Derinlerde uyuyan radyoaktif saatli bomba Bilim insanları uyardı: Milyonları tehdit ediyor
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
İkinci Dünya Savaşı'nı sona erdiren atom bombaları aynı zamanda nükleer enerji araştırmaları için de önemli bir dönüm noktası oldu. ABD ve Sovyetler Birliği'nin yanı sıra Avrupa'da da nükleer güçler, 1940'ların ortalarından itibaren bu alanda çok sayıda araştırma yürüttü. Özellikle Birleşik Krallık ve Fransa nükleer çalışmalarıyla öne çıktı.
O yıllarda, nükleer atıkların varillere doldurulup asfalt ve betonla kapatılarak denize atılmasının güvenli bir imha yöntemi olduğuna inanılıyordu. Dahası bu uygulama 1990 yılına kadar devam etti.
Şu an Atlas Okyanusu'nun tabanında 200 binden fazla radyoaktif atık varili bulunuyor. Bazıları 50 yılı aşkın zamandır burada bulunan varillerin çoğu Fransa'nın yüzlerce mil açığında yaklaşık 4 bin metre derinde yatıyor.
Bilim insanları, geçmişte yaptıkları açıklamalarda, bu atıkların denizlerdeki besin zincirine karışıp deniz canlıları tarafından emilebileceği konusunda uyarılarda bulundu.
Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde, radyoaktif maddelerin milyonlarca insanın tükettiği deniz ürünlerine bulaşması bunun sonucunda da doku hasarı ve kanser oranlarının artması gibi uzun vadeli sağlık risklerinin ortaya çıkmasından endişe ediliyor.
Şimdilerde Fransız bilim insanlarından oluşan bir ekip, "radyoaktif saatli bomba" olarak nitelendirilen bu batık varillerin akıbetini araştırıyor.
Daily Mail'in aktardığına göre, ekibin yürüttüğü iki misyondan ilki sırasında 3.355 adet varil tespit edildi.
Sonar ve otonom su altı robotu UlyX'i kullanan bilim insanları, Fransız kıyılarının yaklaşık 400 mil açığındaki abisal düzlüklerin haritasını çıkardı.
Gelecek yıl yapılması beklenen ikinci misyonda da bölgeden toplanan su, tortu ve deniz organizmalarındaki radyonüklidler ölçülecek.
Araştırmacılar ayrıca, varillerden kaynaklanan kirliliği nükleer kazalar veya enerji santrallerinden kaynaklanan izinli atık sular gibi diğer kaynaklardan ayırt etmek için arka plan radyasyonunu da analiz edecek.
Varillerin bulunduğu noktalar bu haritayla gösterildi. (Kaynak: Projet NODSSUM, 2025)
BAŞLANGIÇTA KONTROL ALTINDAYDI
Avrupa ülkeleri radyoaktif atıkları imha etmek için okyanusa bırakmaya başladığında, çalışmalar ulusal kurumlarca denetleniyordu. Zamanla süreç, Nükleer Enerji Ajansı (NEA) nezdinde uluslararası denetime tabi hale getirildi.
ABD dahil 34 üye ülkeden oluşan, nükleer güvenlik, teknoloji ve atık yönetimini koordine eden hükümetlerarası bir kuruluştur olan NEA denetiminde 1967 yılında imha testleri yapıldı. Ardından taşıma güvenliğini artırmak amacıyla farklı türdeki atık konteynerleri için düzenlemeler getirildi.
Biscay Körfezi'nin dışındaki derin bir alan ana atık imha sahası olarak belirlendi. 15 yılı aşkın zaman boyunca, Avrupa ülkeleri Kuzey-Doğu Atlantik'e yaklaşık 42 petabekerel (radyasyon aktivitesinin ölçümünde kullanılan bekerel biriminin ondalığı) düşük seviyeli radyoaktif atık boşalttı.
Her saniye 42 katrilyon atom bozunmasına eşdeğer olan bu miktar çok büyük gibi görünse de atıkların çoğu düşük seviyeli olduğundan ve okyanus tabanındaki binlerce varile yayıldığından ciddi bir tehlike arz etmiyordu.
Uzmanlar, suyun derinliği ve malzemelerin çoğunun radyoaktivitesinin zayıflığı nedeniyle insanlara yönelik mutlak riskin düşük olduğunu, ancak deniz yaşamı ve besin zinciri üzerindeki uzun vadeli etkilerin endişe kaynağı olmaya devam ettiğini belirtti.
ÜÇTE BİRİNİ TRİTYUM OLUŞTURUYORDU
Denize dökülen malzemenin yaklaşık üçte biri, önemsiz kabul edilen zayıf bir radyasyon türü olan trityumdu.
Geri kalanın çoğu, yıllar veya on yıllar içinde radyoaktivitesini kaybeden beta ve gama yayıcılarından oluşurken, yaklaşık yüzde 2'si de alfa radyasyonuydu.
Bu maddelerin derin sularda imha edilmesi, sığ sularda bertaraf edilmesinden daha güvenli kabul edildi.
Konteynerler, radyoaktif maddelerin salınımını yavaşlatacak ancak tamamen önlemeyecek şekilde tasarlandı, böylece kısa ömürlü bileşenlerin birkaç yıl içinde bozunmasına izin verildi.
VARİLLERİN ÖMRÜ ÇOKTAN DOLDU
Uzmanlara göre, suya batırılmış varillerin ömrü 20 ila 26 yıl. Bu da beklenen dayanıklılık sürelerinin çoktan aşıldığı anlamına geliyor.
Çoğu varil, düşük veya orta düzeyde radyoaktif atık içerse de araştırmacılar bunların hâlâ potansiyel bir uzun vadeli risk oluşturduğu konusunda uyarıda bulunuyor.
Zira Stronsiyum-90 gibi bazı radyonüklidler kalsiyumu taklit ediyor ve deniz organizmaları tarafından emilebiliyor, bu da besin zincirinde yukarı doğru hareket etmelerine neden olabiliyor.
Bilim insanları radyonüklidler, bozunurken radyasyon yayan kararsız elementler olarak tanımlıyor. Radyonüklidlerin yarı ömürleri yıllardan milyarlarca yıla kadar değişir. Örneğin, sezyum-137'nin yarılanması yaklaşık 30 yıl, plütonyum-241'inki yaklaşık 13 yıl ve uranyum-238'inki ise yaklaşık 4,5 milyar yıl sürüyor.
Bu da bazı maddelerin radyoaktif kalarak nesiller boyu potansiyel olarak zararlı olabileceği anlamına geliyor.
Araştırmacıların kullandığı UlyX aracı. (Fotoğraf: Flotte Oceanographique Française)
Araştırmacıların kullandığı UlyX aracı. (Fotoğraf: Flotte Oceanographique Française)
ŞU ANA KADAR 50 VARİL GÖRÜNTÜLENDİ
Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi'nin liderliğindeki araştırma ekibi, araştırma gemisi L'Atalante ile haziran ortasında Fransa'nın batısındaki Brest'ten dört haftalık bir keşif gezisine çıktı.
4,5 metre uzunluğundaki otonom sualtı aracı UlyX, deniz tabanını haritalandırdı ve 9 metre mesafeden varilleri fotoğrafladı.
Şu ana kadar yaklaşık 50 varil görsel olarak belgelendi.
Fotoğraflarda bazı variller sağlam kalsa da diğerlerinin aşındığı veya deforme olduğu ve çoğunun deniz anemonları gibi sabit organizmalar tarafından kolonize edildiği görüldü.
Bazı örneklerde, bitüm olduğu tahmin edilen gibi bilinmeyen maddelerin sızıntıları gözlemlendi. (Bitüm, doğal olarak oluşan veya petrol işleme kalıntısı olan siyah, yapışkan bir hidrokarbon karışımı olarak tanımlanıyor)
DENİZ CANLILARI TOPLANIP ANALİZ EDİLECEK
Ekip ayrıca radyoaktif analiz için balık ve amfipodları toplamak için tuzaklar kurdu.
Yüzeyden deniz tabanının 4.629 metre yukarısına kadar çeşitli derinliklerden su örnekleri alındı. Keşif ekibi toplamda 290 litre su, 345 sediman çekirdeği ve 19 biyolojik örnek topladı.
Ekibin projeyle ilgili ayrıntıları paylaştığı blog yazısında, “Gemideki radyasyon güvenlik cihazları, doğal çevre arka plan seviyelerine yakın değerler tespit etti. Ancak, tortu, su ve balık örneklerinin kesin laboratuvar analizleri birkaç ay sürecek” ifadeleri kullanıldı.
Araştırmacılar, radyoaktivitenin yanı sıra doğada yok olmayan ve kanserojen olduğundan şüphelenilen endüstriyel kimyasallar olan PFAS'ları da test edecek.


