Fenerbahçe yi şampiyonluktan eden 3 nedeni ilk kez açıkladı
Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Fenerbahçe 2024/25 sezonuna yalnızca flaş transferlerle değil, büyük bir hayalle başladı. O hayalin adı Jose Mourinho’ydu. Sadece bir teknik direktör değil, aynı zamanda bir efsane, bir meydan okuma, geçmişin karanlık aynasına tutulan bir ışıktı. Ama tıpkı antik tragedyalarda olduğu gibi, yüksekten kurulan her cümle, eninde sonunda yere çarpar. Ve bu sezon, Fenerbahçe için o çarpışmanın yankısıydı.
ŞAMPİYONLUK KAÇTI, KUPALAR UZAK KALDILig boyunca zaman zaman bir parladı, bir söndü. Bazen rakiplerin oyununu dağıttı, kimi zaman ise kendi içinde esip durdu. 34 haftada 26 galibiyet, 6 beraberlik, sadece 3 yenilgi… Kağıt üzerinde parlak, ama tabelaya değil kalbe kazınan bir yarışta, ipi Galatasaray göğüsledi. Çünkü bazen kazananlar istatistikler değil, iradedir. Ve Fenerbahçe, en çok da kendini yenemedi. Derbilerde sessizdi, dişli rakipler karşısında suskun. Türkiye Kupası’nda Galatasaray’a elendi, Avrupa’da yol bir kez daha yarıda kaldı. Ne Mourinho’nun geçmişteki zaferleri, ne de kadronun isim isim kalitesi bu kaderi değiştirmeye yetti.
YILDIZLARIN KARNESİEdin Dzeko: Deneyimiyle ayakta kaldı ama çoğu zaman gölgede yürüdü. Parladığı değil, sustuğu anlarla hatırlandı.
Dusan Tadic: Kimi zaman şov, ama büyük sahnelerde bir boş sandalye gibiydi.
Sebastian Szymanski: Bir yıldız gibi doğdu, ama gökyüzünden çabuk düştü. “Keşke hep öyle kalsaydı,” dedirtti.
İrfan Can Kahveci: Bazen bir senfoniyi yöneten maestro, bazen orkestrada kaybolmuş bir nota.
Fred: Mücadele etti, ama mücadele bazen sadece bir ritimdir; melodi olmayınca kulağa çarpmaz.
En-Nesyri: Çizgiler arasında kaldı. Ne yıldızlaştı, ne tamamen kayboldu; arada bir yerde takılı kaldı.
Skriniar: En isabetli transferdi. Tam nokta atışı. Gelir gelmez savunmayı toparladı.
Talisca: Geç form tuttu, sonra sahaya tecrübesini ve tekniğini koydu ama artık hedeften kopulmuştu.
DUYGUSUZ FUTBOLMourinho, Fenerbahçe’ye geldiğinde yalnızca bir hoca değildi, bir ihtimaldi, bir umut sembolüydü. Ama her ihtimalin içinde gizli bir risk vardır. O risk, beklentiydi. Ve beklenti, bazen yük olur. Mourinho’nun temkini zamanla korkuya dönüştü. Cesaret yerini hesaplara, sezgi yerini sistemlere bıraktı. Disiplin vardı, ama o disiplin bazen zincire dönüştü. Takım sahada duygusuzdu. Oyunu kazanmanın değil, hissetmenin estetiği eksikti. Ve en önemlisi, istikrar... Neredeyse her maç farklı bir 11. Her yeni başlangıç, yarım kalan bir hikâyeydi.
Konferans Ligi’nde çeyrek final... Bir ışık yanar gibi oldu. Ama o ışık, yine kendi gölgesinde söndü. Avrupa, Fenerbahçe için bir fetih alanı değil, bir yüzleşme aynasıydı. O aynada görülen ise parçalanmış bir bütün, yarım kalmış bir yazgıydı.
Taraftar bu sezon iki ayrı Fenerbahçe izledi: Biri, rakiplerine korku salan bir kudret. Diğeri, kritik anlarda sis gibi dağılan bir gölge. Bu ikilik, sezonun ruhunu özetliyordu: Güç vardı ama yön eksikti.
SEZONUN ÖZETİFenerbahçe bu sezonu yalnızca puan farkıyla değil, bir anlatı eksikliğiyle kaybetti. Galatasaray sahaya bir destan serdi; Fenerbahçe ise soğuk bir denklem çözdü. Oysa futbol, ne sadece rakamdır ne de yalnızca strateji. Bazen bir çalımdır kaderi değiştiren, bazen bir yürek vuruşudur tarihi yazan.
Fenerbahçe’nin hikâyesi, yaşlanmış ayakların, ağır akan dakikaların ve bir türlü tutmayan kimyanın gölgesinde kaldı. İstikrar, bu sezon da sarı lacivertlilere uğramadı. Özellikle büyük maçlarda ortaya çıkan dirençsizlik, takımın hayalini yıkan en belirgin kırılma noktasıydı.
Ve elbette Galatasaray... Sahip olduğu daha genç, daha derin ve daha oturmuş kadrosuyla yalnızca puan değil, psikolojik üstünlüğü de elinde tuttu. Fenerbahçe mücadele etti, direndi, denedi ama bu sezon da hikâyeyi yazan taraf olmadı.


