CHP’ye kumpas davası

O ses kaydını Erk Acarer yayınladı.

İmamoğlu, CHP kurultayının gerçekleştiği 4 Kasım 2023 günü Kılıçdaroğlu ile telefonla görüşüyor.

İlk tur bitmiş.

İkinci tura geçilmiş.

Kılıçdaroğlu, o sırada evinde…

İmamoğlu ise kurultay salonunda.

Kılıçdaroğlu, çekilmeye karar vermiş.

İmamoğlu, lideriyle görüşürken, ortamdan biri ses kaydı almış. İBB Başkanı, çekilme kararını ilçe seçim kuruluna bildirebileceklerini ya da kendisi tarafından yazılı başvuru yapılabileceğini belirterek, “Sizin adınıza en yakışan şekliyle yapabiliriz. Nasıl arzu ederseniz” diyor.

Hatta Kılıçdaroğlu, Özel’in elini kaldırmak istediğini belirtince “O daha doğru olur” diyor.

Kayıt hiçbir sürpriz içermiyor.

Kılıçdaroğlu, kurultaydan sonra Sözcü’ye verdiği bir söyleşide, diyalogları doğrulamıştı.

Artık olan oldu.

Aradan bir buçuk yıl geçti.

Derdim, kurultay tartışmasına ve parti içi kavgaya taraf olmak değil.

Bilakis uzak durmaya çabalıyorum.

Kaydın tek bir önemi var:

Eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın yalan beyanıyla CHP kurultayı için dava açıldığını ispatlıyor oluşu.

Malum…

Savaş, kurultay iddianamesinin tek şikayetçisi.

İfadesinde şunları söylüyor:

“İmamoğlu’nun ilk tur sonunda Kılıçdaroğlu’nun çekilmesi yönünde telkinlerde bulunduğunu olaya vakıf olan bir gazeteciden duydum. Bu açıklama üzerine kurultaya gelen delegelerin iradesi fesada uğratılmıştır.”

Halbuki Erk Acarer’in paylaştığı ses kaydında, çekilme talebinin Kılıçdaroğlu’ndan geldiği anlaşılıyor.

Savaş, aynı ifadesinde bana da iftira attı.

31 Mart’tan önce ‘deprem suçlusu’ imajını düzeltmek amacıyla benimle görüşebilmek için kırk takla atan Savaş, ifadesinde, “İmamoğlu’nun yönlendirmesi sonucu Kılıçdaroğlu’nun çekildiği yönünde yanlış bilgi” verdiğimi iddia ediyor.

Oysa olay böyle değil!

Kurultayda Sözcü TV’de canlı yayındayım.

Yanımda gazeteci Altan Sancar var.

Sancar’a Kılıçdaroğlu’nun çekildiği bilgisi geldi.

Teyit için Kılıçdaroğlu’nun sağ kolu Bülent Kuşoğlu’nu aradım.

Kuşoğlu, “Çekildi, çekiliyor” diyerek, doğruladı.

Bu yanıtı canlı yayında aktarıp sosyal medyamda paylaştım.

Sözcü TV’nin kaydı incelenseydi, Savaş’ın utanmaz bir yalancı olduğu gün yüzüne çıkacaktı. Ancak kurultay savcısının maksadı, CHP’yi kargaşaya sürüklemek olduğu için Savaş’ın iftirasını doğru kabul etti.

Deprem suçlusu Savaş, 6 Şubat’ta enkaz altında kalan itibarını, şerefli sahibi insanlara iftira atarak kurtaracağını sanıyor.

Yargılanmaktan ve tutuklanmaktan korktuğu için CHP aleyhindeki bütün operasyonlarda kendisini kullandırıyor.

Aslında tek ‘şikayetçi’ Savaş değildi.

Kurultay soruşturması, Erkan Çakır’ın iddialarıyla başladı.

Fakat Çakır sabıkalı bir dolandırıcı ve istismar ettiği kadınların parasını alıp onları tehdit edecek kadar düşkün bir karakter olduğu için şikayetçiler arasına konmadı.

Bana sorarsanız…

Çakır’ın ‘emekleri’ yok sayıldı.

Bu iddianameye adı mutlaka konmalıydı!

Tolgahan Erdoğan adlı seyyar müfteri, Ankara ve İstanbul’daki CHP soruşturmalarına deli saçması iftiralarıyla yön veriyor.

Bakın, Ankara’daki ifadesinde ne saçmalıyor.

“06.11.2023 günü Moda’da kafede otururken yan masada bulunan iki UBER şoförünün kurultayla ilgili konuşmalarına denk geldim. Kendilerine yönelerek, merakımdan dolayı konuştuğumda ‘Abi 5 Kasım 2023 pazar günü Laleli'de 4 döviz bürosu açtırdılar’ dediler. ‘Ne için açıldı?’ diye sorduğumda ‘4 Vito arabayla İstanbul Planlama Ajansı’ndan 6-7 kişiyi alarak, büroların olduğu yere gittik’ dediler. Götürdükleri kişilerin bavullarla geri dönerek, arabaya bindiklerini ve onları aldıkları yere bıraktıklarını söylediler. Bana ‘Arabada 50 milyon dolar taşıdıklarını duyduklarını söylediler.”

Neresinden tutsanız, elinizde kalır.

Bir kere, kurultayın ilk günü 4 Kasım’daydı.

Özel seçilmiş, Kılıçdaroğlu kaybetmişti.

5 Kasım’da Parti Meclisi seçimleri yapılıyordu.

Genel başkan seçildikten sonra ne diye para dağıtılsın?

Zaten döviz bürosu sahipleri suçlamaları reddetti.

MASAK, hesaplarda para akışı tespit etmedi.

Bunsa rağmen Tolgahan Erdoğan adlı ‘seyyar müfretiye’ itibar edilip iftiraları iddianameye taşındı.

Bu zavallı, 50 milyon TL’lik evde oturduğumu ileri sürdü.

Oysa ben kiracıyım.

Evim, iskansız olduğu için çevredeki diğer evlerden daha ucuz.

Neyse ki savcı iftirasına iddianamesinde yer vermedi.

Ankara, Tolgahan Erdoğan’a itibar eder de, İstanbul geri durur mu…

Bu karakter fukarasının bir başka ipe sapa gelmez iddiası, eski İmar A.Ş. Genel Müdürü Onur Soytürk’e soruluyor.

Tutanaktan alıntılıyorum:

“Elçin Karaloğlu, Vaniköy’deki kaçak villa olayında da gündeme geldi. Bu olayda belediyeye 10 milyon dolara yakın rüşvet verildi. Elçin’e işi Sinan Akçiçek getirdi. Sinan, (CHP) eski Eyüpsultan ilçe başkanıydı. Daha sonra işin içine Mezarlıklar Müdürü Ayhan Koç ve Zeytinburnu Belediye Başkan adayı Onur Soytürk girdi. 30 milyon lira Sinan’a verildi. Sinan kendisine lüks araç aldı. 5 milyon, Koç’a verildi. Geri kalan paranın Soytürk tarafından HSBC isimli bankanın Atina şubesine kayınpederi adına yatırıldığını duydum. Parayı sınıra kadar belediyenin cenaze aracıyla taşımışlar!”

Cevabı ben değil, Soytürk versin:

“Kayınpederim 2021’de vefat etmiştir. Atina’da bulunmamıştır. HSBC’de hesabım yoktur. Atina’da hiç bulunmadım.”

Cenaze arabasıyla para taşıma iddiası, ancak hastalıklı bir zihin dünyasının dışavurumu olabilir.

Ve dahası, Soytürk’ün kayınpederi o tarihte ölmüş.

HSBC’nin ise Atina’da bir şubesi yok.

Tolgahan Erdoğan ya tımarhanelik vakadır, sanrılarını sayıklıyordur ya da çıkar şebekelerinin el aletidir, kendisine belletilenleri ötüyordur.

Savaş ve Erdoğan’dan başkaları da var.

Hasan Hüseyin Özyurt’un resmi evrakta sahtecilik, dolandırıcılık, cinsel taciz ve cinsel istismar gibi suçlardan 50’ye yakın dosyası var.

Halen tutuklu…

Muteber tanık muamelesi yapılan bu kriminal tip şunları diyor:

“KİPTAŞ üzerinden 50 daire Özel’e oy vermeleri için delegelere dağıtılmış. Kimlere dağıtıldığını bilmiyorum. Birçok delegeye i-phone cep telefonları dağıtılmış.”

Duymuş…

O söylemiş…

Beriki fısıldamış…

Nerede KİPTAŞ’ın 50 dairesi?

Telefonlar ve alışveriş kartları kime verilmiş?

Bilmiyormuş!

Cep telefonu dağıtıldığı safsatasının bir başka ‘tanığı’ ise Serda Tandoğan Kuru.

Kuru, şunları söylüyor:

“Kurultay salonuna girince salonun zemin kısmında çok sayıda boş i-phone marka telefon kutuları gördüm. Sonradan öğrendiğime göre Özel'i destekleyen ekip tarafından bütün delegelere dağıtılmak üzere cep telefonlarını hazırlamış, salonda görüşüp ikna ettiklerine vermişler. Telefon alan delegeler taşımanın zor olması ve görüleceği düşüncesiyle kutudan alarak cebine koymuş, kutusunu salona atmış.”

Yani, düşünün.

Cep telefonunun görülmesinden çekinen ‘satılık’ delegeler öyle sinsi ki, cihazı cebine koyup kutusunu ulu orta salona atıyormuş.

Levent Çelik, Bandırma’da, ‘ismini hatırlamadığı’ ve ‘belediye meclis üyesi olduğunu söyleyen kişinin’ kurultaydan altı ay sonra bir sohbetteki şu sözlerini kanıt gösteriyor:

“Bizi hediye dağıtımında görevlendirdiler ancak güvenmeyip yakamıza takip için kamera takıp kayıt aldılar. Telefon ve hediyeleri dağıtıp dağıtmadığımızı kontrol ettiler.”

Çelik, “Bu söylemlere itibar etmedim” diye eklese de sonradan şikayetçi olmuş.

Hiç mi itibar edilecek tanık ya da iddia yok?

Var.

İki tane…

Örneğin, Erzurum Uzundere İlçe Başkanı Yusuf Göğerkaya, İl Başkanı Serhat Can Eş tarafından Özel’i desteklemeleri karşılığında kendisine ve iki delegeye biner dolar verildiğini öne sürüyor.

Eş, iddiayı reddediyor.

İki delegenin ya ifadesi alınmamış…

Ya da alınmış ama iddianameye konmamış.

Göğerkaya’nın iddiası başka tanık ve kanıtlarla doğrulanmıyor.

Buna rağmen Eş, davanın 12 sanığından biri.

Aynı şekilde eski Bitlis İl Başkanı Veysi Uyanık, CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat’tan delegeye dağıtmak üzere 100 bin TL TL ve alışveriş kartları aldığını ileri sürüyor. Paraları il başkanına, ilçe başkanına ve iki delegeye 20’şer bin TL halinde dağıttığını, kalan 20 bin TL ile onlara içki ve yemek ısmarladığını savunuyor.

Uyanık’ın para verdiğini söylediği Metin Güzelkaya, iddiaları kabul etmiyor. Adı geçen diğer CHP’lilerin ifadesini göremiyoruz.

Buna rağmen Güzelkaya da yargılanıyor.

İki iddia dışında iddianame 40 sayfalık iftira yığını…

Savcılık AK Parti ya da MHP hakkında böyle bir dava açabilir mi?

Herkes biliyor ki asla!

Bu dava, yargı eliyle CHP’ye kurulmuş bir kumpastır.

“İddianameyi nasıl buldunuz?” diye sorduğum Kılıçdaroğlu’nun en yakın siyasetçilerden biri “Tatmin edici ve yeterli bulmadım” diye yanıt verdi. Bu siyasetçi kurultayda şaibe olduğunu düşündüğü düşünüyor. Ancak eldeki iddianameyle ceza verilmeyeceğini vurguluyor.

AK Parti, kurultay davasını CHP’yi iç kargaşaya sürüklemek, muhalefet edemez hale getirmek, birincilik tahtından indirmek ve iktidarının ömrünü uzatmak için imkan olarak görüyor. Kendince doğru bir hesap yapıyor.

Bu soruşturmada, Özel ve İmamoğlu’na muhalif bazı CHP’lilerden tanık ve belge temini yönünden yardım alındığı anlaşılıyor. Hatta şüphelilerin bile birlikte kararlaştırıldığını düşünüyorum. CHP’yi Özel’den ve İmamoğlu’ndan ‘geri almak’ için çabalayan kimi CHP’liler ile iktidar arasında fiili bir işbirliği var.

Özel ve Kılıçdaroğlu, CHP’ye kurulan bu kumpası bozabilir ve püskürtebilirler.

Özel’in parti içi muhalefeti kapsayacak adımları atması ve Kılıçdaroğlu’nu onore etmesi…

Kılıçdaroğlu’nun ise hizip lideri imajından sıyrılarak, CHP’nin onursal genel başkanları arasına katılmayı kabullenmesi gerekir.

Aksi takdirde CHP, iktidarın kışkırttığı iç kargaşadan tek parça halinde çıkamaz.

UĞURLAR OLSUN FERDİ BAŞKAN…

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, talihsiz bir kaza sonucu elektrik akımına kapılarak, aramızdan ayrıldı.

Manisa, büyük bir evladını kaybetti.

İnsanlık değerlerini kaybetmiş Akit’i saymazsak…

Tüm siyasi kesimler Ferdi başkanın ölümünden ötürü yas tuttu.

Ben Ferdi başkanla geçen 9 Mayıs’ta tanışmıştım.

Ferdi başkan, İstanbul’a geldiği hafta ev hapsinde beni ziyaret etti.

Alçakgönüllü, güler yüzlü ve iyi kalpliydi.

Hemencecik senli-benli olduk.

Ben hakkımdaki kurultay soruşturmasından bahsederken, operasyon aparatına dönüşmüş Tolgahan Erdoğan adlı seyyar müfteri tarafından iftiraya uğradığını anlattı. Bu tescilli yalancının sosyal medyada ipe sapa gelmez suçlamalar yazdığını söyledi.

Son altı ayda Zeyrek’in ve yüzlerce CHP’linin kapısına çarpılar atıldı. Kimileri tutuklandı, kimileri gözaltına alındı, kimileri sırasını bekliyor.

Ferdi başkan ise artık aramızda değil…

Halbuki 15 aylık görevi sırasında bambaşka bir hikaye yazdı.

Manisa’yı 1950 yılından sonra CHP’ye kazandırdı.

Beş Kent Lokantası, altı Halk Mandırası açtı.

Belediye borcunu yarı yarıya düşürdü, bilançoyu artıya geçirdi.

Maaşları yükseltti.

Annelere, çiftçilere ve engellilere destek verdi.

Yaşasaydı, geleceğin CHP iktidarında ülkeyi yönetecek kadrosu içinde olacaktı.

Ferdi başkana Allahtan rahmet, sevgili eşine, kızlarına, ailesine ve Manisalılara sabır diliyorum.

Bu arada, CHP lideri Özel’i kutluyorum.

Kah Saraçhane’de, kürsüde belediyesini koruyor…

Kah Silivri’de cezaevi kapısında, tutuklu belediye başkanları için isyan edip yakasını parçalıyor…

Kah Manisa’da, hastane önünde Ferdi başkan için nöbet tutuyor.

Özel, partisinin tüm evlatlarına sahip çıkarak, yeri geldiğinde öfkelenip yeri geldiğinde ağlayarak, büyük bir liderlik sergiliyor.