Dürzilerin ölüm kalım mücadelesi Agos
Agos sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Esad düştükten sonra. sabık El-Nusra’lı Colani’nin, Ahmet Eş-Şara adını alarak kurduğu geçici hükümetin Suriye’de kayda değer bir nefes aldırması bir yana ülkenin her yerinde özellikle azınlıklara dönük katliamlar günden güne artıyor. Hıristiyanlar, Aleviler ve 13 Temmuz'dan beri de Dürzilerin katliam çığlıkları duyuluyor. Süveyda'da 1500 ölüme ek olarak, korku, panik ve açlık hüküm sürüyor. Suriye sahasını çok iyi bilen gazeteci Hediye Levent, Agos’a son durumu anlattı.
Suriye’nin Süveyda kentinden 1500’e yakın ölüm haberi geldi. İnsanlar sokaklarda, her an ölüm riski altında olduklarını, hastalara ilaç, çocuklarına mama bulamadıklarını söylüyorlar. Süveyda’da neler oluyor?
Suriye'de yaklaşık 700 bin Dürzi yaşıyor. Dürzilerin önemli kısmı Süveyda’da ama kentte Sünni, Alevi ve Hıristiyan da var. Kentin dış çeperinde ise Bedevi Araplar yaşıyor. Bedevi Araplarla Süveyda'daki Dürzilerin arasında hep sorun oldu. En son bir Dürzi tüccarı kaçırdılar. Çıkan çatışmalarda Arap aşiretler Süveyda'ya dalınca korkunç şeyler yaptılar. Şimdi Dürzilerle Şam yönetimi arasında süper kırılgan bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya göre Süveyda'nın içini yine Dürziler kontrol edecek, dış çeperlerinde ise Şam'a bağlı güvenlik birimleri kontrol noktaları kuracak. Süveyda'da Dürziler ve Arap aşiretler arasındaki çatışmalar durdu ancak Süveyda şu anda bir kuşatma altında.
Bu her ne kadar Süveyda’yı dışarıdan gelecek saldırılara karşı korumak gibi görünse de fiili olarak Süveyda’nın kuşatma altına alınması demek. Kentten mesajlar alıyorum. Şu anda yiyecek, mesela un bile bulmak çok zor. Dün Süveyda'daki bir arkadaşım, bana kentin günlük un ihtiyacının üçte birinin bile girmesine izin verilmediğini söyledi. Yine çocuklar için süt, ilaç bulunmuyor. Evler yakılmıştı, tamir için gerekli malzemeler yok, dükkânlar yağmalanmış durumda. Öte yandan Süveyda giriş noktalarında Şam’a bağlı güvenlik birimlerinin olduğu yerlerin hemen arkasında hâlâ Arap aşiretler bekliyor. Anlaşma çöksün, biz de Süveyda'ya dalalım, yağma yapalım diye. Bu da her an bir saldırı tehdidi büyütüyor. Bunun Şam tarafından kasti olarak yapıldığını düşünüyorum.
Peki Dürziler kimdir ve bu çatışmanın sebebi nedir?
Dürziler Suriye’de azınlık ve tarihleri katliamla dolu olduğu için çok içe kapalı bir topluluk. Kendilerini İslam'ın bir kolu olarak görüyorlar. Müslümanlar ama “Biz Kuran'ı farklı yorumluyoruz” diyorlar. Dışarıdan evlenmezler mesela. Dürzilerde çok evlilik de yasaktır. Dürzilerin Suriye tarihinde de ayrı yeri var. Osmanlı ya da Cemal Paşa Suriye'deyken, Dürziler bayağı canını sıkmış paşanın. Osmanlı gitmiş Fransız gelmiş, Fransızlarla da geçinememişler. Hatta Suriye'de Fransızlara karşı isyanı başlatan 3-4 önemli isimden biri Dürzi Sultan Paşa El Atraş.
Dürzilerin Baas rejimiyle de inişli çıkışlı ilişkileri vardı. Dürziler siyasete girmezler. Bütün adımlarını, kendi topluluklarının bekası ve sürekliliği için atarlar. Savaşçı özellikleri vardır. Esad döneminde de “Genç erkeklerimiz için zorunlu askerlik istemiyoruz” dediler. Şam, Dürzileri kaybetmeyi göze alamadı, tamam dedi.
“Dürziler diyor ki, ‘Eğer biz silahımızı bırakırsak sonumuz Aleviler gibi olur, katliama açık oluruz, kimse de hesap sormaz ve yok olup gideriz. Mesele Suriye içindeki herhangi bir topluluğun Şam ile pazarlık süreci değil. Burada kadim bir azınlık topluluğunun dini saiklerle bir kere daha katliam riskiyle karşı karşıya kalması var. Dürziler kültürü, geleneği, inancı, kıyafeti ve her şeyleriyle bir varoluş kaygısı, paniği içindeler.”
Peki Dürziler kime karşı koruyordu kendini?
Aslında Şam’a değil, Dera tarafına. Komşu Dera kentinde kimler var? Arap aşiretleri ve Nusra Cephesi. Nusra Cephesi, El Kaide’nin resmi Suriye kolu olarak kuruldu. Başında Colani ya da adını değiştirerek Şam’ın geçici hükümet başı olan Ahmet Eş-Şara vardı. Nusra Cephesi, Dera'yı kontrol ederken komşu Süveyda’daki Dürzi köylerine devamlı saldırıyordu. Dolayısıyla Dürziler şu anda Şam'da yetkili olarak çeşitli koltuklarda oturan isimleri şahsen tanıyor. Esad düştükten sonra Dürziler, “Biz Şara yönetimine karşı temkinliyiz” dediler, “Çünkü bunların kökeni cihatçı”. Sonra Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) başa geçtikten sonra Şara ilk Alevilerden silah topladı. Dürzilere de 'Devletin çatısı altında toplanın' dedi. Ama diğer grupları kontrol altına alamadı. Önce Mart’ta Alevilere, şimdi Dürzilere karşı katliam girişimi var. Bu durumda Dürziler ve Kürtler 'Silah bırakmayız' diyor. Çünkü can korkusu var. Aslında bir siyasi mücadele, otoriteye baş kaldırma durumu değil mesele, bir azınlığın varoluş mücadelesi var. Yok olma paniği ve derin korkuyla hareket ediyorlar.
Şam, Süveyda'da yaşayan Dürzilerden ne istiyor? Ya da Dürziler Şam’dan ne istiyor?
Şu an Dürzileri konuşuyoruz ama dün Alevileri konuşuyorduk, yarın ılımlı Sünnileri konuşacağız. Suriye halkının en az yüzde 80’i Şam'dan şunu istiyor: Azınlıkların, Dürzilerin, Kürtlerin, Alevilerin, İsmaililerin, ılımlıların, velhasıl Şam'daki geçici yönetimi oluşturan cihatçı ideolojiye sahip kesime uzak olanların can güvenliğinin garanti altına alındığı, anayasal hakların bu çerçevede düzenlendiği, laik yönetime sahip bir ülke. Kapsayıcı bir yönetim anlayışı ve devletin kurulması aşamasında dahil olmak. Çünkü cihatçı olmayan bütün kesimler, laiklik dışında bir sistemde can güvenliklerinden korkuyor.
Şam'da şu anda Ahmet Eş Şara gibi gereksiz parlatılan ve süper pragmatik biri olsa da, Şara attığı adımlarla, ılımlı Sünnileri bile dışlıyor. Kurduğu geçici hükümette göstermelik olarak Hıristiyan'a, Alevi'ye yer veriyor ancak karar alıcı noktalarda Şara'ya yakın isimler var. Yani İdlib merkezli, yıllarca cihatçı ideolojilerle yan yana durmuş ya da bizzat cihatçı ideolojilerin içinden gelen insanlar.
Bu durumda bir tür varoluş kaygısıyla mı hareket ediyor Dürziler demek yanlış olmaz değil mi?
Dürziler şunu söylüyor: Eğer biz silahımızı bırakırsak sonumuz Aleviler gibi olur, katliama açık oluruz, kimse de hesap sormaz ve biz yok olup gideriz. Şunun altını çizmek lazım: Mesele Suriye içindeki herhangi bir topluluğun Şam ile pazarlık süreci değil. Burada kadim bir azınlık topluluğunun dini saiklerle bir kere daha katliam riskiyle karşı karşıya kalması var. Dürziler kültürü, geleneği, inançları, kıyafetleri ve her şeyleriyle bir varoluş kaygısı içindeler.
Şu da önemli: Hem Şam'dan Süveyda'ya giden güvenlik birimlerinin hem de Şam'ın provokasyonu ile yollara düşen Arap aşiretlerinin amacının ülke birliği vs. olmadığı çok açık. Çünkü Deyr Zor çöllerinden ellerinde makaslarla gitmişler.
Makas niye?
Çünkü Dürzilerde bıyık, inanç açısından kutsaldır. Bu gruplar Dürzilerin bıyıklarını kesmek üzere gittiler. Yani kafirle savaşmaya, cihada. Bu sözleri de Arap aşiretlerin sosyal medyaya koyduğu görüntülerde kendileri söylüyor. Hatta konuşmalarda “Esir alınacak ilk Dürzi kız senin cariyendir” diyenler var. Bu şartlarda Dürziler diyor ki, "Biz niye silah bırakalım? Bırakırsak kim koruyacak bizi?" Şam da ısrarla diyor ki, “Hayır silah bırakacaksın”.
Şara yönetimi şu anda kendini tehdit altında hissediyor. Çünkü Dürziler silahlı, Kürtler silahlı, sahil bölgesinde Aleviler silahsızlandırılmış olsa da orada ciddi bir genç ve orta yaşlı askeri eğitimi olan erkek nüfusu var. Ve onların can güvenliği, bekası ya da bir kere daha katliama uğrama korkuları daha da derinleşirse Şara'ya karşı bir ittifakın oluşması çok mümkün. Yani Dürziler, Kürtler, Aleviler, ılımlı Sünniler şeklinde genişleyebilecek bir cephe ihtimali var. Şara yönetimi de bunu bastırmaya çalışıyor. Bunu da, “Bahadaki radikalleri, cihatçıları, yabancı cihatçıları, yağma hedefiyle hareket edenleri kontrol edemiyorum, o zaman onları benim düşman gördüğüme yönlendireyim” diyerek yapıyor.
Bu şartlar altında Suriye’de Eylül'de yapılacak seçim bir sulh getirir mi?
Bugünkü duruma bakılırsa bu seçim tamamen uluslararası meşruiyet devşirmek için yapılması gerekenler listesindeki bir madde. Seçim yapıldı mı? Yapıldı. Kazandın mı? Kazandın. Yani seçim bir sonuç getiremeyecek. Ayrıca Suriye'de bir devlet yok. Devlet kurmadan neyin seçimini yapıyor? Devlet kurulması için para lazım. Şara yönetimini gerçekten çok ağır bir dönem bekliyor. Şara'nın elinin altında devlet kurabilecek entelektüel, bürokratik, vizyon sahibi, siyasetçi kadrosu da yok. Hatta Esad devrildiğinde Şam'da Şara'ya yakın, HTŞ'den üst düzey insanlara, “Nasıl yöneteceksiniz ülkeyi?” diye sordum. Yarım word sayfası hazırlık yapmamışlar! Biz bir gün bu ülkenin tamamını ele geçirebiliriz diye düşünmemişler yani.
Bütün bu karmaşanın içinde Türkiye'nin rolü nedir?
Eğer Türkiye ciddi bir politika güncellemesi yapmazsa, şu anda Suriye'de kazananlar tarafında olmayı bırak, elindekileri bile korumakta zorlanabilir. Şara yönetimi üzerinde Türkiye'nin ciddi bir etkisi söz konusu. Ama Türkiye öncelikle elde tutulması gereken ülke değil şu anda. Tamam, kaybedilemez bir ülke ama Suriye için öncelikli olan birinci şey para. Bunun için öncelikle yaptırımları kaldırması gereken ABD ve sıcak parayı ve yatırımı Suriye'ye aktaracak olan Suudi Arabistan önemli. Ama Süveyda meselesi, Şara'ya yönelik uluslararası ve özellikle de bölgesel tepkileri çok arttırdı. Amerika'nın umurunda değil elbette ama Suudi Arabistan bölgede Talibanvari, El-Kaidevari bir yönetim istemiyor.
İkinci nokta şu: Suriye sahasında Türkiye, HTŞ ile yürüyor. HTŞ'nin kendisi zaten ülkeyi kontrol edemiyor şu anda. Bir başka nokta ise Türkiye sahadaki insani durumu göz önünde bulundurmuyor. Aslında Türkiye açısından altın bir fırsat var: Pragmatik davranarak, Suriye'deki azınlıkların ve ılımlıların garantörü biziz diye bir çıkış yapsa, insanlar öyle korkunç bir can derdinde ki şu anda, Türkiye'ye çok sıcak bakarlar. Dürzilerle de bu sağlanabilirdi. Dürzilerin İsrail'le yakınlaşmasının sebebi, İsrail'e bayılmaları değil.
Evet bir anda İsrail, Süveyda’yı bombaladı, yine yaparım diye açıklama da yapıyor hatta.
Suriye'deki İç Savaş döneminde de İsrail defalarca, Dürzileri himaye ederim dedi, Dürziler ısrarla reddetti. Dürzilerin ciddi milliyetçi damarı var aslında. Ama artık Dürziler, İsrail'e o kadar sert bakmıyorlar. İsrail’de yaklaşık 150 bin Dürzi yaşıyor ve bu nüfusun büyük bir kısmı Suriye sınırına yakın bölgelerde yoğunlaşıyor. Hayrına yapmıyor tabii İsrail, nüfuzunu genişletmek istiyor. İsrail Şam'dan gelen tankları vurmasa, Süveyda'daki sivil katliam çok daha derin olacaktı. Şara yönetimi İsrail tekrar vurur diye korkuyor.
Bugün Dürziler de, Aleviler de, SDG sahaya insin diye çağrı üstüne çağrı yapıyorlar. Türkiye ise burada ciddi bir Kürt fobisiyle hareket ediyor. Suriye’de Suriye Demokratik Güçleri (SGD), PKK değildir, yerel halkın gözünde hiç değildir. İnsanlar can derdine düşmüşken, SDG'yi silme Kürt ve PKK olarak görmek çok yanlış. SDG'nin şu anda içindeki Arap savaşçı sayısı, Kürt savaşçı sayısının 1,5-2 katı zaten. SDG Amerikalılar yeşil ışık yakmadan gidip de Dürzilerle birleşmez ama ittifak yükselebilir. Mesela Mazlum Abdi'nin ülke içindeki popülaritesi Şara'nınkini çok çok geçti. Bunları görmek gerek.


