Deri patronu pilavcı oldu: Eski çıraklarım fabrika kurdu, ben buradayım Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Sabahın serinliğinde Bayrampaşa’nın ara sokaklarından biri. Egzoz kokusuna karışan sıcak pirinç buharı, tezgâhın etrafını sarmış. Küçük bir taburenin arkasında, yüzünde huzurlu bir tebessümle kepçesini kavrayan Şaban Sancaklı, her tabağa aynı özeni gösteriyor. Bir tabağa pilav, diğerine hikâyesinden bir parça koyuyor adeta.
O, bir zamanlar deri kemer imalatı yapan bir atölyenin patronuydu. Bugünse 60 yaşında bir pilavcı… Ama hâlâ kendi deyimiyle “usta” sadece pirinçte değil, hayatta da.

Gurmoss adlı kanalın hazırladığı videoya göre Şaban Sancaklı 2012’de, “bir arkadaşın tavsiyesiyle” pilav işine giriyor. Ne mutfağı var, ne deneyimi. Ama her gün deneye deneye öğreniyor. Pirincin kıvamını, suyun derecesini, tuzun ölçüsünü… "Yapboz yapar gibi,” diyor, “birçok pilav döktüm ama sonunda tadı tutturdum.”
Artık onun pilavı sıradan değil. Kemik suyuyla yapıyor, tavuk suyuna yüz vermiyor. Kaynar suya defne yaprağı, yenibahar, karabiber, soğan koyuyor. Bir tülbentin içine sarıyor ki suya aromasını bıraksın ama tanesi karışmasın. Sonra pirinci döküyor tencereye, bir yandan dua ediyor: “Ezilmesin, dişe gelsin, Allah bereketini versin.”
Bir gün, yıllar önce yetiştirdiği çıraklarından biri geliyor tezgâhın önüne. Lüks bir arabadan iniyor, Şaban’ı görünce şaşırıyor.
“Sen Şaban abi misin?” diyor. “Evet, benim,” diyor usta.
Adam eğilip elini öpüyor: “Abi, gel bizim yanımıza. Biz büyüdük, senin sayende. Yanımızda ol.” Ama Şaban başını iki yana sallıyor. “Ben burada mutluyum,” diyor. “Benim yerim tezgâhım. Helal kazancın verdiği huzuru hiçbir patronluk vermez.”
Bir süre sonra aynı çırakları ona sürpriz yapıyor. Toplanıp bir minibüs hediye ediyorlar. “Sen bize el verdin, biz de şimdi sana,” diyorlar. Şaban anlatırken hâlâ o anki şaşkınlığı sesine yansıyor.
HER TABAKTA BİR HİKÂYEŞaban’ın tezgâhına her kesimden insan uğruyor. Kimi fabrikatör, kimi işçi, kimi kağıt toplayıcısı. Hepsi aynı pilavı yiyor. Bazıları tebrik ediyor, bazıları “Dükkan aç” diyor. Hatta bir iş insanı ona zincir teklifi bile götürmüş. Ama Şaban reddetmiş: “Ben ortaklık sevmem. Ben kendi pilavımın ustasıyım.”
“UMUDUMU HİÇ KAYBETMEDİM”Sokak pilavcılığını küçümseyenlere aldırmıyor. Sahte para verenler olmuş, soğukta karda sabahladığı günler… Ama hep gülümsemiş. Çünkü biliyor: Her kazandığı lira, terinin karşılığı.
Bugün hâlâ sabah 11’de tezgâhını açıyor, öğleden sonra kapatıyor. Cumartesi günleri rakiplerini geziyor, kendiyle yarışıyor. “Bazı isim yapmış pilavcılardan daha lezzetliymişim,” diyor gülerek. “Benim pilavımdan yiyen bir daha mutlaka gelir.”
“HAYATA KÜSMEYİN”Sancaklı, hayatı boyunca çok şey kaybetmiş ama umudunu asla. Son sözünü verirken yine o sakin, bilge tavrıyla konuşuyor: “İnsanlara tek bir şey söylemek isterim: Hayata sımsıkı sarılın. Küsmeyin. Mücadele edin. Benim pilavımın sırrı da bu sabırla, sevgiyle, helalle yoğrulmuş olması.”


