Cumhuriyet ve ifade özgürlüğü Agos
SonTurkHaber.com, Agos kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Kimisi peygambere laf söyletmiyor kimisi cumhuriyetine. Herkes beğenmediği sesi susturma gayretinde, sopayı ele geçiren diğerini dövme veya dövdürme peşinde. Bu bağlamda bunları söylediğiniz zaman da “Ne yani sen Çamlı’dan yana mısın, onun dediğine katılıyor musun?” diye soruyorlar veya Çamlı’nın ne kadar çapsız biri olduğunu anlatmaya koyuluyorlar. O adamın üç cümlesini dinleyen biri ne kadar çapsız olduğunu anlar zaten ama konunun bununla bir ilgisi yok çünkü ifade özgürlüğü demek sadece kaliteli ve komplike fikirler ifade edilebilir; saçma fikirler, safsatalar edilemez demek değildir. Aynı şekilde, “Sen de mi öyle düşünüyorsun?” sorusu da ifade özgürlüğünün doğru fikir-yanlış fikir ikilemiyle ne derece özdeşleştiğini ortaya koyuyor. Halbuki, “bu sözler, ifade özgürlüğü kapsamındadır” demek o sözlerin mutlaka ifade edilmesi gerekir, söylenmesi doğrudur demek değildir; söylendiğinde veya başka bir yolla ifade edildiğinde kamu otoritesi tarafından cezalandırılmamalı demektir.
Geçen hafta Leman dergisinde yayınlanan bir karikatür sebebiyle ifade özgürlüğü meselesinden bahsetmiştik. Bu hafta gözlemlediğimiz bir başka örnek ifade özgürlüğü kavramının ne olduğunun ve ne olmadığının Türkiye’de sadece bir kesim tarafından değil toplumun geneli tarafından bilinmediğini belki de bilinmek istenmediğini gösterdi.
AKP milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı, nam-ı diğer Yeliz, cumhuriyetin kurulmasına “kanlı darbe” diyen ve Türkiye’nin ilerleyebilmesi ve “büyük devlet” olabilmesi için bu “darbeyle helalleşmesi ve hesaplaşması” gerektiğini söyleyen bir tweet attı.
Bunun üzerine aralarında gazetecilerin, yorumcuların, yazarların da olduğu birçok kimse savcıları göreve çağıran yani Çamlı’nın kamu otoritesi tarafından cezalandırılarak susturulması gerektiğini söyleyen ifadelerde bulundular ve “peygamber karikatürü” meselesindekine benzer bir infial yükseldi ama bu sefer toplumun başka bir kesiminden. Bu sefer dini bir dokunulmazlık veya kutsal değil siyasi bir dokunulmazlık devreye girdi. Kimisi peygambere laf söyletmiyor kimisi cumhuriyetine. Herkes beğenmediği sesi susturma gayretinde, sopayı ele geçiren diğerini dövme veya dövdürme peşinde. Bir türlü bu kısır döngü veya duvar aşılamıyor.
Bu bağlamda bunları söylediğiniz zaman da “Ne yani sen Çamlı’dan yana mısın, onun dediğine katılıyor musun?” diye soruyorlar veya Çamlı’nın ne kadar çapsız biri olduğunu anlatmaya koyuluyorlar. O adamın üç cümlesini dinleyen biri ne kadar çapsız olduğunu anlar zaten ama konunun bununla bir ilgisi yok çünkü ifade özgürlüğü demek sadece kaliteli ve komplike fikirler ifade edilebilir; saçma fikirler, safsatalar edilemez demek değildir. Aynı şekilde, “Sen de mi öyle düşünüyorsun?” sorusu da ifade özgürlüğünün doğru fikir-yanlış fikir ikilemiyle ne derece özdeşleştiğini ortaya koyuyor.
Halbuki, “bu sözler, ifade özgürlüğü kapsamındadır” demek o sözlerin mutlaka ifade edilmesi gerekir, söylenmesi doğrudur demek değildir; söylendiğinde veya başka bir yolla ifade edildiğinde kamu otoritesi tarafından cezalandırılmamalı demektir. Benzer şekilde, bazı sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu söylediğinizde sanki kimse o sözleri ve söyleyeni eleştirmesin, karşı çıkmasın demişsiniz gibi tepkiler geliyor. “Ne yani buna bir şey söylemeyelim mi?” diyorlar. İfade özgürlüğü herkes için olduğuna göre tabii ki herkes de yanlış bulduğu ifadelere karşı çıkacak, gerekirse yerin dibine sokacak. Sorun, karşı çıktığınız fikri devlet eliyle bastırmak istediğinizde ortaya çıkıyor.
İfade özgürlüğü hakkında yanlış anlaşılan bir başka husus da şu: “Bu sözler, ifade özgürlüğü kapsamındadır” dediğinizde sanki “herkes ona zemin, mecra sağlamalıdır, sözcülüğünü veya aracılığını yapmalıdır” demişsiniz gibi anlaşılıyor. Oysa ki hayır, katılmadığınız fikre size ait platformlarda, örneğin, yönettiğiniz gazetede veya size ait sosyal medya sayfanızda yer verip vermemek sizin tercihinizdir. Size aykırı gelen fikirlere yer vermemek belki başka açılardan, örneğin tahammülsüzlük olarak eleştirilebilir ama ifade özgürlüğünün çiğnenmesi değildir. Hele, sosyal medya söz konusu olduğunda fikirler bir yana öyle tavır ve tutumlar var ki siz bunları kendi sayfanızda veya hesabınızda görmek istemediğinizde ve onları engellediğinizde bu ifade özgürlüğünün çiğnenmesi demek değildir.
İfade özgürlüğünün sınırları mümkün olan en geniş noktaya taşınmalıdır. Bu minvalde kanımca hakaret bile ifade özgürlüğü sınırları içinde değerlendirilmelidir. Başka bir deyişle ceza kanunda yer bulan ve dolayısıyla cezalandırılan bir eylem olarak hakaret suçu diye bir suç olmamalıdır. Başka sakıncaların yanı sıra hakaretin objektif ve somut sınırlarını belirlemek kolay değildir. Hakaret karşınızdakinin duygu durumuyla çokça ilgili olduğundan neyin kime göre hakaret olduğu değişecektir.
Bazıları belki bu dediğime de katılmayacaktır ama bence suç sayılması gereken eylem tehdittir. Örneğin, Çamlı “Bütün cumhuriyetçileri direklerde sallandıracağız” veya bir zamanlar Sedat Peker’in Barış Akademisyenleri için söylediği gibi “kanlarında duş alacağız” gibi bir ifadede bulunsaydı bu en azından kovuşturmayı hak ederdi.


