Fethi Gemuhluoğlu’nun Haritası
SonTurkHaber.com, Haber7 kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Son bir ayda İstanbul ve Konya başta olmak üzere birçok şehirde Fethi Gemuhluoğlu adına düzenlenen programlara katıldım. Merhumun bereketli geçen hayatını ve mücadelesini anlattıktan sonra özellikle gençlerin Gemuhluoğlu’na ayrı bir sevgi ve ilgi duyduğunu gördüm. Güzel insanlar vefatlarından sonra da aydınlatmaya ilham vermeye devam ediyor. Gemuhluoğlu da onlardan biri. Hayatında olduğu gibi vefatından sonra doğan gençler de ona bakarak yollarını ve yönlerini buluyor. Çok yönlü bir şahsiyet olan Gemuhluoğlu daha çok dostluk üzerine konuşması, gençlere burs vermesi ve onlara sorduğu sarsıcı sorularla tanınıyor. Ben de konuşmalarımda daha çok onun ufkumuza sunduğu harita üzerinde duruyorum.
10 MİLYON METREKARE TOPRAĞIMIZ NEREDE?
Fethi Gemuhluoğlu, yaşadığı dönemde geleceğin Türkiye’si üzerine kafa yoran, bu doğrultuda fikir üreten ve yol açan müstesna bir entelektüeldi. Onun bütün düşünsel çabalarının merkezinde daima Türkiye yer aldı.
Yanına gelen gençlere “aşk”ı anlattığı gibi “devlete sahip çıkmayı” da öğütledi. Millet ve memleket bilinciyle hareket eden Gemuhluoğlu, son yüzyılımızın tarih şuuru ve bilgi seviyesi en yüksek öncü şahsiyetlerinden biri olarak öne çıktı.
Milletimizin kaybettiği toprakların acısını, son nefesine kadar yüreğinde derin bir şekilde hissetti. Özellikle Balkanlar’ın kaybı onun için büyük bir yara oldu. “10 milyon metrekare toprağımız nerede?” sorusunu tekrar tekrar sorarak kaybettiklerimizi hatırlattı.
Bir zamanlar vali gönderdiğimiz yerlere bugün büyükelçi (sefir-i kebir) göndermenin mahzunluğunu hissetmemizi istedi. Rumeli türkülerinin söylendiği bir konserde, “Biz bu türküleri söylemeye lâyık değiliz, utanmamız lâzım.” diye haykırdı.
Gemuhluoğlu, uyarıcı bir bilgelikle elimizde kalan son toprak parçası olan Anadolu’nun da rahat bırakılmayacağını vurguladı. Halkı daima uyanık, birlik içinde ve diri olmaya çağırdı.
“Gün gelir, Anadolu Beylerbeyliği’ni de size çok görürler.” diyerek, emperyalist güçlerin Türkiye üzerindeki emellerinin sona ermediğini söyledi.
Tehlikelerin farkında olmayanlara kızıyordu. Bu sebeple, aşksızlara, gülerek vitrinlere bakanlara, büyük pazarlıkların içinde olanlara ve ihalelerin peşinden koşanlara, Türkiye’nin içinde bulunduğu felaketi idrak edemeyenlere “kırgınım, küsüm.” diyordu.
Çekildiğimiz ya da çekilmek zorunda kaldığımız topraklarla ilgisini hiçbir zaman eksiltmedi. Bu coğrafyaları gündemde tutmayı bir görev bildi. Oralardan da sorumlu olduğumuzu hatırlatarak; geçmişte olduğu gibi adaletin, barışın ve huzurun yeniden bu milletin eliyle oralara götürüleceğine yürekten inandı.
“Hanedan-ı Âl-i Osmanlı olarak bıraktığımız Beyrut’u, Bağdat’ı, Şam’ı görürseniz, coğrafyaya dost olmadığımızı göreceksiniz.” Dedi sık sık. Daha yetmişli yılların başında, bir öğrenci olarak yanına gelen Haluk Dursun’a “Suriye bizi çok uğraştıracak, saha tarihçisi ol, Suriye’yi çalış.” diyen odur.
BÜYÜK RÜYALAR
Gönlüne dokunduğu her gence büyük ödevler veriyor; onları büyük medeniyetimizi yeniden inşa edebilecekleri bilinciyle donatıyordu.
Anadolu’dan üniversite okumaya gelmiş çalışkan, ahlaklı, dürüst gençler olarak gördüğünde, çalıştığı vakfın kurucularına “İşte yeni bir Türkiye daha.” diyerek takdim ediyordu.
“Büyük rüyalar görün. Osmanlı büyük bir rüyanın eseridir.” diyerek onların ufkunu açıyor, sınırları aşan bir sorumluluk yüklüyordu. Onun için her genç bir Türkiye idi. Ergün Göze’ye, “Bana Batı Trakya’dan alnı ve gönlü secdeli üç genç gönder; onlara burs vereyim, döndüklerinde Batı Trakya İslam Cumhuriyeti’ni kursunlar.” diyecek kadar gençliğe derin anlamlar yüklüyordu.
Bu toprakların gençlerini Osmanlı hasadı olarak görüyordu. Akıncı cetlerimizin taşıdığı kutlu kavgayı çağın şartlarına uygun bir metotla sürdürüyor; yeni nesillere de bu şuuru yüklüyordu. Anadolu’yu İslamlaştırmak ve Türkleştirmek için çabalayan Ahmet Yesevî Hazretlerinin bu yüzyıldaki temsilcilerinden biriydi.
Onun derdi de davası da Türkiye’nin yarınlarıydı. Anadolu’nun mazlum ve gadre uğramış evlatlarını kardeşi biliyor, onlara sahip çıkıyordu. Bir gencin kurtulmasıyla Türkiye’nin kurtulacağına inanıyordu.
İnsana bu denli anlam ve değer vermek ancak Gemuhluoğlu gibi adanmış adamlara mahsustur. Öğretmenler bir sınıftaki her çocuğa böyle yaklaşıp derin anlamlar yüklese, Türkiye nice değerler kazanır, nice liderler yetiştirir.
ÖNGÖRÜLERİ VE ÖNERİLERİ
Gemuhluoğlu, ülkemizde ekilen nifak tohumlarına karşı da uyarıcı bir görev üstlendi. Alevi-Sünni ihtilafına karşı Alevi Araştırmaları Enstitüsü kurulmasını teklif etti; birlik ve beraberlikten asla taviz verilmemesi gerektiğini savundu. Ehli Beyt sevgisinde Alevi ve Sünnilerin birleşmesini arzuladı.
Sayısız Alevi gence burs vererek onların gönüllerini kazandı yerli ve milli bir çizgide kalmalarını sağladı.
Türkiye’nin geleceği üzerine kafa yoran Gemuhluoğlu, karşı karşıya kalacağımız sorunları da önceden öngördü. Bunlardan biri de doğu vilayetlerimizde çıkacak terör sorunuydu. PKK henüz kurulmamışken, dönemin Başbakanı Demirel’e “Kürt Araştırmaları Enstitüsü” kurulmasını teklif etti.
Sol fraksiyonlarun şemsiyesi altında faaliyet yürüten Kürtçü hareketlerin tehlikesini sezdi ve devlet yetkililerini uyardı. Yanındakilere terör yüzünden yıllarca kan akacağını, Türkiye’nin bu sebeple çok yara alacağını söyledi. Ancak bir gün terör bitecek, kan duracak ve Türkiye hızla büyüyecek diye müjdesini de verdi.
Bugün yürütülen “Terörsüz Türkiye” çalışmalarının onun bu temennisine karşılık gelmesini dileriz. “Herkese bir Hazreti Ömer talihi tanıyın.” diyen Gemuhluoğlu’nun yaklaşımıyla hareket eden devletimizin gayreti İnşallah en güzel şekilde sonuçlanır.
Gemuhluoğlu, hem irfanî sezgileri hem de entelektüel bakışıyla birçok gelişmeyi önceden dillendirmiştir. “Asya silkelenecek, omzundaki Rusya’yı atacak.” diyerek, yıllar öncesinden Türk devletlerinin bağımsızlığa kavuşacağını müjdelemiş; Türk birliğinin kurulacağına inanmıştır.
Türk devletlerinin bağımsızlıklarına hazırlıksız yakalanmamak için yıllar öncesinden Türk Dünyası Enstitüsü kurulması fikri yine Gemuhluoğlu’na aittir.
KIBRIS TÜRKTÜR TÜRK KALACAK
Cumhuriyet kurulduktan sonra ne devlet erkânı ne de entelektüeller Kıbrıs’tan söz etmezken, O Kıbrıs’ı gündeme taşımış; dernekler kurmuş, meydanlara çıkarak Kıbrıs’ın Türk milletinin hakkı olduğunu haykırmıştır.
Kıbrıs’ı Anadolu’nun bir parçası, Kıbrıslı Türkleri ise Anadolu Yörüklerinin kardeşi olarak görmüş; adanın kurtuluşunu Misak-ı Millî ve Kuvâ-yı Milliye ruhuyla ilişkilendirmiştir. “Yakın gelecekte takvime yeni bir yaprak, Türkün zafer kitabına.” diyerek Kıbrıs Zaferi’ni müjdelemiştir.
AFRİKA AFRİKALILARINDIR
Yine Afrika üzerine Cumhuriyet döneminde ilk fikir yürütenlerden biri olmuş; Afrika’nın uyanışını müjdelemiş ve sömürgecilerin utanç içinde kıtayı terk edeceklerini haber vermiştir. “Afrika Afrikalılarındır.” diyerek yeryüzüne sözünü en gür şekilde haykırmıştır.
Arapgir Postası’ndan Afrika kıtasına seslenen Gemuhluoğlu’nun temennileri tek tek gerçekleşmiştir. Cumhurbaşkanımızın Afrika ziyareti sırasında kendisini anması, onun yüreklere ve zihinlere attığı tohumların bir meyvesidir.
Dilini geliştirmek üzere Fransa’ya gönderdiği on altı yaşındaki mahdumu Ali Gemuhluoğlu’na yazdığı destansı mektupta Afrika üzerine kitaplar bulup okumasını salık vermesi onun perspektifini bize daha net şekilde gösterir. Gana’nın bağımsızlık müjdesini Ganalılara önceden veren Gemuhluoğlu’dur.
Gemuhluoğlu, kendisini gizleyen melamet edebince, hazinesinin ancak bir kısmını görebildiğimiz, nev’i şahsına münhasır bir zattır. Erenlere mahsus bu hâli anlamak, her şeyi aklıyla yoran bizler için kolay değildir.
Sadece Afrika ya da Türk dünyası değil , Ortadoğu da her zaman onun birinci gündemindedir. “Yürüyüşlerimizde Ortadoğu hep yanımızdaydı.” diyen Nuri Pakdil’e her zaman “Bugün Ortadoğu nasıl?” diye sorar. “İyi olacak. İyileşme buradan başlayacak.” der ve elini haritada Ortadoğu’nun üzerine koyar.
Yerli bir duruşa ve evrensel bir bakışa sahip olan Gemuhluoğlu pergelin ucunu bir Anadolu’ya sabitlerken, diğer ucuyla yeryüzündeki nöbetini sürdürür. Bir yandan İstanbul’da dostluğun haritasını çizerken, diğer yandan merhabasını dünyanın dört bir yanına ulaştırır. Osmanlı sonrası insanlık coğrafyasına Türk milletinin yürüyüşünü ilk başlatan Gemuhluoğlu’dur. Onun haritasında Osmanlı atlılarının ayak bastığı ve fetih rüyası gördüğü bütün şehirler ve ülkeler vardır.
. Milletimizin genetik kültürel haritalarını güncellemiş, bizim kuşakların dikkatine sunmuştur. Bugün TİKA gibi Türk kurumlarının bütün kıtalarda yaptığı hizmetler onun mayalamasının bir sonucudur. Ayrıca Türkiye’nin bugünlerdeki diplomatik anlamdaki tarihi atılımlarını görseydi, bundan en çok Gemuhluoğlu mutlu olurdu.
‘GELECEK BİR MÜBAREK VAKTE HAZIR OLUNUZ’
Müslümanların ancak şimdilerde gündemine giren meseleler onun yarım asır önce bireysel gündemindeydi. Ümmeti ve milleti ilgilendiren meselelerin acısını o zamanlardan duydu ve bunları herkese duyurmaya çalıştı. Sefaleti tasvir ederken bile umudunu yitirmedi, karamsarlığa düşmedi.
Kudüs’ü ilk defa güçlü bir şekilde gündeme getirdiğini çoğu kimse bilmez. Nuri Pakdil’e, Akif İnan’a Kudüs’e dair şiirler yazmalarını da tavsiye eden odur. Bugün iki şairimiz “Kudüs şairi” olarak biliniyorsa, onları yüreklendiren gönül ustasını da unutmamak gerekir. “Gelecek bir mübarek vakte hazır olunuz.” diyerek bizi hep diri tutmuştur.
Elli beş yıllık ömrünün neredeyse tamamını yeryüzüne esenlik getirecek gelecekteki Türkiye’yi inşa ve ihya etmek için harcamıştır. Bunu bir ibadet neşesiyle yapmış, Türk ve İslam dünyasının lideri olacak Türkiye’ye kurucu kadrolar yetiştirmiştir.
Fethi Gemuhluoğlu, Eritre’den Somali’ye kadar, Somali’den Filipinler’e, Kırım’dan Kerkük’e kadar geniş bir coğrafyaya dikkat çekmiştir. Onun dikkatinden sadece Türk dünyası ya da İslam dünyası değil, Macar ve Çekoslovak direnişçiler de kaçmamıştır.
Uganda’daki Mau-Mau mücadelesinden İrlanda’daki Cumhuriyetçi hareketlere kadar yakından ilgilenmiştir. Şehirleri, ülkeleri aşan, kıtaların ötesine taşan bir dikkattir bu. Arapgir Postası’nda değindiği ülkeler, Gemuhluoğlu’nun geniş haritasını gözler önüne sermektedir.
Necip Fazıl, Nurettin Topçu gibi yerli aydınların Anadolu merkezli fikrî çalışmalar yaptığı dönemde ve öncesinde Gemuhluoğlu, evrensel bir duyarlılıkla bütün dünyayı takip alanına almış ve bu çapta fikirler ve eylemler üretmiştir. Asırlardır değişik ırklara mensup çeşitli milletleri ve cemaatleri sömüren Büyük Britanya İmparatorluğu’nun yıkılmasının mukadder olduğunu yazmıştır.
EMANET BİZDEDİR
Bir akademisyenimiz, “Osmanlı o kadar büyüktü ki yıkılırken bile büyük adamlar yetiştirdi.” der. O yıkılırken bile dünyaya gözlerini açanlarda imparatorluk rüyası vardır. Gemuhluoğlu gibi dev şahsiyetlerin, Osmanlı haritasından sonra Edirne’den Kars’a sıkışmış siyasi sınırların içinde kendilerini sınırlandırması mümkün değildir.
Osmanlı ruhunu yeni nesillere taşıyarak, sınırlarımız dışındaki coğrafyayla ilgilenmek gibi tarihî bir ödevimiz olduğunu hep söyler.
Osmanlı hakkındaki şu sözleri her şeyi özetlemektedir: “Bu büyük Osmanoğlu, bu İlây-ı Kelimetullah üzre halkedilmiş olan Osmanoğlu, İlây-ı Kelimetullah kendisine verilmiş olan Osmanoğlu ve alınmamış olan Osmanoğlu, verilmiş de alınmış değil, buna bilhassa işaret ederim, aklımızı başımıza devşirelim, bu emanet onlara verilmiştir fakat alınmamıştır! Bunu gönlünüze nakşediniz!”
Osmanlı rüyası görmek, Osmanlı’nın rüyasını görmek ne hamasettir ne de nostaljidir. Allah, milletlerin gayretine göre dönem dönem onlara ulvî vazifeler yüklemektedir.
Kişiler gibi ülkeler de, milletler de düştükleri yerden ayağa kalkabilme şansına sahiptir. Yeter ki düştüğümüz yeri bilelim, yeter ki rüyalarımızı tazeleyelim, ideallerimizi bileyleyelim. Yeter ki üzerimizdeki emanetin farkına varalım.
YENİ BİR DÜNYA KURULUYOR!
Yeni bir dünyanın kurulacağını ve ona iyi hazırlanmamız gerektiğini söyleyen Gemuhluoğlu’nu bugünlerde daha iyi anlıyoruz. Dış politikamıza yön verenlerin Gemuhluoğlu’nun çizgisinde açılımlar ve atılımlar yapması bizi ziyadesiyle mutlu etmektedir. İçeride ve dışarıda güçlü bir Türkiye özlemiyle ömür süren Gemuhluoğlu’nun aziz ruhunu şad edecek gelişmelere şahitlik etmek en büyük sevincimizdir.
‘Gözü olana gün ışımıştır.’
Mahmut Bıyıklı / Haber7


