve trollerin açıklamalarına zehir zemberek yanıt veren Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamasıyla daha da alevlendi. Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür de bugünkü köşesinde söz konusu kavgası kaleme aldı.

İşte Mahmut Övür'ün 'CHP içi savaşın böylesi görülmedi' başlıklı yazısı:
CHP tarihine, kurultaylar ve biraz da hizipler kavgası tarihi demek hiç yanlış olmaz. O kurultaylarda toplumla buluşan siyaset üretilmediği için de 75 yıldır tek başına iktidar olamadı. Ama şu ayrımı da yapmak gerekiyor; belki 2005'teki Baykal-Sarıgül kapışması hariç hiçbir dönemde CHP içi iktidar savaşları bugünkü kadar kirli bir zeminde sürmedi. Bir yanda delegelerin satın alındığı iddiasıyla açılan "şaibeli kurultay" davası, diğer yanda İstanbul Büyükşehir'de başlayan ve Adana'ya kadar uzanan inanılmaz "yolsuzluk" iddialı soruşturmalar CHP'yi çöküşün eşiğine getirdi.

Bu sıkışmayı CHP yönetimi makul ve güçlü bir siyasetle aşabilirdi. Ama ne yazık ki CHP yönetimi ve genç Genel Başkanı Özgür Özel, makulleşme yerine sokağı, siyaset yerine de İmamoğlu'na müritliği tercih edince meydan "aydınlanmacı" trollere kaldı.
Onlar da "şaibeli kurultay" korkusuyla üzerlerine düşeni yaptı ve CHP tarihinde pek şahit olunmayan bir iç savaşın fitili ateşlendi.
CHP yönetimine militanca destek veren gazeteci Nevşin Mengü "yalan" olduğu apaçık haberiyle, akademisyen Emrah Günsunar ise saygısız tweet'iyle ihtimaldir çıkacak yangına benzin döktüler. Nedeni de komik ötesi: "Kılıçdaroğlu mahkemeye gitsin, 'Şaibe yok' desin." Sanki davayı Kılıçdaroğlu açtırmış gibi. Bu kervana, Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı döneminde "Kılıçdaroğlu Doktrini" üretecek kadar uçan ve şehir şehir dolaşarak anlatan İstanbul Milletvekili Yunus Emre de katılınca ortalık savaş alanına döndü.


Döndü; çünkü Emre, Kılıçdaroğlu'na destek verenleri düşman ilan ederek adeta meydan okuyordu:
"Dahili ve harici bedhahlara sesleniyorum: Elinizden geleni ardınıza koymayın. Bırakın partiyi teslim almayı, merdivenlerine yaklaşamayacaksınız. Atatürk'ün partisine çökemeyeceksiniz."
Herhalde vesayet günleri alışkanlığı, yoksa mahkeme kararına böyle meydan okunur mu?
Bu açık açık şaibe korkusunun CHP yönetimini sardığının işareti. Aslında bu noktada bile iktidarla normalleşmeyi beceremeyen Özel, parti içi normalleşmeyi sağlayabilir, hakaretlere tepki verebilirdi. Ama sustu.
O sustu ama Kemal Kılıçdaroğlu susmadı ve gündeme bomba gibi düşen bir çıkış yaptı. Zehir zemberek yapılan açıklama, bir savaşın ilanıydı.
Önce "fonlanan sözde akademisyenlere, iftira ve manipülasyonla mesleklerini kirleten bazı gazetecilere" seslendi:
"Beni direklere asacaklara, silahla vuracaklara, beni yakacaklara, taşlatacaklara, bir adım attırmayacaklara ve lamalara söylüyorum: Sizden korkan sizden namerttir."

Sonra yine üstü kapalı "hançerci" siyasetçilere gönderme yaptı:
"Ve ne yazık ki, dün siyasi ikballeri uğruna yanımda saf tutan, bir zamanlar benimle yol yürümeyi bir övünç sayarken bugün başka mecralara savrulmuş bazı siyasetçiler de bu koroya katılmış durumda. Hepsi bir ağızdan, hiçbir bilgi sahibi olmadığım, hiçbir dahlimin bulunmadığı bir konuda konuşmamı talep ediyorlar."

Son sözü de tam bir "savaş" çağrısıydı:
"Benden bir mesaj bekleyen herkese buradan açıkça sesleniyorum: Herkes bilsin ki; bu partinin düşmanlarını, yine bu partinin harim-i ismetinde boğmaya muktediriz."
Bu tablo, Özgür Özel'in süreci yönetemediğini gösteriyor. PKK'nın silah bıraktığı bir zamanda parti içi kavgayı bile bitiremeyen hatta derinleştiren Özel, çaresizce İmamoğlu'na sarılarak ve saldırılar karşısında susarak kendi eliyle CHP'yi bölünmenin eşiğine getirdi.

Ortada sadece şaibeli kurultay meselesi yok, arkasından CHP'nin asıl kaderini belirleyecek İBB eksenli "yolsuzluk, rüşvet ve irtikâp" iddiasıyla açılan dava geliyor.
Siyaset üretmeden, yüzleşmeden buradan çıkış yok.



