Ev Kadınlarına Emeklilik Gelecek Mi?
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Merhaba değerli okuyucularım, sizlerde soru ve görüşlerinizi [email protected] e-posta adresim üzerinden veya X sosyal medya hesabım üzerinden kolaylıkla iletebilirsiniz.
Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi hâlâ dar, hâlâ seçici, hâlâ adil değil.
Kadının emeği ise hâlâ görünmüyor.
Çocuk büyüten, yaşlıya bakan, evi çeviren, evin ekonomisini yöneten, akşam yemeğiyle bir haneyi ayakta tutan milyonlarca kadın… Emekli olamıyor. Emeklerinin karşılığı yok. Sigorta kayıtlarında isimleri bile geçmiyor. Çünkü sistem diyor ki: "Çalışan kazanır." Peki, ev kadını çalışmıyor mu?
Yıllardır aynı soruyu soruyoruz: Kadın yalnızca fabrika çıkışı mı üretkendir? Yalnızca bordroda mı emeği sayılır? Yoksa mutfakta, kucağında çocuğuyla, hastanede refakatçi, okul servisine koşturan, geceleri uykusuz kalan da mı emekçidir?
Evet, kadın emektardır. Ama hâlâ emekli değildir.
Emeklilikte Kadına Görülen Rol: Eşin Vefatını Beklemek Mi?
Bugün Türkiye’deki milyonlarca kadın için sosyal güvenlik, yalnızca eşin veya babanın vefatı sonrası alınan dul veya yetim aylığından ibarettir. Kendi adına emeklilik hayal gibi. Çünkü sistem kadına aktif bir birey olarak değil, başkasına bağlı bir figür olarak yaklaşmaktadır.
İsteğe bağlı sigorta imkânı var deniyor. Peki kim ödeyecek o primleri? Aylık 8.000 -9.000 TL’ye yaklaşan primleri hangi ev hanımı ödeyebilir?
Hele ki hayatını eşiyle birlikte tek maaşla döndürmeye çalışan, çoğu zaman borçla geçinen bir kadının prim ödeyerek emekliliğe ulaşması, kâğıt üstünde var, gerçekte yok.
Doğum Borçlanması: Ne Hak Ne Adalet… Eksik Bir Teselli
Doğum borçlanması hakkı tüm sigortalı kadınlara tanındı. Bu olumlu bir adımdı. Ancak büyük bir eksikle yürürlüğe girdi. Çünkü doğumdan önce sigortalı olmayan kadın, borçlanma yapamıyor. Yani kadın çocuk doğuruyor ama sigortası yoksa, bu emek devlete göre "yok hükmünde".
Üç çocuğa kadar 2160 gün (yaklaşık 6 yıl) borçlanma hakkı var. Ama bu süre sadece doğumdan sonra çalışmadığı günler için. Yani sigorta sisteminin mantığı şu: “Kadın doğursun ama sigortalı olsun, sonra da iki yıl çalışmasın ki borçlanabilsin.” Böylesi çelişkili bir bakış açısı olabilir mi?
Üstelik doğum borçlanması, sigorta giriş tarihini geriye çekmiyor. Buna karşılık askerlik borçlanması yapan bir erkek, sigorta girişini geri alabiliyor, daha erken emekli olabiliyor.
Kadınlar da bu hak yok. Yani sistem, bir kez daha anneliği cezalandırıyor, askerliği ödüllendiriyor. Bu durum eşitlik ilkesine değil, cinsiyet temelli adaletsizliğe işaret ediyor.
Ev Kadınlarına Emeklilik Sözü: Müjde Değil, Mecburiyet
Yakın dönemde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın ev kadınlarına yönelik emeklilik sözü umut yarattı. Açıklamaya göre isteğe bağlı sigorta priminin üçte biri devlet tarafından karşılanacak. Bu olumlu bir gelişme, ama yine de eksik.
Çünkü ev kadınlarına sadece BağKur statüsünden prim ödeme hakkı tanınıyor. Bu sistemde:
Daha geç emekli olunuyor,
Daha düşük maaş bağlanıyor.
Yani yine dezavantajlısın, çünkü evdesin. Halbuki kadınlara, SSK (4/a) statüsünden de prim ödeme hakkı da tanınmalıdır. SSK sistemi daha erken emeklilik fırsatı sunar.
Devlet, ev kadınlarının sigortaya girişinde aktif rol oynamalıdır. İsteğe bağlı değil, zorunlu tescil yapılmalı ve ilk evliliğini yapan kadınlara bir yıl boyunca prim desteği verilmelidir. Doğum gerçekleştikçe bu destek artmalıdır. Örneğin:
Devlet primin %25’ini ödemeli,
Her doğuma karşılık +%10 destek verilmelidir.
Bu destek sadece maddi değil, sosyal bir güvence ve kadın emeğine verilen sembolik bir değerdir.
Şimdilerde ise müjdeler havalarda uçuşuyor. “Müjde ev kadınlarına emeklilik geliyor” başlıklı haberleri okuyorsunuzdur. Ortada sadece müjdenin adı ve detayı yok. 9000 prim gün sayısı ile ev kadınlarına emekli ol demek ne kadar makul ve mantıklıdır. Yurt dışında ev kadınlığında geçen sürelere borçlanma hakkı var ancak aynı yakın Türkiye’de ev kadınıysa borçlanma hakkı yok. Bunun kabul edilebilir hiçbir tarafı da yok.
Sosyal Güvenlik Eşitliği Değil, Adaleti Hedeflemelidir
Bugün eşitlik adına herkesin aynı kurallara tabi tutulması savunuluyor. Ama aynı şartlara sahip olmayanlar için eşitlik, adaletsizliktir.
Bir erkek 20 yıl çalışır, maaş alır, prim öder, emekli olur.
Bir kadın 30 yıl evde çalışır, çocuk bakar, yaşlıya refakat eder, borçlanamaz bile.
Bu sistem, emeğin türünü sınıflandırıyor. “Gelir getiren emek değerlidir, ev içi emek değersizdir,” Böylesi bir anlayışla sosyal güvenlik değil, sadece sosyal ayrımcılık üretirsiniz.
Kadının sigortasız bırakıldığı, yaşlandığında dul maaşına mahkûm edildiği bir ülkede sosyal devlet anlayışından söz edilemez.
Doğum Borçlanması Tam Hak Haline Getirilmeli
Sigorta başlangıcı öncesi doğumlar da borçlanılabilmeli.
Her çocuk için borçlanma sınırı kaldırılmalı.
Sigorta girişi borçlanılan gün kadar geriye çekilebilmeli.
Ev Kadınlarına Sosyal Güvenlik Tescili Otomatik Olmalı
İlk evlilikte otomatik sigorta girişi yapılmalı.
Devlet, ilk 12 ay primleri üstlenmeli.
İsteğe Bağlı Sigortada Statü Tercihi Sunulmalı
Kadın isterse BağKur, isterse SSK statüsünden prim ödeyebilmeli.
Devlet Prim Desteği Genişletilmeli
Aylık primin %25’i devlet tarafından ödenmeli.
Her doğumda +%10 prim katkısı sağlanmalı.
Topluma ve Yönetenlere Çağrımdır
Kadınlar bu toplumun omurgasıdır. Onların hakkını teslim etmeden hiçbir reform tamamlanmış sayılmaz. Kadının emeğine kulak vermeyen sistem, çöküşe mahkûmdur. Ev kadınları sadece ocak başında değil, sistemin vicdanında da yerini almalıdır.
Bu mücadele bir hak mücadelesidir. Ve biz bu hakkı, kadının alın teriyle, sabırla, sesiz çığlığıyla savunmaya devam edeceğiz.
Çünkü biz inanıyoruz: Bir toplumun medeniyeti, kadının güvenliğindedir. Bir devletin vicdanı, kadının emekliliğindedir.


