Erdoğan: Koltuğundan güç devşirip zulmedenlere müsamaha göstermeyiz
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, Etik Eğitimi ve Etik Eğiticisi Yetiştirilmesi İşbirliği Protokolü İmza Töreni'nde konuştu.
Erdoğan, kamuda makamların gelip geçici olduğunu söyledi. Erdoğan şunları ifade etti:
"Bu makamların her biri gelip geçicidir. Bu görevler, bu yetkiler, bize milletin emanetidir. Asıl olan halka samimiyetle hizmet ederek Hakk'ın rızasını kazanmak, milletimizin hayır duasına mazhar olabilmektir"Erdoğan, devletteki konumundan güç alıp yurttaşa zulmeden yani yetkisini kötüye kullananlara müsamaha etmeyeceklerini söyledi:
"Koltuğundan güç devşirerek hizmet etmekle yükümlü olduğu vatandaşa zulmeden hiç kimseye müsamaha göstermeyiz. Devlet demek düzen, nizam, intizam demektir. Devlet demek vatandaşına hizmet eden mekanizma demektir. Devlette de toplumda da nizamı yasalarla beraber vicdan sağlar. Dolayısıyla bir eylem veya işlemin yasalara uygun olması onun her zaman etik ve meşru olduğu anlamına gelmez. Kimsenin mevzuattaki boşluklardan faydalanarak "Ben yaptım oldu." diyerek milletimizin tek bir ferdinin bile hak ve hukukunu çiğnemesine müsaade etmeyiz."Erdoğan, 'torpil' zihniyetinden ve bürokratik engellemelerden çok çektiklerini ifade etti.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bakınız değerli kardeşlerim, bizler yakın geçmişte bürokratik oligarşiden, "Bugün git, yarın gel." anlayışından, "Hamili kart, yakınımdır" zihniyetinden çok çektik. Kendisini vatandaştan üstün gören, vatandaşla muhatap olmaktan imtina eden, burnundan kıl aldırmayan kibir abideleri milletimize yıllarca adeta kan kusturdu. FETÖ gibi ihanet şebekelerinin, terör örgütlerinin türlü şebekelerin devlet kadrolarına sızarak milletimizin geleceğine kastettiği günleri yaşadık. Milletimizden aldığımız destekle tüm bu zorlukların, sınavların, darbe teşebbüslerinin üstesinden alnımızın akıyla gelmeyi başardık"Erdoğan'ın konuşması da şöyle:
Türkiye Cumhuriyeti geleneği olan bir devlettir. Tecrübemiz iki bin yılı aşan köklü bir geçmişe sahiptir. Bu geçmiş tüm safhalarıyla tetkik edildiğinde karşımıza hep iki gerçeklik çıkmaktadır.
Bunlardan ilki atalarımızın çok güçlü bir kurucu iradeye ve bağımsızlık ruhuna sahip olduğudur. Öyle ki tarihimizin en ümitsiz anlarında bile ecdadımız yüzyıllarca hüküm sürecek yeni devletler kurmayı başarmışlardır. "Devleti ebed-müddet" ifadesinde vücut bulan süreklilik ilkesinde şekillenen bu gelenek, milletimizin teşkilatlanma ve yeniden toparlanma hususunda ne denli mahir olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
İkinci hakikat ise devlet ve idare anlayışımızdaki insanı merkeze alan yaklaşımdır. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" ilkesi, "Halka hizmet, Hakk'a hizmettir" düsturu, asırlardır yönetim anlayışımıza istikamet çizmiştir. Tabii burada şunu da mutlaka vurgulamamız gerekiyor.
Tarihimizin semalarında göndere çektiğimiz tüm bayraklar iyiliğin, adaletin, refahın, huzurun, erdem ve inancın yeryüzündeki sembolleri olmuştur. Geleneği, örfü, töreyi, ahlakı maziden alıp atiye nakleden ruh, işte bu milli bünyede bu milli şuurda mahfuzdur.
Bugün etik olarak nitelendirdiğimiz tüm vasıflar milli seciyemizde yine bu kavramlarla tebellür etmiştir. Devlet yönetimi ve kamu hizmetindeki istikrarın sağlanmasında bilgi, ahlak, ehliyet ve liyakate verilen önem hiç şüphesiz büyük rol oynamıştır.
Nizamülmülk Siyasetname adlı eserinde bin yıl öteden bu hususu bakınız nasıl ifade ediyor? "Şahsiyetsiz, asaletsiz ve faziletsiz kişileri büyük işlere memur ettiğimiz zaman bilginleri, asilleri ve faziletli kişileri kenara sürüp onları muattal yani işe yaramaz hale getirmiş oluruz." Rabbimiz de Kur'an-ı Kerim'de "Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder" buyurmuştur.
Ehliyet, liyakat, adalet ve huzur, özellikle devlet işlerinde birbirini besleyen kardeş kavramlardır. Burada verilen en küçük bir tavizin kartopu misali gittikçe büyüyerek hangi zorluklara, Allah muhafaza, hangi yıkımlara yol açtığı yine tarih sayfalarında mevcuttur. Mevkii, konumu, unvanı ne olursa olsun, devlet hizmetinde bulunan her bir kardeşime şunu hatırlatmak isterim:
Bu makamların her biri gelip geçicidir. Bu görevler, bu yetkiler, bize milletin emanetidir. Asıl olan halka samimiyetle hizmet ederek Hakk'ın rızasını kazanmak, milletimizin hayır duasına mazhar olabilmektir. Kamunun yararı diğer her şeyin üzerindedir. Her bir vatandaşımızın kamu hizmetlerinden eşit, adil ve etkin bir şekilde yararlanması bizim en temel önceliğimizdir.
Bu anlamda görevini ve yetkisini kötüye kullanan, milletin talep ve beklentilerine cevap veremeyen, çözümün değil, sorunun bir parçası olan, devletin saygınlığına, itibarına, kerim devlet kimliğimize halel getiren, kamunun mallarını ve kaynaklarını israf eden hele hele beytülmale el uzatan kimsenin gözünün yaşına bakmadık, bundan sonra da bakmayız.
Koltuğundan güç devşirerek hizmet etmekle yükümlü olduğu vatandaşa zulmeden hiç kimseye müsamaha göstermeyiz. Devlet demek düzen, nizam, intizam demektir. Devlet demek vatandaşına hizmet eden mekanizma demektir. Devlette de toplumda da nizamı yasalarla beraber vicdan sağlar. Dolayısıyla bir eylem veya işlemin yasalara uygun olması onun her zaman etik ve meşru olduğu anlamına gelmez. Kimsenin mevzuattaki boşluklardan faydalanarak "Ben yaptım oldu." diyerek milletimizin tek bir ferdinin bile hak ve hukukunu çiğnemesine müsaade etmeyiz. Milletimize kamu hizmetlerini ulaştırmakla görevli kamu personelimizin bu noktalarda azami hassasiyet göstermelerini bekliyorum. Kamunun yararını ilk planda tutan, hukuka ve etik davranış ilkelerine uyan, vatandaşın derdine derman olmak için uğraşan, üstün bir vazife şuuru ile çalışan her bir kardeşimin bu milletin başının üstünde yeri vardır. Bu arkadaşlarımı tebrik ediyor, Rabb'im kendilerinden razı olsun diyorum. Değerli dostlar, insan odaklı bir devlet yönetimi, insanlara hizmet etmeyi önceleyen bir idare açısından etik kaideler en az kanun hükümleri kadar önemlidir. Etik kurallar sadece kamu görevlilerinin riayet edecekleri düzenlemeleri hatta sınırlamaları ifade etmekle kalmaz. Aynı zamanda her kamu çalışanının işini hakkıyla yapmasını, devletine ve milletine hizmet etme şuuru ile hareket etmesini de sağlar.
Bu şuurun güçlendirilmesi için kamu idaresinde etik kuralları 2005 yılında belirleyerek uygulamaya aldık. Devlet mekanizmasının daha sağlıklı işlemesini sağlamak, devletin vatandaşımıza daha hızlı, verimli, nitelikli hizmet vermesini temin etmek için tüm adımları attık. Hamdolsun, aradan geçen 20 yılda bu konuda ciddi bir bilgi birikimi ve uygulama örneği oluştu. Arzu ettiğimiz devlet modelinin olgunlaştırılması noktasında büyük mesafeler kaydettiğimizi bugün memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Bu sistemin kökleştirilmesinde büyük emekleri olan Kamu Görevlileri Etik Kurulu'nun bugüne kadarki çalışmalarını takdirle karşılıyorum. Bakınız değerli kardeşlerim, bizler yakın geçmişte bürokratik oligarşiden, "Bugün git, yarın gel." anlayışından, "Hamili kart, yakınımdır" zihniyetinden çok çektik. Kendisini vatandaştan üstün gören, vatandaşla muhatap olmaktan imtina eden, burnundan kıl aldırmayan kibir abideleri milletimize yıllarca adeta kan kusturdu. FETÖ gibi ihanet şebekelerinin, terör örgütlerinin türlü şebekelerin devlet kadrolarına sızarak milletimizin geleceğine kastettiği günleri yaşadık. Milletimizden aldığımız destekle tüm bu zorlukların, sınavların, darbe teşebbüslerinin üstesinden alnımızın akıyla gelmeyi başardık.


