Denizlerde değişen tuzluluk ve pH dengesi balıkları olumsuz etkiliyor
SonTurkHaber.com, T24 kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Ekoakustik uzmanı ve sosyolog İpek Oskay, iklim değişikliğinin deniz suyunun sıcaklık, tuzluluk ve asit oranını değiştirdiğini, bunun da deniz altındaki ses ortamını bozabildiğini belirterek, "Ses sinyallerini yanlış algılayan balıkların, avcılardan kaçınma ve çiftleşme davranışları olumsuz etkilenebiliyor." dedi.
Oskay, çalışmalarının biyoloji ile akustik biliminin kesiştiği disiplinler arası bir alana odaklandığını, atmosferik, mekanik ve insan kaynaklı seslerin ekosisteme olan etkilerini araştırdığını söyledi.
İnsan seslerinin ve davranışlarının ekosistemle olan ilişkisini anlamadan doğanın bütününü kavramanın mümkün olmadığını ifade eden Oskay, "Denizlerin 200 metreden sonrası yani büyük bölümü tamamen karanlık. Su altında ses çok önemli bir yön bulma, birlikte hareket edebilme, tehditlerden korunma ve üreme aracıdır." diye konuştu.
Oskay, sesin suda, havadan 4-5 kat daha hızlı hareket ettiğini, sıcaklık, tuzluluk ve pH gibi değişkenlerin bu durumu etkileyen faktörler olduğunu kaydetti.
Balıkların, kemiklerini sürterek ya da hava keselerindeki kasları titreştirerek ses ürettiklerini anlatan Oskay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Besin zincirinin altındaki canlılar zarar gördüğünde tüm ekosistem bundan etkileniyor""Karides ve ıstakoz gibi kabuklular antenlerindeki tüy benzeri yapılarla titreşimleri algılıyor. Kendi seslerini ise antenlerini ya da karınlarını birbirine sürterek çıkarıyorlar. Canlılar türlerine göre iç kulak ve deri yoluyla duyuyor ve tüm vücutlarıyla sesi titreşim olarak algılıyor. Deniz tabanına vuran sesler tüm bedenlerini titreştirerek algılayan canlıları doğrudan etkiliyor. Besin zincirinin altındaki bu canlılar zarar gördüğünde tüm ekosistem etkileniyor."
Mercan restorasyonu çalışmalarında su altı seslerinin kritik rol oynadığını vurgulayan Oskay, mercan larvalarının yerleşecekleri alanı seçerken akustik sinyallerden faydalandıkları bilgisini verdi.
Deniz suyundaki sıcaklık, tuzluluk ve pH değişimlerinin sesin hareketini etkilediğinden bahseden Oskay, canlıların bu değişimlere adapte olmaya çalıştığını ancak iklim değişikliğinin etkilerinin çok hızlı gerçekleştiğini ve bu durumun canlıların yön bulmalarını zorlaştırdığına işaret etti. Oskay, şöyle devam etti:
"İklim değişikliğiyle birlikte deniz suyu ısınıyor, bazı bölgelerde tuzluluk artıyor, bazı bölgelerde ise pH dengesi değişiyor. Suyun tuzluluk oranı arttığında ses daha hızlı hareket ediyor, pH dengesi değiştiğinde tuzluluk dengesi değişerek sesin hareketini etkiliyor ve doğru algılanmamasına neden oluyor. Bu da sinyallerin alıcıya ulaşamamasına neden oluyor. Alıcıya ses ulaştıramamak, çarpışmalara, tehdidi zamanında algılayamamaya ve üreme sorunlarına yol açıyor. Gürültü arttıkça canlılar seslerini alıcıya ulaştırmak için daha yüksek ses çıkarmak zorunda kalıyor. Bu da enerji kaybına yol açarak daha fazla besin ihtiyacı doğuruyor. Ancak balıkçılık baskısı ve iklim değişikliğinin etkisi ile azalan besin nedeniyle balıklar iyi beslenemediği zaman enerji harcamamak için ses çıkarmamayı seçiyor."
"Boğaz’ı bir de su altından dinleyin"Marmara Denizi'nde ciddi su altı gürültüsü olduğunu kaydeden Oskay, gemilerin belirli alanlarda saatte 20 kilometre hızla gitmesinin deniz canlılarına büyük fayda sağlayacağını dile getirdi.
Oskay, sözlerini şöyle tamamladı:
"Trafikte yaşadığımız kaosun aynısı deniz canlıları için de geçerli""İstanbul Boğazı çok güzel ama su altı gürültüsünü duysanız yaşanmaz dersiniz. Trafikte yaşadığımız kaosun aynısı deniz canlıları için de geçerli. Balıkların üreme dönemlerinde İstanbul gibi yoğun deniz trafiğinin olduğu bölgelerde rota değişikliği yapılmalı. Hava kabarcığı perdeleri gibi teknolojik çözümler mümkün. Suyun altındaki sesi konuşursak, çözüm bulmak da mümkün olur. Datça’da, büyük gemilere kapalı alanlarda sessiz ve sağlıklı bir su altı ses sistemi bulunuyor. İstanbul gibi kentlerde de motorların yavaşlatılması, rota değişimi gibi önlemlerle çözüm sağlanabilir." (AA)


