Erdoğan’a Göre Yok Hükmündeyiz!!
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
ABD’de NIGGER yani bizim dildeki karşılığıyla ZENCİ’den bugünün SİYAHİ vatandaşına ne çok zaman geçti.. Ne çok acı çekildi.
Sadece kendi ülkelerinde değil, Amerikalılar dünyanın pek çok yerinde insanları aşağılayan ifadeleri özellikle kullandı. Mesela Vietnam Savaşı sırasında Amerikalılara karşı savaşanlar için VİETCONG tanımı kullanılıyordu. Vietnam komünistleri karşılığı..
Herhalde şaşırmayacaksınızdır.. Tanım çok tanıdık bir kurum, Birleşik Devletler Enformasyon Ajansı tarafından üretilmişti. Kim bilir kaç uzmanın katıldığı, kaç saat beyin fırtınası yaşanan toplantılarda..
Dil konuşmak, iletişim kurmak, yani anlaşmak için vardır. Oysa iktidarların elinde zehirlenir ve ölümcül bir silaha dönüşür.
Güya barışa giden yolda her gün yeni bir örnekle karşılaşıyoruz.
En son Cumhurbaşkanı baş danışmanlarından Mehmet Uçum gündemi ısıttı:
"Eğer şüpheli, sanık, tutuklu, hükümlü gibi statülere sahip kimi kişiler siyasi tutsak olarak görülürse aslında bunların bu statülerden kaynaklanan hakları da inkar edilmiş olur.”
Ekrem İmamoğlu ne? Selahattin Demirtaş’ın durumunu nasıl izah edeceğiz? Kayyum uygulamalarını nereye oturtacağız?
Saray elitleri “barışsa biz getiririz.. susun oturun” diyor. Her tarafından kibir akan cümlelerle hem Kürt siyasetçileri hem de başta CHP, muhalefeti aşağılıyor.
DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan’ın bu tutuma yanıtı, yol haritasında nerede olduğumuzu anlatması açısından öğretici:
“ En başta iktidarı ve ona yakın medya kuruluşlarını dil konusunda bir samimiyete bir ciddiyete davet ettiğimi Diyarbakır’dan belirtmek istiyorum. Siz de izliyorsunuz. Karaktersiz, karakteri küçük kimi insanlar yüzeysel, irrite edici, rahatsız edici dil kullanıyor. Biz bu dili reddediyoruz. Bu küçük karakterli insanlarla Türkiye'nin 100 yıllık toplumsal barışı konuşulur, tartışılır mı? Neymiş? Siyasi tutsak demeyecekmişiz. Ne diyeceğiz? Eşya adıyla çağırılır. Danışmana danışman diyoruz. Selahattin Demirtaş'a Figen Yüksekdağ’a da siyasi tutsak diyoruz. Sanki hukuk var. Sanki insanlar düşüncelerinden inançlarından dolayı içeride değil sanki demokrasi var. Siyasi tutsak demeyecekmişiz. Bir taraftan da haklı aslında. Siyasi rehine mi diyelim o zaman? Bu dilden bir an önce vazgeçilmelidir.”
*. *. *
Bu konuyu, DEM ve asıl PKK ile barış adına (güya) yola çıktıkları için ele aldım.
AKP’ye karşı üç kere seçim kazanmış İmamoğlu için söyledikleri elbette çok çok daha vahim. Ancak, CHP bahsinde tutumları net: “YOK ETMEYE ÇALIŞIYORLAR.” Dolayısıyla “barıştan söz edilirken bu dil ne” diye soracak halimiz yok.
Saray başdanışmanı Uçum DEM’in “siyasi tutsak” tanımını pozitif hukuka saldırı diye nitelendiriyor.
HANGİ HUKUK diye sorarlar adama. İmamoğlu’nu hukuksuz biçimde cezaevine atmanız bir yana.. Şimdi de üzerine beton dökmeye çalışıyorsunuz.
Fotoğrafları, posterleri yasaklandı. Yasal olarak hakları bulunmadığı halde İBB araçlarına konması önlendi. İletişimi kısıtladı. Bugün ortaya çıktı ki, artık GÖRÜŞLERİ DE ENGELLENMEYE başlamış. Bir zamanlar Öcalan’a yapıldığı gibi cezaevinde sadece TRT kanallarının yayınına izin verilirse şahsen şaşırmam.
*. *. *
Operasyon Silivri’den ibaret değil elbette.
CHP’nin olağanüstü kurultayı için de Saray Hukuku siyaseti sarsacak bir adım attı..
CHP'nin Kurultay davası bugün Ankara'da görüldü. Davanın 30 Haziran tarihine ertelenmesine karar verildi. Ancak 'mutlak butlan' yani YOK HÜKMÜNDE ifadesi mahkeme kaydına geçirildi. Mahkeme kurultayın bu şart ile iptaline karar verirse CHP yönetimi Özel'den alınarak Kılıçdaroğlu'na verilecek.
Bir yandan CHP’nin toptan ele geçirilmesi planlanırken.. Ve buna “Mahkeme kararı var biz ne yapalım” yanıtı hazırlanırken.. Diğer yandan Boğaz Köprüsü’ne İmamoğlu pankartı asan milletvekilleri hakkında soruşturma başlatıldı.
Sizi bilmem ama ben ciddiye alıyorum o soruşturmayı.
Öncelikle başlarının derdi Mahmut Tanal’ı susturma fırsatı olarak görüyor olabilirler.
Ayrıca CHP’de korku ve kaos yaratmayı hedeflemiş görünüyorlar..
*. *. *
Son gelişmeler beni 2016 Mart’ına götürdü.
Türkiye, Erdoğan’ın milletvekili dokunulmazlığı konusundaki hamlesini konuşuyordu. CHP yasaya EVET diyeceğini deklare etmişti. Dolayısıyla böyle bir durumda neler yaşanabileceği tartışılmaya başlanmıştı.
Ben o sırada Halk TV’de Medya Mahallesi programını yapıyordum.
Bir sabah Ankara’dan aradılar.
Akşam ana habere konuk olup olamayacağımı sordular.
Ben de “Olurum ama hangi konuda.. “ diye sordum.
Dokunulmazlıklar konusundaymış!
Uyardım: “Katılırım ama şimdiden söyleyeyim, sizinle aynı fikirde değilim. AKP’nin bu hamlesinin bir vadede çok tehlikeli olacağını düşünüyorum.”
Telefonun ucundaki arkadaşım şaşırdı: “Ankara’da herkes, CHP’nin EVET deme kararıyla AKP’nin oyunun bozduğu kanaatinde” dedi.
Nasıl bir analizdi bilmiyorum.. CHP gerçekten de Erdoğan’ın talebini kabul etti. Hem de Kılıçdaroğlu’nun siyaset tarihine geçecek “Anayasa’ya aykırı ama EVET diyeceğiz” sözleriyle!
Şimdi bu imkanı Mahmut Tanal ve arkadaşlarını Meclis’ten atıp hapse gönderseler kim ne diyebilir!!
Cumhuriyet’in kurucu partisi Anayasa’yı ne pahasına olursa olsun korumayacaksa ne işe yarar?
Dokunulmazlık yasası.. Mühürsüz pusulalar.. AKP iktidar için çoğunluğu kaybedince seçimin “yok hükmünde” sayılıp 6 ay sonra yeniden sandığa gidilmesi.. Ve daha nice tuzaklar boşuna kurulmamış, değil mi!
Bu yollardan geçerek geldiğimiz yerde, o kurucu parti TERÖR tanımıyla anılıyor.
Geleceğin cumhurbaşkanı altı boş, içi kof söylentilerle “medeni ölü” haline getirilmek isteniyor.
Gençler hapse atılıyor. Üniversiteleri de polis işgaliyle ellerinden alınıyor.
*. *. *
Barış Yolu dedikleri süreç işte böyle bir çizgide yürüyor.
Peki o yol nereye çıkıyor sizce?
DEM Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları çerçeveyi şöyle çizdi:
“Şundan bütün Türkiye kamuoyu çok net emin olsun ki DEM Parti olarak bizler barış sürecinin demokratik bir zeminde gelişmesi için ısrarımızı ve mücadelemizi sürdüreceğiz. Demokrasisiz barış olmaz. İnsan hakları ihlalinin, gözaltıların, tutuklamaların, seçilmişlere yapılan operasyonlar ve tutuklamalar devam ettiği sürece bizler kalıcı bir barışı tesis edemeyeceğimizin gayet farkında olan bir bilince sahibiz. kendi niyetimizden, duygumuzdan, düşüncemizden, fikrimizden, hattımızdan çok çok eminiz.”
Erdoğan’a Halife muamelesi yapanların.. Küçük Saray beslemelerinin zehirli dili süreci daha baştan imha etmemeli.
Ancak, Hatimoğulları‘nın da vurguladığı üzere, Kürt siyaseti Erdoğan’a yeniden seçime girme imkanı tanıyacak yolu açmamalı. Demokrasi ve adalet ipini bırakmamalı.
Farkında mısınız bilmiyorum.. Sadece 10 gün önce bir DEM milletvekili Kürtçe konuşmaya kalkınca MHP’li Meclis Başkanvekili Celal Adan mikrofonu kapattırdı.
DEM Meclis’teki yasağı görmezden gelip AKP ile Anayasa masasına oturabilir mi bilmiyorum.
Temenni etmiyorum.
“NOT”: Bugün OdaTV’nin güvenlik kaynaklarına dayanarak yazdığı yazıyı.. Türkiye’nin Suriye’nin vasisi olduğuna inandırmaya çalıştığı kulis notunu ele alacaktım. Ama gündemin sıcak başlıkları yine izin vermedi.
Ancak en azından SON DAKİKA haberini vereyim: Gözünüz aydın AHLAK POLİSİ geliyor!!!


