Emperyalist yayılmacılığın sonu mu?
Haber7 sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Geçen hafta, Trump’ın Suudi Arabistan’daki konuşmasını “kürselciliğin ölüm ilanı” olarak nitelemiştik. Kafasını kuma gömen arkadaşlarımız komploculuk oyunları oynamaya devam etsin, biz perşembenin gelişini çarşambadan görmüştük….
İşte o “perşembe” iki gün önce geldi.
ABD, Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırdığını açıkladı ve aynı gün itibarı ile ABD’nin Ankara Büyükelçiliğinden Trump’ın Suudi Arabistan’daki konuşmasına paralel bir açıklama geldi.
Trump’ın konuşmasına referans verilen açıklamada, Batı’nın yüz yıldır izlediği rota eleştiriliyor, sadece küreselcilikten değil, emperyalist yayılmacılıktan vazgeçildiği ilan ediliyor. Açıklamadaki bazı ifadeler aynen şu şekilde:
“Batı, bir asır önce haritalar, manda yönetimleri, çizilmiş sınırlar ve yabancı yönetimler dayattı. Sykes-Picot Suriye'yi ve daha geniş bir bölgeyi barış için değil emperyal kazanç için böldü. Bu hata nesillere mal oldu. Bunu bir daha yapmayacağız.
Batı müdahalesi dönemi sona ermiştir. Gelecek, bölgesel çözümlere, ortaklıklara ve saygıya dayalı bir diplomasiye aittir. Başkan Trump'ın 13 Mayıs'ta Riyad'da yaptığı konuşmada vurguladığı gibi, “Batılı müdahalecilerin Ortadoğu'ya uçarak nasıl yaşanacağı ve kendi işlerinizi nasıl yöneteceğiniz konusunda dersler verdiği günler geride kaldı.”
Türkiye, Körfez ülkeleri ve Avrupa ile beraberiz - bu kez askerler, nutuklar ya da hayali sınırlarla değil, Suriye halkının kendisiyle omuz omuza duruyoruz. Esad rejiminin düşmesiyle birlikte barışa açılan kapıyı aralamış bulunuyoruz; yaptırımları kaldırarak Suriye halkının nihayet o kapıyı açmasına ve yenilenmiş bir refah ve güvenliğe giden yolu keşfetmesine olanak sağlıyoruz.”
Batı’nın 200 yıllık vahşi yayılmacılık tarihi göz önüne alındığında bunlar gerçekten çok ilginç sözler. Çünkü ABD’liler sadece yapmayacağız demiyor, aynı zamanda “yanlış yaptık” diyerek özeleştiri veriyor. Daha ilginci ise Avrupa’yı Türkiye ve Körfez ülkeleri ile bir arada zikrederek “eşitlemesi”.
Bu yeni dönemin eskisine göre daha iyi olacağını, bizim için çok önemli fırsatlar sunacağını defalarca yazdık. Ancak böylesi durumlarda akla ilk gelen “bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü” sözüdür….
Gerçekten de ABD’nin bu iyi niyet gösterisi için objektif bir sebep var mı, yoksa ABD’liler yeni bir dümenin mi peşindeler? Bu kısmı doğru tahlil etmek ve temkinliliği elden bırakmamak gerekiyor.
Doğrusu, gelişmiş kapitalist ülkelerde yönelimleri siyasi niyetlerden ziyade objektif ekonomik koşullar ve bunların dayattığı ihtiyaçlar belirler. Belli ki emperyalist yayılmacılık ve kültür ihracı artık Amerikan düzenin ihtiyaçlarına yanıt üretemiyor. Trump da bu tüm dış politikası revize etmeye çalışıyor.
Bu revizyon, ABD’yi ülkelerin içişlerine karışmayan ve uluslararası kanun düzenine uyan bir aktör haline getirebilir mi? Bu mesajlar, Ortadoğu’ya özgü sınırlı bir politikayı mı yoksa genel bir politika değişikliğini mi ifade ediyor?
Trump’ın Kanada’yı, Grönland’ı, Panama’yı istemesine, Güney Afrika’ya “ırkçılık” dersi vermesine bakılırsa genel bir politika değişikliğinden söz etmek için hayli erken. Zaten ABD kapitalizminin somut ihtiyaçları da uluslararası yağmayı zorunlu kılıyor.
Bir de bunun üzerine, ABD’nin bunca yıl trilyonlarca dolar para yatırarak inşa ettiği savaş makinesi ve tüm dünyaya yayılmış askeri üslerini düşünün. Bu askeri varlığın temel işlevinin ABD’ye (ve ABD şirketlerinde) küresel düzeyde ticaret avantajı sağlamak olduğunu unutmamak lazım. ABD’nin siyasi müdahale mekanizmaları ve askeri baskısı olmadan bu şirketler nasıl dünyaya yayılıp nasıl kar edecekler?
Tüm veriler, şimdilik sadece kısmi bir politika revizyonuna işaret ediyor. Dolayısı ile emperyalist yayılmacılık döneminin kapandığını söylemek için henüz çok erken.
Diriliş Postası


