‘Engelli’nin engeli biziz!
Hurriyet sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Toplumsal olarak en büyük zafiyetimizi konuşmanın vakti artık geldi. Konu, ‘engelliler’. Görmezden geldiğimiz, sokakta, okulda, işyerinde göremediğimiz yaklaşık 15 milyon kişiden bahsediyorum. Gördüğümüzde de yadırgayarak baktığımız ve bu bakışlarımızla sokağa çıkmalarını daha da engellediğimiz Türkiye’nin tam yüzde 13’ünden...
Engelsiz Yaşam Derneği’nden aldığım bilgiye göre Avrupa’da ‘engelli’lerin sadece 3’te biri kendini dışlanmış hissediyor ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. İlkokuldan sonra okulu bırakanların oranı yüzde 25. Dahası; 15-64 yaş arası ‘engelli’ bireylerin istihdam oranı orada yüzde 47’yken, Türkiye’de istihdam edilen toplamda sadece 90 bin ‘engelli’ var!
Tüm bunlar aslında ‘engelli’ diye bir şey olmadığını ortaya koyuyor. Demek ki eğer istenirse, imkânlar sağlanırsa engelsiz kişiler gibi eğitim görebilir, çalışabilirler. Onların kaldırımlarda yürüyememesine, eğitim görememesine, iş hayatına girememesine neden olan biziz. Özellikle de sokakta fırlattığımız o yadırgayan bakışlarımız. Dolayısıyla onları ‘engelli’ gördüğümüz için asıl engelli olan bizleriz.
Yüreğiyle yarışanlar
Bana tam da bunu, yani ‘engel’ diye bir şeyin olmadığını ve zayıf gördüğümüz bu bireylerin aslında sağlıklı insanlara göre çok daha güçlü olduklarını kanlı canlı gösteren birileri oldu: Paralimpik sporcularımız.
Türkiye Milli Paralimpik Komitesi’nin (TMPK) ve sponsorlarından Ülker’in desteğiyle çekilen ‘Yüreğiyle Yarışanlar’ video serisinde paralimpik sporcularla uzun zaman geçirme şansım oldu.
Onları izlerken şunu anlıyorsunuz: Kendi gücüne, iradene tutunarak fiziksel engelleri büyük oranda aşmak ve hayata çok güçlü bağlanmak pekâlâ mümkün.
12 yaşında omurilik zedelenmesine bağlı felç geçiren dünya 2’ncisi ve Avrupa şampiyonu milli paraokçumuz Nil Mısır: “Bazen yaşadığımız olumsuzlukları bir ödül gibi görmek lazım çünkü engeller aslında mücadele etmemiz ve çok daha güçlenmemiz için fırsatlar doğuruyor. Sağlıklı bir yaşam sürseydim belki uluslararası şampiyonalarda milli marşımızı okutamazdım.”
T20 kategorisinde (zihinsel gelişim geriliği) yarışıp rekorlar kıran Avrupa şampiyonumuz milli paraatlet Reyhan Taşdelen: “Korkular bizi sınırlar. Sınırlar da bizi engeller. Benim gerçekten hiç korkum, hiçbir sınırım yok. İleride de diğer çocuklara hayal kurmayı ve korkmadan hayallerini gerçekleştirmeyi öğretmek istiyorum.”
Bebekken yanlış iğne sonucunda bir kolu kısa kalan Türkiye’nin ilk paratriatlon atleti, Avrupa şampiyonumuz Uğurcan Özer: “Aslında zayıf yanlarımızı güçlendirebilecek her şey bizim elimizde. Her şey kendinle barışmakla başlıyor. Bu sınırları aşmak için insan önce kendisiyle barışık olmalı ve hiçbir zaman karşısına çıkan tümseklerde pes etmemeli. Ben asla pes etmedim.”
Görme engelli, dünya şampiyonu milli paraatletimiz Serkan Yıldırım: “Benim için bu engel, hayatın sonu değil, bir başlangıçtı. Gözlerim görmese de ben tüm vücudumla koşuyorum. Saçlarım bile benimle koşuyor.”
11 yaşında havale geçirip görme yetisini yitiren ilk kadın parajudocumuz, Avrupa şampiyonu Nazan Akın Güneş: “Görme engelli olduğumda hayata küsmüştüm. Ben bile hayata bu kadar bağlanıp bu noktaya gelebildiysem, her engelli bunu yapabilir. Engellilik bir kavram değil. Her şeyde başarılı
olabiliyorlar.”
Erişilebilirlik anahtar
Böyle bireysel hikâyelerin artması için onları sadece sporda değil; eğitimde, iş hayatında, özel sektörde, kamuda, karar alıcı pozisyonlarda ve belki de en önemlisi siyasette çok daha fazla görebilmemiz gerekiyor. Bunun için de her şeyden önce ‘erişilebilirliği’ arttırmamız şart. Aslında tam da bu anlayışla Türkiye’de birkaç yıldır bir hareket başlatıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı Engelli Hakları Ulusal Eylem Planı (2023-2025) kapsamında; erişilebilirlik alanında fiziksel, dijital ve zihinsel dönüşümün hızlanması için yasal adımlar atıldı. Ama bugün yine otoparklarda ayrılan özel park yerini engeli olmayan biri işgal ediyorsa, bir kamu binasının girişinde rampa varsa, tekerlekli sandalyedeki bir birey otobüse binemiyorsa yasaların yetmediği aşikâr.
Erişilebilirliği arttırmak için altyapımızı uyarlamaksa (kaldırımlardan toplu taşımaya) tüm Türkiye’yi kalkındırır. Bu geniş kitleyi sosyal yaşama ve ekonomiye katmak, ülkemizi muazzam güçlendirir. Unutmayalım: Tek bir birey bile kendini engelli hissetmeyene kadar hepimiz topyekûn engelliyiz.
Bu arada ‘Yüreğiyle Yarışanlar’ serisinin 5 bölümünü Onedio ve Ülker YouTube kanallarında ve sosyal medya hesaplarında izleyebilirsiniz.
NOT: Türkiye Milli Paralimpik Komitesi (TMPK) tarafından 21-28 Temmuz 2025 tarihleri arasında organize edilecek Avrupa Para Gençlik Oyunları’na katılacak sporcularımıza da şimdiden başarılar dilerim.


