Deyrulzafaran Manastırı, Avrupa Konseyi Kültür Rotası na ‘Onursal Üye’ seçildi Agos
SonTurkHaber.com, Agos kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Dünyanın en eski ve tarihi Süryani Ortodoks manastırlarından biri olan Mardin’deki Deyrulzafaran Manastırı, Avrupa Konseyi'nin kültürel rotalarından Iter Vitis’e “Onursal Üye” olarak katıldı.
Iter Vitis - Avrupa Konseyi Kültür Rotası, Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın katkılarıyla, Mardin’deki tarihi Süryani Ortodoks manastırı olan Deyrulzafaran Manastırı’nın kültür ağlarına “Onursal Üye” olarak katıldığını duyurdu.
Web sitesinden yayınladığı haber ile gelişmeyi paylaşan Iter Vitis, şu bilgilere yer verdi: “Bu katılım, manastırın derin kültürel, dini ve tarımsal mirasını onurlandırmak, manastır topluluklarının kültürlerarası diyalog, somut olmayan miras ve geleneksel şarap yapımı uygulamalarının koruyucuları olarak önemini yeniden teyit etmek için yapıldı. Bu gelişme, Kültürel Rotalar programı kapsamında tarihi bir adımdır: Kuzey Mezopotamya’da yer alan bir Süryani Ortodoks manastırının ilk kez bir Avrupa kültürel rotası tarafından tanınması, modern sınırların ötesine geçen evrensel miras, hafıza ve ortak insanlık anlatılarını vurguluyor.”
Süryanice’nin yaşayan bir merkezi: DeyrulzafaranHaberde, Deyrulzafaran Manastırı hakkında detaylı bilgi verildi. Mardin’de yer alan manastırın 4. yüzyılda bir şapel olarak kurulduğunun belirtildiği haberde, “505 yılında bir manastır kompleksine dönüştü ve 13. yüzyıldan 1932 yılına kadar Süryani Ortodoks Kilisesi’nin Patriklik Merkezi olarak hizmet verdi. Bu dönem boyunca Süryanilerin ruhani ve idari kalbi oldu. Bu kutsal mekân, Süryanice’nin yaşayan bir merkezi olmaya devam ediyor. Süryanice -İsa’nın da konuştuğu litürjik (dini-kültürel) dil- bugün hâlâ burada öğrenilebiliyor ve dini törenlerde kullanılıyor. Manastırın teolojik okulları, yüzyıllardır süregelen gelenekleri, duaları ve ayinleri yaşatarak benzersiz bir ruhani mirasın korunmasını sağlıyor” cümleleri kullanıldı.
Mezopotamya ovasına hâkim konumuyla yalnızca fiziksel bir inziva yeri değil, sembolik bir “yücelme noktası” olduğu belirtilen manastıra dair, “Ruh, kültür ve doğanın kesişiminde bir mekân. Tarih boyunca bu kavşak noktası, dini karşılaşmaların, entelektüel alışverişin ve topluluklar arası birlikte yaşamın merkezi oldu” denildi.
Üzüm bağları ve zeytin yetiştiriciliğiManastırın tarımsal boyutla da ilgi çekici olduğuna yer verilen haberde, “Manastırlar tarih boyunca toprağın koruyucusu oldu; burada da yüzyıllardır üzüm bağcılığı ve zeytin yetiştiriciliği kesintisiz sürdürülüyor. Manastırın kireçtaşı ve mineral açısından zengin topraklarında yetişen yüksek rakımlı bağlarında, Mardin’e özgü yerli üzüm çeşitleri bulunuyor. Bu üzümler, Eucharist (Ayinsel Ekmek ve Şarap), vaftiz ve diğer kutsal törenlerde kullanılan şarapların üretiminde kullanılıyor. Aynı şekilde manastırın bahçelerinden elde edilen zeytinyağı; kutsama, defin ve dini ritüellerde önemli bir rol oynuyor. Manastır mimarisinde -özellikle sütun başlıklarında ve kabartmalarda- yer alan üzüm salkımları ve zeytin dalı motifleri, bu unsurların kutsallığını ve dini yaşamla bütünleşmişliğini gözler önüne seriyor” ifadeleri kullanıldı.
Antik çağlardan günümüze şarapçılık geleneğiDeyrulzafaran’da bağcılığın, ilk Hıristiyanlık dönemlerine kadar uzandığını ve bölgenin dini ve ekonomik yaşamıyla derin bir şekilde bağlantılı olduğunun vurgulandığı haberde, “Üzümler geleneksel olarak taş teknelerde ezilir, şaraplar doğal koşullarda fermente edilir. Bu yöntemler, kuşaklar boyunca manastır toplulukları tarafından aktarıldı. Manastırın serin taş mahzenleri şarapların saklanması için ideal ortamlar sundu. Bu şaraplar yalnızca dini törenlerde değil, günlük yaşamda ve tıbbi amaçlarla da kullanıldı. Orta Çağ boyunca, manastırın şarap üretimi hem kendi topluluğuna hem de misafirperverlik işlevine katkı sağladı. Bugün de bu gelenek devam ediyor; üretilen şaraplar ayinlerde kullanılıyor. Bağlar, Mezopotamya’nın tarımsal biyolojik çeşitliliğini koruma çalışmalarının bir parçası” diye belirtildi.
Süryani şarapçılığının önemiSüryani şarapçılığının tarihi ve önemine değinilen haberde, “Deyrulzafaran çevresindeki bölge (Tur Abdin, İzlo ve Mardin Platosu), binlerce yıllık şarapçılık geleneğine sahiptir. Tarihî ve kutsal metinlerde, örneğin Hezekiel Kitabı’nda, İzlo şaraplarının kalitesinden övgüyle bahsedilir. Arkeolojik veriler, Asur Kralı II. Aşurnasirpal’in (M.Ö. 9. yüzyıl) sarayında bu bölgeden getirilen şarapları kullandığını gösteriyor. Babil’in ünlü Asma Bahçeleri’nin, karısı Mahşerte’nin memleketindeki bağlardan esinlenerek yapıldığı rivayet edilir. Süryani Hıristiyan geleneğinde Nuh, Büyük Tufan’dan sonra ilk asmayı diken kişi olarak kabul edilir. Bu olayın bugünkü Şırnak yakınlarındaki Cudi Dağı’nda geçtiğine inanılır. Bu anlatı, bölgenin bağcılık tarihinin kökenlerine olan bağını daha da güçlendirir” sözlerine yer verildi.
Öte yandan Ahiler Kalkınma Ajansı tarafından yürütülen başvuru sonucunda ise Kapadokya Bölgesi, Mart ayında Iter Vitis Bağcılık Rotası’na dâhil edilmişti.
Iter Vitis ve Bağcılık Rotası
Avrupa Konseyi Kültür Rotaları programı, Avrupa ülkelerinin ortak miraslarını ortaya çıkarmak, bunları değerli kılmak ve ortak kültür ve değerler hakkında farkındalık oluşturmak amacıyla 1987 yılında başlatıldı. 2024 yılı itibariyle, 48 kültür rotasını içeriyor.
Bu rotalar, Avrupa’nın kültürel çeşitliliğini tanıtmanın yanı sıra, ziyaretçilerin bölgesel mirası daha yakından deneyimlemesine olanak tanıyor. Aynı zamanda, kültür rotaları kapsamında yürütülen projeler, yerel ekonomilere ve kültürel farkındalığa katkıda bulunarak destinasyonların turizm potansiyelini artırmayı hedef ediniyor.
Iter Vitis Bağcılık Rotası, Avrupa’nın bağcılık ile bağlantılı tarımsal peyzajını ve bu kültürün tarihsel gelişimini yansıtan önemli bir güzergâh olarak öne çıkıyor. Iter Vitis Rotası, üzüm bağları, geleneksel üretim teknikleri ve yerel bağcılık mirası gibi unsurlara odaklanarak, bölgesel bağcılık kültürünü koruma ve tanıtma misyonunu üstleniyor. Ayrıca bu güzergâh, bağcılık kültürüne sahip olan alanları hem sürdürülebilir turizm destinasyonları hem de eğitici rotalar hâline getirmeyi amaçlıyor.


