Geçen hafta kıyafet, bu hafta tatil! Diyanet Dinimizde asla yeri yok dedi
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı, son iki haftada yayımladığı Cuma hutbeleriyle toplumsal yaşamın farklı alanlarına yönelik müdahaleci söylemini bir kez daha ortaya koydu. 1 Ağustos Cuma günü "Hayâ: Allah’ın Emri, Fıtratın Gereği" başlığıyla yayınlanan hutbede vatandaşların kıyafet tercihleri hedef alınırken, 8 Ağustos Cuma günü ise bu kez "Sıla-i Rahimle Bereketlenen Tatil" başlığıyla tatil anlayışı mercek altına alındı.
GEÇEN HAFTA: AİLE KURUMLARINA YAPILAN SALDIRIDIR1 Ağustos tarihli hutbede Diyanet İşleri Başkanlığı, 81 ildeki camilerde okutulmak üzere hazırlanan Cuma Hutbesi’nde yurttaşların giyim özgürlüğünü hedef aldı. "Hayâ: Allah’ın Emri, Fıtratın Gereği" başlıklı hutbede, giyim sektörünün, modacıların ve bazı medya çevrelerinin çıplaklığı özendirdiği ve örtünmeyi değersizleştirdiği ileri sürülerek "Kısa giysiler ve şeffaf kıyafetler giyilmesi, nerede ve hangi amaçla olursa olsun Allah'ın örtünme emrini ihlaldir, haramdır" ifadelerine yer verildi.
Vücut hatlarını belli eden kıyafetlerin "tarz" ya da "imaj" değil "Allah’ın emirlerini ihlal etmek" olduğu ifade edilen hutbede, "Bazı sinema, dizi film, dijital mecralarda yapılan yayınlar ve reklamlar aracılığıyla normalleştirilmeye çalışılan çıplaklık, cesaret ve özgürlük değil, aile kurumuna yapılan bir saldırıdır. Uygunsuz kıyafetlerle toplumsal alanlarda, hele hele kurumsal özelliği olan mekânlarda bulunmak asgari ahlak kurallarına bile meydan okumaktır. Bu, çağdaşlık değil, ilkelliktir. Ahlak ve edep ölçülerinin çiğnenmesine sessiz kalan herkes büyük bir vebal altındadır. Çünkü neslimizin iffetini, edebini ve ahlakını korumak hepimizin ortak sorumluluğudur." ifadeleri kullanıldı.
BU HAFTA: TATİLİN DE BİR SINIRI VAR8 Ağustos Cuma hutbesinde ise Diyanet’in yeni hedefi "tatil anlayışı" oldu. "Tatil" kavramı, Müslüman için yalnızca dinlenme değil, “kulluk ve sorumluluk bilinciyle” geçirilmesi gereken bir süreç olarak tarif edildi. Helal-haram sınırlarının gözetilmediği, “lüks ve israfın zirveye çıktığı” bazı tatil biçimleri “nefsani arzuların hâkim olduğu” gerekçesiyle eleştirildi.
"Ne yazık ki günümüzde bazı tatil organizasyonları, Allah’ın hükümlerini hiçe sayan, helal haram hassasiyetinden uzak, lüks ve israfın zirveye ulaştığı, nefsani arzu ve isteklerin sınır tanımadığı bir hâl almıştır" denilen hutbede, böyle bir tatil anlayışının İslam dininde asla yerinin olmadığı şu ifadelerle savunuldu:
"Aslında tatil; tembellik ve miskinlikle, gaflet içinde geçirilen zamanlar olmamalı; aksine, farklı ve faydalı meşguliyetlerle verimli bir dinlenme fırsatına dönüştürülmelidir. Yeryüzünde gezip dolaşarak Yüce Rabbimizin kuvvet ve kudretini tefekkür etmeye, kâinata ibret ve hikmet nazarıyla bakmaya vesile olmalıdır.
Bu bilinçle yapılan tatil, sadece dinlenmek değil, aynı zamanda bir eğitim ve bir ibadettir. Tatil; memleketimizi, köyümüzü, şehit kanlarıyla yoğrulmuş cennet vatanımızın tarihi ve doğal güzelliklerini çocuklarımıza tanıtmak için bulunmaz bir fırsattır.
Tatil, anne babamızın hayır duasını almak, akrabalarımızla hasret gidermek için güzel bir imkândır. Evlatlarını ve torunlarını özleyen, onların yolunu bekleyen anne babalar için de bir sevinç kaynağıdır.
Bugün, nice anne baba evlatlarının, nice dede ve nine torunlarının yollarını gözlemektedir. Bir çift söze, bir selama, bir muhabbete hasret kalan nice büyüklerimiz var."


