Gazze’deki soykırımın siyasi ayağı: Netanyahu sorumluluktan kaçıyor Dış Haberler
Haberturk sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
İsrail, İngiliz ve Amerikan medyasının analizleri, İsrail devletinin en derin kurumsal krizlerinden birine işaret ediyor.
7 Ekim 2023’te yaşanan güvenlik çöküşünün üzerinden iki yıl geçti. İsrail ordusu ve istihbaratı ciddi bir sarsıntı geçirdi.
İki yıl sonra: Hesap verenler ve vermeyenlerİsrail’in önde gelen gazetesi Yedioth Ahronoth, 7 Ekim saldırılarının ikinci yıldönümünde kapsamlı bir bilanço çıkardı:
“İki yıl, yüzlerce rapor, onlarca istifa… ama siyasi sorumlular hâlâ koltuklarında.”
Gazeteye göre, 48 rehine hâlâ Gazze’de rehin tutulurken, Netanyahu hükümetinden kimse, “İsrail tarihinin en büyük güvenlik çöküşü” olarak nitelenen 7 Ekim’in siyasi sorumluluğunu üstlenmedi.
İstifa edenler: Ordu ve istihbaratta sarsıntıİstifalar zinciri, 7 Ekim’in ardından en fazla ordu ve istihbarat kurumlarını sarstı. Yedioth Ahronoth’un derlemesine göre:
• Ronen Bar (Şin Bet Başkanı): Mart 2025’te görevden alındı. Netanyahu’nun “güven kaybı” gerekçesiyle aldığı bu karar, siyasi bir hesaplaşma olarak yorumlandı. Bar, “Ben kendi payımı üstlenirim, ama siyasetin payı örtbas edilemez” diyerek ayrıldı.
• Yoav Galant (Savunma Bakanı): Kasım 2024’te görevden alındı. Netanyahu’yla güven krizine giren Galant, “İsrail’in güvenliği hayatımın görevidir” diyerek veda etti.
• Hertzi Halevi (Genelkurmay Başkanı): Ocak 2025’te istifa etti. “7 Ekim’deki askeri başarısızlığın sorumluluğunu üstleniyorum” dedi.
• Aharon Haliva (Askerî İstihbarat Başkanı – Aman): Nisan 2024’te “Bu kara günü ömrüm boyunca taşıyacağım” diyerek görevinden ayrıldı.
• Yaron Finkelman (Güney Komutanı): “Negev’i koruyamadım” diyerek istifa etti.
• Oded Basiuk (Operasyonlar Dairesi Başkanı): Mart 2025’te emekli oldu.
• Avi Rosenfeld (Gazze Tümen Komutanı): “Görevimi yapamadım” diyerek ayrıldı.
• Nimrod Aloni (Derin Operasyonlar Komutanı): “Sorumluluk kavramı bu orduda kirletildi” diyerek ağır bir eleştiriyle istifa etti.
Ayrıca, Şin Bet içinde altı üst ve orta düzey yönetici daha istifa etti. Ama tüm bu zincirin tepesinde duran siyasi mekanizma yerinden oynamadı.
Sorumluluk almayanlar: Netanyahu ve yakın çevresiEn dikkat çeken isim, hiç kuşkusuz Binyamin Netanyahu. Yedioth Ahronoth, onu “başarıların sahibi, felaketlerin seyircisi” olarak tanımladı.
Başbakan, bir televizyon röportajında neden sorumluluk almadığı sorusuna şu yanıtı verdi:
“Her gün halkın testindeyim. Şu anda savaşın ortasındayız. Seçim mi istiyorsunuz?”
Bu söz, İsrail kamuoyunda büyük tepki yarattı. İki yıldır süren savaşta Gazze’de 66 binden fazla insan öldü, İsrail’de ise binlerce kişi yerinden edildi. Ancak Netanyahu, sorumluluğu “askerî” ve “teknik” düzeyde bırakmakta ısrar etti.
Bir diğer isim, Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Tsahi Hanegbi. O da 7 Ekim öncesi gelen tüm uyarılara rağmen hiçbir sorumluluk üstlenmedi. Oysa bu kurum, 1973 Yom Kippur Savaşı’ndan alınan derslerle kurulmuş ve tam da bu tür krizleri önlemekle yükümlüydü.
İsrail medyasında sert teşhis: “Devletin dokusu çürüdü”İsrail iç kamuoyu ve basın, son yılların en ağır iç hesaplaşmasını yaşıyor.Haaretz yazarı Amos Harel, Netanyahu hükümetini şöyle eleştiriyor:
“7 Ekim sadece askeri bir başarısızlık değil, ahlaki bir çöküştür. İsrail’in kurumları, gerçeği saklayan bir liderlik tarafından felç edildi.”
Yedioth Ahronoth’tan Nahum Barnea ise daha açık konuşuyor:
“Komutanlar gidiyor, generaller hesap veriyor ama ülkenin başındaki adam hâlâ fiyaskoyu inkâr ediyor.”
Maariv yazarı Ben Caspit ise Netanyahu’yu “7 Ekim’in siyasi mimarı” olarak tanımlıyor:
“Onun stratejik körlüğü yüz binlerce insanı tehlikeye attı. Bu sadece istihbarat zaafı değil, liderlik iflasıdır.”
İsrail, 7 Ekim sonrası sadece bir savaş değil, aynı zamanda bir toplumsal kırılma yaşadı. Tel Aviv, Hayfa, Kudüs ve Beer Şeva’da aylar süren protestolar, “hesap verin” çağrısıyla yankılandı. Göstericiler, “Bizim çocuklarımızı mezara, Netanyahu’yu televizyona göndermeyin” sloganları attı.
Protestoların merkezinde rehine aileleri, yedek askerler ve sivil toplum örgütleri yer aldı. İkinci yıl dönümünde de on binlerce kişi sokağa çıktı. Hükümet yetkilileri anma törenlerinden uzak durdu, çünkü kamuoyu tepkisi büyüktü.
Gazze bilançosu: “Strateji” adına bir toplumun yıkımıİki yıldır süren Gazze savaşı, insani açıdan tarihe kara bir sayfa olarak geçti. BM verilerine göre ölü sayısı 66 bini geçti, yüz binlerce insan evsiz kaldı, Gazze’nin altyapısı nüfusun yarısını barındıramaz hale geldi.
Uluslararası medya, “stratejik başarı” olarak sunulan operasyonların aslında askerî çıkmaz ve etik yıkım yarattığını vurguluyor.
The Guardian’a göre, “Netanyahu hükümeti, 7 Ekim’in travmasını siyasi ömrünü uzatmak için kullandı.”
The Economist ise İsrail’in “kayıtsız şartsız güvenlik söylemini, kontrolsüz bir intikam politikasına dönüştürdüğünü” yazdı.
Chatham House analizlerine göre, savaşın İran hattına yayılması, içerdeki siyasal sorumluluğu “dış düşman” gerekçesiyle görünmez hale getirdi. Carnegie Endowment raporları ise Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) süren davaların, İsrail hükümetini tarihte eşi görülmemiş bir meşruiyet kriziyle karşı karşıya bıraktığını belirtiyor.
Brookings Institution ise şu tespitte bulunuyor:
“Siyasi hesap verilebilirlik olmadan, ordu ve istihbarata yüklenen sorumluluk, İsrail’in kurumsal kapasitesini çökertiyor.”
Amerikan basınında Foreign Policy ve Washington Post, İsrail’deki durumu “liderliksizlik krizi” olarak nitelendiriyor. New York Times ise Netanyahu’yu “kendi siyasi bekasını devletin geleceğinin önüne koymakla” suçladı.
İki yılın özeti: Kurumsal kırılma, uluslararası yalnızlaşma, içerde tıkanma• Devlet aygıtı: Ordu ve istihbarat istifalarla sarsıldı; ama siyasi merkez yerinden oynamadı.
• Toplum: Rehine aileleri ve sivil koalisyonlar sürekli protesto ile baskı kurdu; yas ve anma bile devlet-toplum ayrışmasına dönüştü.
• Dış politika: Savaşın uzaması, “soykırım” suçlamaları ve yakalama kararı tartışmalarıyla birleşince diplomatik yalnızlık derinleşti; ölüm ve yıkım bilançosu ise “stratejinin” meşruiyetini yok etti.
İsrail devleti sarsıldı, hesap verilmedi
İki yıl içinde İsrail ordusu, istihbaratı ve güvenlik kurumları yeniden şekillendi. Ama savaşın başlamasına neden olan karar zinciri hâlâ sorgulanmadı. Gazze’de on binlerce sivil öldü, İsrail toplumunun vicdanı bölündü, ama Netanyahu hâlâ yerinde.
Yedioth Ahronoth’un ifadesiyle:
“Herkes sorumluluk aldı, bir tek en tepede oturan hariç.”
Bugün İsrail devleti çatırdıyor — ama Netanyahu hâlâ orada, enkazın başında, elinde soykırım bayrağıyla duruyor.


