Ebru Özdemir: Tamamen kurgusal bir suçlamayla tutuklandım Agos
SonTurkHaber.com, Agos kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
CHP'li belediyelere yönelik 19 Mart operasyonunu kapsamında tutuklanan Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Ebru Özdemir, "Sadece bir yargı krizinden bahsetmiyoruz, bir vicdan ve demokrasi krizinin tam ortasında yer alıyoruz" diyor.
19 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yapılan operasyon, CHP'li ilçe belediyelerine de uzanmış, CHP'li Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan dahil birçok belediye çalışanı "terör" gerekçesiyle tutuklanmıştı. 19 Mart sabahı evinde bulunamayan Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Ebru Özdemir, bazı medya kurumlarınca "firari" ilan edilmişti. Ancak Özdemir, daha sonra kendisi ifade vermeye gitmiş ve ifadesinden sonra tutuklanmıştı. Başkan yardımcısı olarak Kültür ve Sosyal İşler, Uluslararası İlişkiler ve Muhtarlıklar Müdürlüğü'nü yöneten Özdemir'i, Şişlililer özellikle kadın, çocuk, engelli, yaş almışları, yoksulları öne alan projelerden tanıyordu. Silivri'de tutuklu olan Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Ebru Özdemir, yaşananlara dair sorularımızı yanıtladı.
Sizin tutuklanma süreciniz Şişli ve diğer belediyelerdekilerden farklıydı. İsminiz “firari” olarak geçti ancak sonra adliyeye kendiniz gittiniz. Ve kendiniz gitmenize rağmen tutuklandınız. Süreci anlatır mısınız?
Operasyonun yapıldığı sabah evde olmadığım için ilk etapta zaten bir bilgim yoktu, sonrasında olayı televizyondan duydum. Düşünün hayatınız boyunca polisle en ufak bir işiniz olmamış ve bir sabah televizyonu açıyorsunuz, hakkınızda onlarca asılsız suçlamanın haber yapıldığını görüyorsunuz. Hem bir şok hem de fiziksel ve psikolojik bir çöküş yaşadım. Kendime gelir gelmez ise hemen savcılığa başvurarak ifade vermek istediğimi söyledim. Hal böyle iken operasyonda firari olarak isimlendirilmemin bu operasyon ile yaratılmaya çalışılan algı ile ilgisi olsa gerek diye düşünüyorum. Zira literatürde “firari” hapisten kaçan yahut gözaltına alınmaktan, tutuklanmaktan, sorgulanmaktan kaçan olarak özetlenebilir. İfadeye kendim gitmiş olmam bu ithamları bir bütün olarak temelsiz kılıp çürütüyor. Şunu da belirtmek isterim ki, firarı olarak gösterilmem ve medya ve şahıslarca yoğun bir karalama ve itibar suikastına uğratılmam, bu operasyonun hukuki norm tanımayan, keyfi ve adaletsiz karakteriyle doğrudan ilişkili.
Sizi neyle suçluyorlar?
İddianame henüz hazırlanmadığı için neyle suçlandığını ben de bilmiyorum ama emniyet, savcılık ve hakimlikte bana yöneltilen suçlar herhangi bir somut delile dayanmayan, bırakın tutuklanmayı, gözaltına alınmayı hatta herhangi bir soruşturma dosyası konusu bile olamayacak kadar soyut isnatlardan ibaret. Örgüte yardım gibi çerçevesi, somut delili, hukuki dayanakları olmayan, tamamen kurgusal bir suçlamanın konusu olarak tutuklandım. Bu dosya maalesef sadece beni değil, hukuku da itibarsızlaştırıyor.
“Kent uzlaşısı”nı suçlama konusu yapıyorlar diye biliyoruz, bunun hakkında neler söylersiniz?İnanın ne kastedildiğini ve benimle nasıl bir alakası olabileceğini ben de anlamakta zorluk çekiyorum. İsmi ne olursa olsun bir uzlaşıdan bahsediliyor ve bu uzlaşının tarafı olan siyasi partiler ortaya konuluyor. Bu partilerin karar alma mekanizmaları, kurumsal işleyişleri var. DEM Parti ve CHP karar alma mekanizmaları, kurumsallaşmış komisyonları, parti meclisleri, MYK’ları ve taban eğilimlerini dikkate alan demokratik yapılarla işleyen siyasi partilerdir. Bu işleyişin bir bütün olarak es geçilmesi ve şahıslara kişisel tasarruflara indirgenen böylesi bir ithamın konusu olmak, doğrusu yukarıda da bahsettiğim gibi soyut, mesnetsiz ve hukuk dışı kurgunun kendisiyle ilgili. Ayrıca bu siyasi partilerin kendi iç demokratik işleyişlerine yönelik de ciddi bir itibarsızlaştırma ve küçümseme olduğunu düşünüyorum.
Bir de bu kapsamda örgütsel bağı olan kişilerin meclis üyesi yapıldığı söyleniyor. Bir kere, bir kişinin meclis üyeliğine aday olabilmesi için adli sicil kaydı da dahil olmak üzere birçok belgeyle beraber YSK tarafından onaylanması gerekiyor. Ancak onayladıkları ve aday olmalarına engel teşkil edebilecek herhangi bir dosyaları olmadığı takdirde bu adaylıklar kabul edilerek işleme konulur. Konu ile ilgili mevzuat ve işleyiş aynen de böyledir.
Ayrıca bu konuyla ilgili olarak şunu da belirtmek isterim. Daha önceki savcılık sevklerinde “Batıdaki Kürtlerin yerel yönetimlerde söz sahibi olması” diye tarif edilen kent uzlaşısı kavramının Kürt meselesinin tarihsel çözümü, silah bırakma, toplumsal uzlaşı, barış ve kardeşlik gibi konuların tartışıldığı bir dönemde böyle ağır suçlamalara konu edilmesi çok ironik ve iktidarın bu konudaki çözüm niyetini ve samimiyetini de açıkça tartışmalı kılıyor.
Kent uzlaşısına değinmişken, devam edeyim. Sizin aslında HDP’li olduğunuz ama kent uzlaşısı nedeniyle başkan yardımcılığına atandığınız ya da tavsiye edildiğiniz iddialar arasında. Nasıl bir açıklama yaparsınız?
Hakkımda ciddi anlamda böyle bir iddia var mı doğrusu çok emin değilim. Savcılık ifademde belirttim, zaten saklanacak bir durumda değil. Türkiye'nin legal bir partisi olan HDP’de zamanında siyaset yaptım, 2017-2019 arasında da İstanbul il yönetiminde sandık güvenliğinden sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak görev aldım. 2019'da ise siyaseti bıraktım. 2023 başlarında ise parti üyeliğinden de ayrıldım. 2024 yerel seçimleri öncesindeyse Emrah Başkan’ın daveti ile CHP’den meclis üyesi aday adayı oldum ve seçildim. Başkan yardımcılığı görevine atanmam ise tamamen kişisel personamla alakalı olup herhangi bir uzlaşı, işbirliği yahut tavsiye ile bir ilgisi yoktur.
Türkiye'nin en saygın okullarında eğitim almış, sivil toplumda önemli çalışmalar yapmış, siyaset alanında hem aktif çalışmış hem de araştırma konularına akıl yormuş, Şişli'nin hem siyasetine hem de yapısına son derece vakıf bir Şişlilinin çok da tavsiyeye ihtiyacı olacağını düşünmüyorum. Kaldı ki Emrah Başkan tam bir şehir plancısıdır, kafası da tam bir plancı kafasıyla işler. Niteliklerinden emin olmadığı, güvenmediği hiçbir kişiyi kim isterse istesin, tavsiye ederse etsin, yakın çalışma ekibine almaz. Hal böyle iken, şahsımın bu kapsamda suçlama konusu yapılması her bakımdan mantık dışı ve temelsizdir.
Sanıyorum bir de bir işçi ile ilgili bir durumdan dolayı suçlanıyorsunuz, işçinin “örgütle iltisaklı” olduğu iddia ediliyor ama sabıka kaydı ortada yok, bunu açıklayabilir misiniz?
Yıllardır Türkiye’de normal bir şekilde günlük hayatlarına devam eden, açık hiçbir soruşturma ve kovuşturmanın konusu olmayan insanlar, bir kanaat ya da algı oluştursun yahut hukuk dışı kararlara bir dayanak olsun diye açıkça “kriminalize” edilerek diğer arkadaşlarımda olduğu gibi benim de dosyama dahil edildiler.
Bu da ister istemez Türkiye’de hukuk devletinin askıya alındığını ve masumiyet karinesinin hiçe sayıldığını gösteriyor bizlere. Gerçekten de burada sadece bir yargı krizinden bahsetmiyoruz, bir vicdan ve demokrasi krizinin tam ortasında yer alıyoruz.
Azad Barış’la görüşmeleriniz suçlama konusu yapılıyor, bu konu hakkında ne dersiniz?Azad Barış araştırma şirketini birlikte başlattığımız, salt siyasi figür olmayan, azınlık hakları üzerine çalışmaları, Ezidiler üzerine yürüttüğü akademik üretimiyle ve felsefe doktorasıyla tanınan bir sosyologdur. Kendisi daha önce HDP’de Eş Genel Başkan Yardımcılığı yapmış ve 2023 seçimlerinde milletvekili adayı olmuş bir isimdir. Yani adli sicil kaydı bile olmayan ve adaylığı YSK tarafından onaylanmış birinden bahsediyoruz. Azad Barış ile ilgili de şimdiye kadar açılmış tek bir dosya, bir adli sicil kaydı, herhangi bir soruşturma yokken bir anda medyada farklı bir kişi olarak lanse ediliyor. Dahası kendisi Türkiye’de yaşayan, şirket kurabilecek ve yurtdışına resmi prosedürlerle giriş çıkış yapabilen biriyken, 19 Mart operasyonunda merkeze konularak kendisiyle ilişkisi olan herkes kriminalize edilmeye çalışılıyor. Dosyada dahi yer almayan yalan haberler dolaşıma sokularak hepimiz için bir itibarsızlaştırma kampanyası başlatıldı. Bu tabloda sadece bize değil, adalete, basın ve akademik araştırma özgürlüğüne ve hukuk güvenliğine yönelmiş açık bir saldırı.
İçeride bir gününüz ya da günleriniz nasıl geçiyor? Hayat içeride nasıl ilerliyor? Neler yapıyorsunuz?
Belediye başkan yardımcılığı görevindeyken Şişlililere ve İstanbullulara hizmet etmek için oldukça yoğun geçen günlerin ardından burada yalnız günlere geçtim. Şimdilik tek başıma kalıyorum ve geçici olduğuna emin olduğum bu süreçten mümkün olduğu kadar yararlanmaya çalışıyorum. Tutuklanmaya ve suçlamalara konu olabilecek hiçbir “suç” işlemediğim için oldukça güçlü de hissediyorum. Evet bir hukuksuzluk cenderesinin içindeyiz ve şahsım da bundan nasibini aldı ama yine de moralli ve gelecekte aydınlık, demokratik ve hukuk devletine olan inancım güç veriyor bana. Burada oldukça yoğun okumalar yapıyor ve çıktığım zaman yapmak istediğim çalışmalar için planlamalar yapıyorum.
Belediye Başkanı Yardımcısı olarak hangi konularla ilgileniyordunuz ve şu anda içeride olduğunuzu ve Şişli Belediyesi’ne kayyım atandığını düşünürsek, hangi projelerin gecikeceği ya da iyi yapılamayacağı için endişeleniyorsunuz?
Başkan yardımcısı olarak Kültür ve Sosyal İşler, Uluslararası İlişkiler ve Muhtarlıklar Müdürlüğü bana bağlıydı. Görevimiz boyunca kadınları, çocukları, gençleri, yaş almışları, engelli bireyleri ve ekonomik zorluklarla mücadele eden yurttaşlarımızı merkeze alan projeler geliştirmeye çalıştık. Şişli’de yaşayan her insanın kendini evinde hissetmesini önemsedik ve bu konuda çalışmalar yaptık. Bu anlayışla çocuklarımız için nitelikli, erişilebilir kreşler açtık. Kent lokantaları kurduk. Sosyal yardımları salt destekten ibaret değil; dayanışma kültürünü büyütecek şekilde örgütledik. Mahallelerde yürüttüğümüz ve halkı doğrudan sürece dâhil eden çalışmalarda çocuklarla, ebeveynlerle, komşularla birlikte ortak alanlar ürettik, sokağın ruhunu yeniden canlandırmaya çalıştık. Kentsel dönüşüm süreçlerinde yalnızca fiziksel yapıları değil, sosyal dokunmayı da korumayı esas aldık. Şişli‘nin çok kültürlü ve çok inançlı yapısına yakışır şekilde, kültürel çeşitliliği görünür kılan etkinlikler düzenledik. Bu çalışmalarla sadece hizmet üretmedik, daha adil, daha eşit, daha insani bir yerel yaşam hayali hep birlikte kurmaya çalıştık. Tüm bu çabanın sonunda bütün bunların yarım kalmış olması elbette üzüyor ve endişelendiriyor.
Tutuklanan Başkan Resul Emrah Şahan ve diğer arkadaşlarınızla haberleşiyor musunuz?
Tutuklanan arkadaşlarımla görüşe çıkarken arada karşılaşıyoruz ama tabii bir baş selamı ötesinde haberleşme imkânımız bulunmuyor.
İçeriden dışarıya, özellikle Şişli halkına ve demokratik kamuoyuna ne söylemek istersiniz?
Başta Şişlililere, bizleri merak eden, bizler için kaygılanan, haksızlıklara karşı mücadele eden, çaba içinde olan tüm sevdiklerimize selamlarımı iletmek istiyorum. Ben ve haksız bir şekilde bu suçlamayla karşı karşıya kalan tüm arkadaşlarım adaletin dışına itilen bireyler olarak tarih önünde, halkımıza ve tüm vicdanlı insanlara karşı bu haksızlıkla yüzleşmeye devam edeceğiz. Adalet mücadelesi uzun ve meşakkatli olsa da bu yolda elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Ve unutmayalım ki bugün sadece bireysel bir haksızlıktan bahsetmek doğru değil, tüm toplumun, tüm demokrasi mücadelesinin karşılaştığı bir travmanın içindeyiz hepimiz. Ama inanıyorum ki bu karanlık sürecin sonunda ışık görünecek ve en kısa sürede adalet zafer kazanacaktır. Ve bizler tekrardan Şişliler ile beraber Şişli‘yi hak ettiği yere getirmek için çalışmaya devam edeceğiz.
Son olarak 19 Mart’taki operasyonda bize yöneltilen suçlamaları reddediyor, hakkımızda yürütülen itibar suikastını kabul etmiyoruz. Gerçek bir adalet tecelli edene kadar çaba göstermeye devam edeceğiz. Bu bağlamda Şişli halkı başta olmak üzere tüm yurttaşların, sevdiklerimizin destek ve dayanışma duygusunu yüreğimizde hissediyoruz.


