Duran, yeni ittifak ve kandırılanlar…

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı görevine Burhaneddin Duran hocanın atanması, Süleymaniye'de PKK’nın sembolik silah imhasının hemen öncesine geldi.

Dolayısıyla iktidarın DEM’i de kapsayan yeni ittifakını açıklamasının da…

Sadece bir görev değişimi değil. Eski ittifak ama söylemde yeni yön ve yeni ittifak dili...

Söylemler de gündeme uygun.

“Selçuklu ordularından, Kudüs'ün fethine, zaferler; Kürt, Türk, Arap ortak zaferidir” diye….

Oslo görüşmelerinin sorgulanmaya kalkıldığı günlerden bugüne gelindi.

Ancak Pervin Buldan’ın ifadeleri onun nasıl usta bir siyasetçi olduğunu ortaya koymakta.

Bu, bir “süreç ittifakıymış”!

***

Benzer görev değişimlerinde kamplaşma ve fedai çatışmaları yaşanır.

Biz bu değişimin uzlaşma ile olduğunu duyduk.

Farklı meslektaşlarımız başka duyumlar aldı…

Altun’un sağlık sorunları da biliniyordu.

Analitik bazı hususları hatırlatmakta fayda var.

Hükümet ve Cumhurbaşkanının iletişim stratejisi ile parti seçim kampanyalarının stratejisi elbette el ele.

Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde yürütme ile parti iç içe geçti.

Bunların koordineli olması normal olsada devlet ile parti söyleminin tonunun farklı olması beklenir.

Bu kampanya işleri de parti Tanıtım ve Medya Başkanlığı’na düşer

Ancak uygulamada farklı…

İletişim Başkanlığı sadece herkesi kapsayan tarafsız ve yabancı devletlere hitap eden bir çizgide değil siyasi parti rekabetçiliği çerçevesinde mesajları da yönetti.

***

Eski İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a bu açıdan bakarsak, 14 Mayıs 2023 seçim stratejisini parti ve Erdoğan açısından başarılı yürüttüğünü söylemek mümkün.

Güvenlikçi vurgular ile Erdoğan’ın gitmesi halinde oluşacak durumdaki kontrolsüzlüğe dair korku da etkili oldu.

Savunma sanayii başarıları vurgulanarak ilerledi.

Seçim güvenliği ekseninde sağlıklı bilgilerin yayılmasının önemi vurgulandı ve algıyla mücadele için geniş ekiplerden destek alındı. Bu ekiplerin bir kısmı çeşitli kadrolarda yer aldı…

Hoş bu seçimde karşı tarafın ilkokul müsameresi seviyesinde ilerlediği bir yarışta çok çaba da gerekmiyordu.

Altun, AK Parti'nin kurulduğu günden beri bütün muhalefet partilerinin kendilerini AK Parti'ye yönelik şekillendirdiklerini ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde izlenecek stratejilerin de yine buna göre belirleneceğini belirtiyordu ve bu doğruydu…

***

Duran’ın görevlendirilme dönemi hem bölgenin yeniden şekillendiği hem de anketlerde muhalefet partisi CHP'nin önde olduğu bir dönem.

Ak Partinin güç çemberi ekseninde, Erdoğan giderse muhalefetin bu ülkeyi yönetecek kadrolara sahip olmadığı, güçlü bir liderlik sergileyemeyeceği inancı var.

Bazıları eski Ak Partililer. Ve gidişattan memnun değiller.

Ülkede hiçbir görevde, atanan kişilerin otonomi gösteremediği, kendi vicdanlarıyla kararlar alamadığına inananlar oldukça fazla.

Elbette bu dünyada da artan bir trend halinde. Bazı liderler politikaların yürütülmesini kadrolara bırakırken bazıları liderler ve yakın aile çevreleri, kontrolcü...

İşte muhalefetin olası kadroları ve onların donanımları tam da bu nedenle daha da önem kazanıyor.

***

Altılı masa dönemi ikinci tur öncesi bakanlık kadroları açıklanması söz konusu olduğunda, tarafların, kadrolara verdikleri sözler nedeniyle bundan kaçındıkları aktarılıyordu.

Altı partinin her birinin kabinede en az bir bakan ile temsil edilmesi, her partide bu konumu umanlar için hayal kırıklığı demekti.

Altılı masa demişken; daha çok seçimler olacak.

Meydanlar dolacak.

Yolsuzluk operasyonları olacak.

Belki sokağa çıkılacak.

Herkes aynı anda İstanbul'u doldursa mesele basit.

Ama şimdi, iktidar; Selahattin Demirtaş'ın vaktiyle dediği gibi “ Sıra Aydın'a Manisa’ya gelmez mi sanıyorsunuz?” sorusuna cevap verdiğine göre, seçimde millet değişik yerlerde çıkarsa o nasıl olur?

Demirtaş da tahliye olacak gibi…

Hatta kimilerine göre bu operasyonların bu kadar yayılması Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir tuzak…

Bazı isimlerin belediye başkanlarını gammazlamasıyla yürüyen operasyonlar, sadece muhalefet partisinde olan belediyelere yöneldi...

Bu muhalefet belediye başkanlarının Ak Parti dönemi ihalecileri ile çalıştığı biliniyor.

Yani gelenler yürüyen düzeni bozmamış…

Araç kiralamacısından raylı sistemcisine, turizimcisinden park bahçecisine birkaç firma Ak Parti ile çalışırken CHP’ye geçen belediyelerden de iş almaya devam etmiş…

Sonrası malum…

***

ABD’den geldik diye herkes “ABD ne istiyor” diye sormakta.

“ABD, Trump, Erdoğan’a açık çek verdi mi?”

ABD için kazanabilecek ve yönetebileceği güç önemli.

Oy alamayan liderle çalışmazlar.

Oy alanın, alabilecek olanın da yönetme kapasitesi, kadroları olması beklenir.

***

Kadro demişken, iletişimde işlerin; dönüp dolaşıp 26. Başbakan Ahmet Davutoğlu’na bir şekilde değmiş isimler ile çevrildiğini görüyoruz.

Eski İletişim Başkanı Altun 2008–2014 yılları arasında İstanbul Şehir Üniversitesi iletişim bölümünün başındaydı...

Yeni başkan Duran’ın yolu Şehir Üniversitesi’nden sadece konferanslar için geçti. Ahmet Davutoğlu'na yakın Bilim ve Sanat Vakfı BİSAV'da aktifti.

SETA makalelerinde Davutoğlu'nun dış politikadaki medeniyet merkezli vizyonunu, “medeniyet derinliği arayışı” üzerinden analiz etmiştir.

MİT Başkanı İbrahim Kalın da 2009–2012 arasında Başbakan Başdanışmanı ve Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı olarak Ahmet Davutoğlu’nun dış politika ekibindeydi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Davutoğlu ile çalıştı.

Ve sonra TİKA başkanlığı ile görevlendirildi…

***

Ancak Davutoğlu sağ mahallede “kendisini başbakan yapan Cumhurbaşkanına ihanet etmiş” sol mahallede ise “Erdoğan ile çalışırken Türkiye’yi Suriye bataklığına girmekten alıkoyamamış” algısına sıkışmış durumda.

Yani ne sol mahalleye Ak Parti tabanından oy getirebilir ne de Ak Parti’ye geri dönebilir.

Bu arada yakın zamanda “Cumhurbaşkanı çağırırsa geri dönerek katkı sağlamaya açığım” mesajını da kendisine sorulan bir soruya binaen vermişti.

Yani direk böyle bir beyanda bulunmuş değil. Sonra da toparlamaya çalışmak durumunda kaldı.

Top çevirecek cambaz bir siyasetçi olmadığı ortadayken, nasıl olur da görevden alınınca bir muhteris gibi algılanmayı başardı?

Onu bilmiyoruz ama, hepsi kandırılıyor…

***

Gelecek Partisi en son Anayasa Hukuku Profesörü Serap Yazıcı Özbudun tarafından kandırıldı.

Bunu ben demiyorum Gelecek Partisi sözcüsü diyor…

Özbudun da Şehir Üniversitesi kökenli…

Ak Parti’ye katılan Antalya Milletvekili Özbudun tepkilerin ardından, “Aldığım oylar alın terimle alınmış oylardır. Seçmene ne vaat ettiysem, aynı vaatlerin arkasındayım.” dedi.

Yani “ben zaten CHP’liyim demedim” anlamında…

Ama seçmenin önüne konulan listede Serap Yazıcı Özbudun, Millet İttifakı altında CHP ve İyi Parti logoları ile yer alan kutucuğa basılan oydan vekil seçildi.

Siyasetle ilgilenen vatandaş, ilinde hangi vekili meclise yolladığını bilir. Kalanı logoya bakar.

Bu anlamda, CHP dışında, sadece Meral Akşener liderliğinde İyi Parti oyları; logosu bulunması hasebiyle, alın teri ve parti oyları sayılabilir.

Akşener de masadan kalkarak, muhalefetin bölünerek momentumu kaybettiği bir görüntü vermesine yol açtı. Sonra masaya döndü ama bu sırada Ak Parti disiplinli ve konsolide olmuş bir görüntü verdi.

Hamlesi “Yavaş veya İmamoğlu daha çok oy alır” varsayımı üzerinden seçimsel pragmatizmle motive edilmişti. Niyeti ne olursa olsun siyasi olarak geri tepti ve ittifakın bütünlüğünü zayıflattı.

***

Gelecek Partisini kandıran Özbudun Ak Parti'de Anayasa Komisyonu başkanlığına getirildi.

Belki muhalefette oyalanmak onu kesmedi.

Belki geleceğini böyle garantide gördü.

***

Şehir Üniversitesinin başına gelenler de içler acısı.

2019 yılında, üniversitenin Halkbank’a olan yaklaşık 400 milyon TL tutarındaki borcun geri ödenmemesi nedeniyle kampüs alanı (eski TEKEL arazisi) ve mal varlıkları Halkbank tarafından haczedildi.

Okul kapatılarak Marmara Üniversitesi'ne devredildi.

Benzer durumlardaki okullarda borç yapılandırılması uygulanmakta.

O dönemde Ahmet Davutoğlu, AK Parti'den ayrılmış ve yeni parti kurma hazırlığı içindeydi. Gelecek Partisi, Aralık 2019'da kuruldu.

Neyse buna da şükür.

Bazısı yanında "yetişmiş" eski kadroların, Türkiyede tepe kurumların başında da olsa, kaderde başka şeyler de olabilirdi değil mi?

***

Son olarak, Ümit Özdağ Kürt kökenli Türkiye ve ABD vatandaşı olan ve Chobani yoğurtlarının sahibi Hamdi Ulukaya’yı hedef almış.

Özdağ’ın alacağı az bir oy var. Onu da dar radikal kesimden alıyor…

Hamdi Ulukaya daha yakın geçmişe kadar hükümete yakın medyada ve kamu yayıncıları açısından yasaklı listedeydi.

Nedeni geçmişte uluslararası medyada yer alan Türkiye’de Kürtlere haksızlık yapıldığı, bombalandıkları söylemi…

E Uludere yaşandı bu ülkede.

Ancak kaçakçılar terörist zannedilmişti…

Ulukaya’nın son dönemde ABD’de diplomatik misyon etkinliklerine destek olduğunu görmeye başladık.

ABD’de büyük, başarılı ve etkili bir markanın desteği olumlu.

Fenere de sponsor olacakmış.

Bir Fenerbahçeli olarak tepkileri de gördüm.

Özdağ “Türk yoğurdunu Yunan yoğurdu diye pazarladı”diye ve “Kürtlerin ezildiğini” ifade etti diye adamı hain ilan ediyor.

Bunlar da hiç pazarlama bilmiyor.

Amerikada süzme yogurt Greek yogurt olarak satılıyor.