Emin oldum: CHP iktidara yürüyor
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Aslında, övünmek gibi olmasın, 12 Eylül sonrasından bu yana seçim tahminlerimde hiç yanılmadım. Şimdi de bana göre, -tabii iktidar sandığı tekmelemezse- Özgür Özel liderliğindeki CHP seçimi kesinlikle alır. İnanmak değil, görmekten söz ediyorum!
Ama başlıktaki ifadenin nedeni ve bize anlattıkları bambaşka. En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, sonra ilginç ayrıntıları paylaşalım.
Son zamanlarda müthiş bir performans gösteren Ertuğrul Özkök, dünkü yazısında radarımın dışında kaldığı için muhtemelen kaçıracağım notlar verdi.
Murat Belge (neredeyse CHP’li olmuştu) İmamoğlu ve Özel’in MÜCADELESİNİ destekliyor, alkışlıyordu.
Nuray Mert, yazmama kararından sonra ilk kez bir bildiriyle ortaya çıkmıştı ve o da desteğini sunuyordu. Prof. Tahsin Yeşildere ile ortaklaşa kaleme alınan bildiri daha sonra imzaya açılmıştı.
Ertuğrul Özkök’ün dikkat çektiği üçüncü isim de son Ankara mitingine bizzat katılan Hasan Cemal’di.
***
Doğrusu yazıyı tam bu noktada kessem de olur.
Zira son cümle bir devri özetliyor.
Ama kim bilir nerelerden ne sinyaller alındıysa, onları ve bildiriye imza atan 100’den fazla ismi azıcık konuşmak gerekiyor.
Önce Murat Belge. Hayatımın hayal kırıklığı. Uzun yıllar öncesinden tanırım. Hatta, işsiz kaldığım bir dönem TRT’ye “Lezzetin Serüveni” diye bir belgesel dizi çekerken evimin mutfağında çekim yapmışlığımız vardır.
Sonra sonra ayran içtik ayrı düştük!
Özellikle Ergenekon, Balyoz kumpaslarında. Hele bir yazısı vardı ki hatırlatmadan geçemem.
Hopa’da polis şiddetiyle öldürülen öğretmen Metin Lokumcu’dan söz ederken “Birilerinin AKP’ye oy kaybettirme çabasında” diye yorumlamıştı.
Daha sonra Radikal gazetesinden Ezgi Başaran'ın "Emekli öğretmen Metin Lokumcu’yu Ergenekon’a mı bağladınız?" sorusuna şöyle yanıt vermişti:
"Kendisini değil ama onun bir çevresi var, çevresinin çevresi var. Toplumda her şey böyle olur. O kişiyle sınırlı değil. Bir bakana yumurta atan öğrencileri düşün… Niçin darbeler iyidir diyen Süheyl Batum’a atmıyorlar?"
- Siz de mi Başbakan gibi öğrenci protestolarının arkasında başka bir şey arıyorsunuz?"
"Öyle düşünüyorum evet. Çünkü Tan gençliğinden itibaren böyle bir gelenek var. Eğitimle yapıyoruz bunu. Türkiye’de faşizm aileden değil eğitimden gelir. 68’den beri ben bu hareketlerin içinden geldiğim için biliyorum.”
‘68 gençliğinden gelip bir insanın ölümünü böyle “analiz etmek”!!!
Derken Erdoğan yolun sonuna gelince aydınlanıvermek!!!
Ya bir vakitler öğrenci protestolarının arkasında başka şeyler ararken Saraçhane sürecinde hep ön safta gördüğümüz gençler için söyledikleri:
“Özgür Özel’in Genel Başkan seçilmesinden bu yana CHP’nin söylemini de, eylemini de çok doğru, isabetli buluyorum.
CHP militan bir mücadele veriyor. Topladığı, toplamayı başardığı kalabalıklar, şu kasvet günlerinde insanın içini ısıtan ve umut veren gelişmeler. Bu faşizan saldırılar karşısında içi dolu bir dirençle karşı koyarken izleyeceği siyasetin karakteri hakkında söylediklerini de son derece olumlu buluyorum.”
if (!$ISMOBILE) : ?>include(__DIR__.'/320x100.php');?>
***
Bugünlerde iktidarın Tele1’e yönelik kıskacıyla tehdit edilen Merdan Yanardağ’ın cezaevinde yazdığı “LİBERAL İHANET” kitabı da “birilerinin karakterini anlatır..
Dönmenin kısa tarihçesine ışık tutar..
Bir dönemin AKP destekçisi, “YETMEZ AMA EVET”çi isimlerini hatırlatır.
Neyse, gelelim Ertuğrul Özkök’ün yazısındaki ikinci isme, Nuray Mert’e..
Prof. Tahsin Yeşildere ile birlikte kaleme aldığı bildiri şöyle başlıyor:
“Demokrasi onurumuzdur…”
“Hak ve özgürlüklerimize sahip çıkmadan onurlu bir yaşam süremeyiz. Demokrasiye sahip çıkmak onurumuza sahip çıkmaktır.”
“Bu ülkenin geleceği için kaygılanan akademisyenler olarak, demokrasi ve onur mücadelesi için CHP ve Özgür Özel yönetimini destekliyor, tüm sivil inisiyatifleri de demokrasi ve onur mücadelesini güçlü biçimde büyütmeye davet ediyoruz."
Nuray Mert’i çok yakından tanımam. Ancak “akademisyen” kimliğini her fırsatta vurgulayıp üstten bakan tavrına aşinayım.
Na var ki mesele bu değil elbette.
Şu: Mesela, bir akademisyen olarak, Boğaziçi Üniversitesi’nin canına okunurken, onurlu akademisyenler aylarca her türlü hava koşulunda direnirken ne yaptı?
Bildirisine imza atanlar ne yaptılar, neredeydiler?
Gencecik gazeteciler Silivri’ye gönderilirken adliye koridorlarında onları neden görmedik?
Başörtülü kızların eğitim hakkı için öne çıkıp kendini paralamışken, AKP yıllarında ve hele 19 Mart sonrasında neden sesini duymadık?
Hasan Cemal’e gelince!
Aralarında tek sempati duyduğum isimdir.
Geçen yılın sonlarında CNN Türk’ten kovulma öykümü anlatırken şunları yazmıştım:
“ Ergenekon sürecinde hemen her gün iki taraftan da saldırıya uğruyordum. Patrona şikayet ediliyordum. Dahası kurum içinde kimileri de benim yayınlarımı ‘Ergenekon propagandası’ diye niteleyip açık/kapalı kuyumu kazıyordu. Beni ihbar ve şikayet eden mesajları zaman zaman bizzat Mehmet Ali Birand gösteriyordu. ‘Bak, senin yüzünden arkadaşlarımla aram bozuldu. Yüzlerine bakamıyorum’ diye... Hasan Cemal, Birand’ı bana dair mesajlarla bombardıman edenlerin başında geliyordu. Dahası, bir gün kanalın bulunduğu binanın restoranında beni ıgörünce yüksek sesle şöyle demişliği vardı: ‘N’aber Paşacı!..”
Bu yazıdan sonra Hasan Cemal özür ve sevgi emojileriyle bir mesaj gönderdi.
Zaten programıma konuk olduğu bir gün, “arada bir yanılıp sonra NEDEN YANILDIM diye kitap yazdığını” söylemiştim de gülmüştük.
Özür dilemeyi bilmek önemlidir.
Bunu kamuoyu önünde yapmak da elbette çok önemlidir.
Ankara mitingindeki fotoğrafı.. O karedeki hüznü bana böyle hissettirmişti.

***
Ertuğrul Özkök toplumsal dalganın boyutunu özetlediği yazısında “bunca insan bir araya gelip CHP’ye destek veriyorsa bunun bir anlamı var” diyor.
Anlamını bilmem ama, AKP’li yılların sorumluluğunu ama şu kadar ama bu kadar taşıyanların kıymet-i harbiyesi var mıdır, tartışılır…


